Paylaş
Bileğinde oğlu Sercan’ın rap dünyasında kullandığı adı olan Ezhel dövmesi, yanında Ezhel’in sevenleri... Adliye çıkışında “Yaşasın tam bağımsız rap” diyor.
* * *
Ezhel’in mahpusluk durumu ailesini ve sevenlerini ne kadar üzdü, anlatmak mümkün müdür acaba?
Uyuşturucu kullanımı ve temini davalarına sanat dünyası alışıktı da “özendirme” konusunda dava görmüş müydük hiç?
Rap müzik söz itibariyle esereklidir, eleştirir, gördüğünü aktarır, ütopyasını ya da distopyasını paylaşır.
Genelde bir derdi vardır.
Derdi, göz ardı edilenleri konuşturmaktır, yastık altından çıkarmaktır.
Ezhel de bunu yaptı.
Açıkçası sokağı çok iyi aktardı, biraz da rahatsız etti.
Dünyalarına tersti.
Gelelim o 27 günlük mahpusluk sürecinin Ezhel’in organizatörleri nasıl etkilediğine...
Öncelikle Macaristan’daki Sziget Festivali’nin programından hiç çıkarılmadı. Bileti ve konaklaması hazır. Bu hafta Samsun Gençlik Festivali’nde de yeri hazırdı, ama dinleyicilerinden özür dileyerek nefes almak istedi, sahneye çıkamayacağını belirtti.
Festivalin organizatörü Umut Kuzey, çıkana kadar yerine kimseleri almadı.
Programda yeri korundu. Bir başka meslektaşı Şanışer o boşluğu gönüllü olarak doldurdu. Kendisini programdan çıkarmayan bir diğer şirket de One Colony oldu.
Rap dünyasının yakından tanıdığı Amerikalı isim Wiz Khalifa konseri öncesinde dinleyeceğiz kendisini, planda bir değişiklik söz konusu değil. 4 Temmuz’daki konser öncesinde sahne alacağı o kadar yer var ki... Tüm bu hengame yaşanırken, “acaba” soruları yöneltilirken, organizatörler hiç umudunu kaybetmedi.
Bir de sevenleri var, dostları...
Hiç yalnız bırakmadılar.
Duvarlara sloganlarını yazdılar.
Onu mural olarak resmettiler, davada yalnız bırakmamak için organize oldular.
Herkesi haberdar ettiler, gündemden adını hiç düşürmediler.
Beraat kararının ardından ise Kadıköy’de ona muazzam bir muhabbet sofrası kurdular.
Ne güzel de kutladılar.
* * *
Ve bir anne çıktı, adliye önünde “Yaşasın tam bağımsız rap” dedi.
Bize de çok söz bırakmadı.
Mabel Matiz’in Maya’sı
Mabel Matiz’in 4’üncü albümü Maya’yı albüm lansmanında dinleme şansı buldum.
Kendisinin de dillendirdiği gibi “100 dakikalık bir dinleti” bizi bekliyordu.
Bu albüm Mabel’in içinde iki yıl biriktirdiklerini, etkilendiklerini, toprağını, Mersin’ini ve tabii hepsine karşılık duran annesi Maya’nın hikayesini aktarıyor aslında.
Albümde ne ararsanız var. Elektronik altyapılar, analog synth, 70’ler Anadolu pop, disko, folk...
Sadece Sıla ile ortak yazdıkları Sarmaşık’tan Sıla tadı alıyorsunuz.
Onun dışında tüm hikayeler Mabel’a ait.
Gülden Karaböcek, Ah! Kosmos ve Sibel Gürsoy da kendi disiplinleriyle eşlik ediyorlar albüme.
Benim açık ara favorilerim Comme un Animal, Boyalı da Saçların, Sarmaşık ve Pembe’nin Taner Yücel versiyonu oldu.
Zaman zaman yeni keşifler de olacaktır çünkü içi dopdolu bir albüm Maya.
Deneysel bir albüm
Roots diye bir albüm dinliyorum Spotify’dan, bayağı yabancı gibi geliyor kulağa. Ve bir bakıyorsunuz ki söyleyene adı Cihangir Aslan.
Kendini tanımaya çalışan, albüm adından anlaşılacağı gibi köklerine de sıkı sıkıya tutunan Aslan, 7 şarkılık albümünde duygularını temiz bir şekilde dinleyiciye geçirmiş. Yer yer deneysel bir elektronik müzik albümü olmuş. Stil olarak Akın Sevgör’ü andırdığını da es geçemeyiz.
Albümün ters köşe şarkısı ise Nar... Hüsnü Arkan ile hazırladıkları parça türkü sevenleri bile elektronik müzikle yakalayacaktır.
Böyle devam
Simge Pınar ne zamandır bir iş çıkarsın diye bekliyorduk ve nihayet “Biz Hep Aynı” çıktı geldi.
Sofar’da dinleyip sevdiğimiz, son olarak Can Kazaz ile Niksar cover’ı düetlerini dinlediğimiz Pınar’ın vokal tekniği oldukça karakteristik.
İster istemez onu hemen büyük sahnelerde şarkılarını söylerken hayal ediyorsunuz.
Kendisi gibi şarkıcı olan Emir Yargın’ın yönettiği klibi de çok tatlı.
Dinlerseniz eminim ki hemen seveceksiniz.
Lay Lay Lom ama kime göre, neye göre
Peyk albümü tam yerine denk geldi gerçekten de. 4 yıl sonra çıkardıkları Lay Lay Lom adını verdikleri albümü dinledikçe anlıyorsunuz ki hiç lay lay lom geçmemiş o süre. Neşeli, eğlenceli, melodik albüm diye yola çıkıyorsunuz, sözlere bazen hak veriyor, bazen ağırlıkları altında eziliyorsunuz.
Düzenlemesiyle, sözleriyle, müziğiyle kalbimden vurdu beni Peyk.
Radar
Bu hafta yeni bir isim paylaşmaktan ziyade Oturma Grubu’na ne oldu diye sormak istedim. Ankara’da kurulan, İstanbul’a gelince Deniz Doğançay, Ozan Tügen ve Can Ertoğan ile yoluna devam eden Oturma Grubu’nun eski işlerini dinleyince devamı gelsin istedim. 2009 yılında çıkan Somya’nın ardından kendilerinden haber alamamışız. Üzüldüm.
Ne dinledim?
* Ahmet Beyler feat Ezgi Aktan - Köyümde Var
* The Flabbies - Turkish
* In Hoodies - Coo Coo
* Peyk&Fuat - Lay Lay Lom
* Mabel Matiz - Boyalı da Saçların
Paylaş