İzmir bize güzel 

İZMİR'e neden yeterince turist gelmiyor?

Haberin Devamı

 

Kruvaziyer turizmle gelenler şehir içinde niçin vakit geçirmiyor?

Bu sorular yıllardır sorulur ve cevapları için çözüm önerileri getirilir.

Genelde “pansuman” niteliğinde görüşler ifade edilir.

Oysa bu konu sıkı bir özeleştiri gerektiriyor.

İzmir 60 yıl öncesine kadar Akdeniz'in incisi konumunda, biblo-kentti.

Burada yaşayanlar, yani bizler, hepimiz, el birliğiyle bu güzel beldeyi adeta perişan ettik.

Yani, “çuvaldız” seçerken en irisini kendimize batırmamız gerekiyor.

Biz güzel İzmir’e neler yapmadık ki.

Önce elimizde kalanlardan başlayalım.

Hala muhteşem bir gökyüzü altındayız.

Şahane bir Akdeniz iklimine sahibiz.

Merkezin 60-70 kilometre dışına çıkınca, deniz dahil çok sayıda cennete ulaşıyoruz.

Kent merkezinin tam göbeğinde antik tiyatrosu da olan tarihi Agora’mız var.

Haberin Devamı

Efes ve Bergama başta olmak üzere, 1-1,5 saatlik mesafede tüm dünyanın gözdesi antik dönem şehirleri ve Meryem Ana müthiş bir kültür turizmi çekim alanı.

Böylesi, daha pek çok değerimiz olmasına rağmen, ne yerli ne yabancı turist, İzmir kent merkezine bir türlü gereken ilgi ve heyecanı duymuyor.

Esasında turistlere hak vermemek mümkün değil.

Herhangi bir yabancı ya da yerli turist, diyelim 3 günlüğüne Konak’ta denize nazır bir otelde yer ayırttı.

Şimdi ona bir program planlayalım.

Sabah kalktı ve masmavi bir deniz beklentisiyle odasının perdelerini açtı.

Karşısında Körfez; kokusu, rengi, hele lodos varsa kıyıya taşıdığı her türlü pisliği, hele de deniz taşmışsa… “Aman Allah'ım” diyerek perdelerini kapatması herhalde şaşırmayacaktır.

Kente indiğinde, Akdeniz incisini temsil eden bina dokusunu görmek isteyecektir.

Elle sayılacak kadar az kalmış Bornova, Buca, Karşıyaka köşklerine hemen ulaşması zor olduğundan, Kordon boyunda 3-5 binayla yetinecektir.

Onun dışında göreceği aşırı özensiz ve deprem riskine açık, kıyıda Çin Seddi’ni andıran ucuz apartmanlardır.

Bir umut, içerilere doğru gittiğinde, oradaki binaların hallerinin daha da vahim olduğunu gözleyecektir.

Bu arada yoğun trafik, kurnaz taksi, hele Tepecik taraflarına gitmişse, Afgan’ı, Suriyeli’si, mafyası, hiç tekin olmayan ortam, Yeşildere, Bayraklı gecekonduları, olmayan parklar, kesintisiz beton yığını… Yine soluğu vakit geçirmeden otel odasında alacaktır.

Haberin Devamı

Bu defa hep duyduğu otantik Kemeraltı çarşısına program yapmaya heveslenecektir.

Çarşıya ulaştığında, kentin sadece en alt gelir grubundaki insanların ilgi gösterdiği, ucuz tekstil ürünleri ve bol sayıda plastik eşyaların çığırtkan bağırtılarıyla pazarlandığı, hani renkli gibi gözüken ama yorucu bir Orta Doğu pazarını andıran, diyelim 2 saat dolaşacak, karnı acıktığında hijyen güveni vermeyen lokantalara uğramadan, yine oteline tornistan edecektir.

İlk günü böylece tamamlanmıştır.

İkinci gün Alsancak sokaklarında bir sabah gezintisi yaparken, geldiği memleketten esintileri görecek, bilahare tavsiye üzerine bir AVM'ye gidecek ve buraları beğenmiş olsa da kendi memleketinde gibi sıradan bir gün yaşadığı hissiyatında olacaktır.

Haberin Devamı

Üçüncü gün, kent merkezine dair sorup soruşturduklarından ikna edici bir öneri alamayacak, çok muhtemel Alsancak veya Karşıyaka’da bir kafede pinekleyecektir.

Diyebilirsiniz ki: “İyi bir rehber bulursa Kemeraltı, Bayraklı, Agora… Kentin kültür hazinelerinin tadına varır, mutlu olur.”

Günümüzde kültür turizmini tercih eden turist tabii ki var.

Ancak insanların seyahatlerinde beklentileri bununla sınırlı değil.

Her şeyden önce kentin bir kimliği ve karakteri olmak zorunda.

Yanı sıra; birbirinin aynı balık restoranlarının dışında, asgari kalite standartlarını taşıyan bir gastronomik desen, özgün eğlence mekanları, korunmuş bir eski şehir bölgesi olmak durumunda.

Haberin Devamı

İzmir ise doğasını, geçmişini, özetle kentini yeterince sahiplenmemiş, korumamış insanların şehri.

Kentten ayrılırken neden bu lezzetsiz ve keyifsiz yerde tatilini harcadığı için kendi kendine söylenecek ve bir daha buraya adımını atmayacağı muhtemel kanaatini içinden oluşturacaktır.

Sevgili İzmirliler, yabancı gözüyle kent merkezimiz böyle bir yer.

O çok sevdiğimiz, toz konduramadığımız İzmir sadece bize güzel.

Hani; Urla, Çeşme, Foça, Efes, Bergama falan olmasa hiç kimse İzmir'e uğramaz.

Mecburen, geçiş amaçlı yolu düşenler de zaten arkasına bakmadan basıp gidiyor.

Yazarın Tüm Yazıları