Paylaş
Ekonomimizin yönetim performansı her daim eleştirilir.
Ekonomi bir bilim değil, disiplindir.
Tek doğrusu yoktur.
Hele geçiştirici önlemlerle kalıcı bir çözüm elde edilemez.
Düzgün bir ekonomik model, stratejik ve yapısal düzenlemeleri tarifleyen, bu esaslara göre günlük akışı takvimlendiren bir bütünlüklü yapıya ihtiyaç gösterir.
Böyle bir çerçeve ekonomiye “öngörülebilirlik ve istikrar kalitesi” kazandırır.
Ancak, hayat nedense bu şekilde tecelli etmez.
Siyasi iktidarlar, bazen zorunlu, çoğu kez popülist gerekçelerle kısa vadeli çözümlere yönelirler.
Hal böyle olunca belirli periyodlarla krizler yaşanır.
Bahse konu krizler, dünya ekonomisindeki gelişmelerden de kaynaklanabilir.
Bu esnada günübirlik yönetilen ekonomiler daha fazla etkilenir.
Yaşanan her kriz sonrasında mecburen yeni bir başlangıç yapılır.
Açılan “beyaz sayfa”lar maalesef denenmişi dener.
Mesela; faizler düşürülmüşken bu defa yine artırılması çare olarak görülür.
Zira yapısal değişiklikler zaman alıcıdır, fedakârlık gerektirir.
2020 yılında çok sorunlar yaşandı.
Zaten sıkıntıda olan ekonomi “pandemi” ile hepten zorlandı.
Dolar, Türk Lirası cinsinde bir ara 8,50’ye yükseldi, Merkez Bankası net rezervleri eksiye düştü, işsizlik çok arttı, enflasyon yükseliş trendine girdi, büyüme rakamlarında eksiler yaşandı, vb gibiler...
Ancak, en kötü dediğimiz bu yılda takribi 700 milyar dolar milli gelir üretmeye devam ettik.
780 bin km2’lik bir ülkede, Çorum’daki noter yine sabah açıldı, Antep’teki dokuma tezgâhı durmadı, Edirne’deki muhasebeci telaşla işi için koşuşturdu, döviz yükseldi diye ihracat yapan firmalar üç vardiya çalıştı, vb gibi...
Tabii ki, bazı sektörler çok olumsuz etkilendi, ama neticede global olarak yine milyarlarca dolar katma değer üretildi.
Bu durum asla bir sürpriz değildir.
Zira bu mertebelerde gelir yaratan bir ülkede tıpkı kiradan hareketle gayrimenkulün değerini belirleme yöntemi gibi, yıllık gelir “20” katsayısı ile çarpıldığında ülkenin ekonomik servetinin 14-15 trilyon dolarlık bir büyüklüğe yaslandığı görülür.
Bu rakama henüz aktive edilmemiş madenler, ormanlar, hazine arazileri, vb gibiler dahil değildir.
Özetle, bu ülke en az 50 trilyon dolarlık servetin üzerinde oturmaktadır.
Her koşulda ilerleyen bir lokomotif gibi dağları, tepeleri aşar, arada bir sert fren yaptığında sıkı sıkıya tutunmayanlar bacadan, pencereden uçar, ama tren “çuf çuf” sesleriyle her koşulda yoluna devam eder.
Diyeceğimiz, hiçbir kriz bu ülkeyi batırmaz, ama yılda 2-3 trilyon dolarlık bir milli gelire ulaşılabilecek fırsat heba edilmiş olur.
Paylaş