Paylaş
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde demokrasinin olması gereken dengesini tesis etmek kolay değildi.
Atatürk muasır medeniyet seviyesi derken, her yönüyle katılımcılığı hayata geçirmiş, özgür bir toplum düzeni hayal ediyordu.
Demokrasi çabamız halen sürüyor. Bu kalite giderek anlaşılan manası itibari ile tüm toplum bileşenlerine güçlerinin sınırlarını hatırlatıyor.
Demokrasilerde toplumun her kesimi bir diğerinin hukukuna saygı gösterme durumundadır. Ülkemizde kesintiler yaşanmış olsa da her şeye rağmen işleyen bir sandık rejimine sahibiz.
Yaşanmış sorunların ana sebebi iktidarı elinde tutanların toplumun çok sesliliğine güvensizliği ve bağlı olarak devlet gücüyle tedbirlenmesiydi.
Ama şimdilerde bedeller ödenerek anlaşıldı ki, hiçbir kesim diğerini yok sayarak sürdürülebilir bir iktidar yapısı oluşturamaz.
Toplumun huzuru için 84 milyonun her bir rengi birbirinin varlığını içine sindirmek durumundadır. Tabii ki, bu aşamada dahi alınacak mesafelerimiz var. Toplum muhafazakar-laik, Kürt-Türk ve benzeri kamplaşmaları yaşamak istemiyor.
Demokrasi kim iktidarda olursa olsun herkesin mutabık kaldığı kurallar çerçevesinde, hukukun üstünlüğü esasına göre işlemesi gereken bir yaşam biçimi.
100. yıldönümünde, demokrasimize dair kaygıların kalıcı bir şekilde giderildiği dönemlerin artık başlaması gereğini umut ediyoruz.
-----
Evdeyiz, mutluyuz
YAŞADIĞIMIZ her ortam bir müddet sonra kendi yaşam rutinini ve geleneklerini oluşturur.
Örneğin askere gitmek gözde büyütülür, tezkereye gün sayılır, ama sonrasında bir ömür boyu anıları anlatılır.
Mevzuyu pandemi kısıtlamalarında evde geçirdiğimiz günlere getirmek istiyoruz.
Kim ne derse desin, bir yılı aşkın süredir hiç de bir “esaret duygusu” yaşamadık.
Esasında bir yerlere yetişme telaşı duymadan, sakin ve tadını çıkarmayı öğrenmiş hallerimizle, aileyle birlikte vakit geçirmenin keyfini bu virüs sayesinde idrak etmiş bulunuyoruz.
Bu vesile ile bir çoğumuz “evde ekmek” yapmayı, “çiğköfte” yoğurmayı, profesyonel barmenlere taş çıkartacak “kokteyller” yaratmayı, birlikte konuşmayı, gülmeyi, hafiflemeyi, film seyretmeyi, kağıt oynamayı adeta yeniden keşfettik ve aile olmanın kaybolmaya yüz tutmuş hazzını doya doya yaşadık.
Bir gün pandemi bitecek, kısıtlar kalkacak.
Umarız aile ile geçirdiğimiz zamanlar unutulmaz ve yine bir özleme dönüşmez, salgın sebebiyle edinilen alışkanlıklarımız kalıcı kazanımımız olur...
Paylaş