Paylaş
Mustafa Kemal Atatürk gibi dâhi bir kişilik, devrin koşulları ile örtüşünce, her boyutuyla farklı bir yapı hayata geçirilmiştir. Neticede adına ‘Cumhuriyet değerleri’ dediğimiz bir kültürel programlama ile geçmişine mesafeli, hamaset yüklü bir milliyetçi insan modeli inşa edilmiştir.
2023 yılında Cumhuriyet’in 100. yılını idrak edeceğiz. Hani, ortada ne ölçüde bir başarı öyküsü var, bunu bile dürüstçe tartışabilecek bir özgür ruha ve tabii ki denklemde hiç olmamış demokrasiye sahip değiliz. İnsanlarımız bu ülkede yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde milyonlarca Hıristiyan’ın yaşamış olmasının ne anlama geldiğini, neden şimdi yaşamadıklarını ya da Boşnakça ve Çerkezce’nin neden unutulduğunu tartışmıyorlar, konuşmuyorlar, hatta umursamıyorlar. Neden tüm yer isimlerinin değiştirildiğini, Kürtler’in, Aleviler’in ve 36 etnik kültürün sindirilmeye çalışıldığını, niçin bilimde, sanatta, sporda, üniversite klasmanlarında dünya ölçeğinde en gerilerde anıldığımızı bir türlü sorgulamıyorlar.
İzmir’e gelince; hep övünüyoruz, 8500 yıllık bir tarihe sahibiz diye. Geçmişin kozmopolit yapısını sanki kalmış gibi satmaya çalışıyoruz. Oysa, o dediğimiz zenginlik iki unsura bağlıydı. Önce, çok dinli, çok dilli insan dokusuna; sonrasında bin bir birikimle oluşturulmuş tarihi binalarına, siluetine, korunmuş doğasına. Şimdi, 100. yıla giderken hangisi kalmıştır? Hangi İzmirliliğimiz suyun öteki yakasına savrulmuş insanları hatırlıyor, kaçımız giderek azalan Yahudi vatandaşlarımıza hüzünleniyor, biraz palazlanmış olanlarımız neden kapağı ‘Batı’ya atmak istiyor? Bu haller maalesef tüm ülke için geçerli. Bugün Tunceli yerine Dersim diyenlerin cesaretli sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Denizleri kirletmeyi, nehirleri zehirlemeyi, dağı taşı betona çevirmeyi, haksız kazanca ‘beceremediği gerekçesiyle’ karşı çıkmayı ‘vatan sevgisi’ ile bağdaştırıyoruz. Bu böyle gitmez. Kurulduğunu söylediğimiz 15 devlet neden yıkıldı? Osmanlı niçin adeta infilak ederek tuzla buz oldu?
Türkiye iyiye gitmiyor.
Düzelmesine dair bir topyekun niyetlenme çabası ufukta görülmüyor. Zannedilmesin ki yarılmalar sadece laik, muhafazakâr, Kürt ekseninde. İnsani değerlerin yara aldığı, gönlü kırık, ürkek, temkinli ve bir o kadar tehlikeli ve kurnaz kitleler artık hakim karakterimiz. Hani bir mucize olur, bu topraklara evrensel demokrasinin ve hukukun ışığı düşer, o zaman tıpkı yanmış ormanlarımız gibi kadim Anadolu değerleri, kaldığı kadarıyla, yeniden yeşermeye başlar. Yoksa, hakikaten işimiz zor, çok zor.
Paylaş