Paylaş
Katıldığım pek çok toplantıda, konuşma yaptığım özel davetlerde veya genel olarak iştirak ettiğim sohbetlerde bana en çok sorulan sorular listesinin en üst sıralarında genelde şu sorular yer alıyor: “Startup dünyasına adım atmak için ideal yaş aralığı nedir?”, “Harika bir fikrim var ama fikrimi projelendirmek için yeterince genç olmadığımı düşünüyorum. Sizce de geç kalmış sayılır mıyım?” veya “Henüz öğrenciyim, girişimciliğin kapılarını aralamak için daha çok mu erken?”
Tüm bu soruları hem son derece haklı buluyorum hem de bana akıllarında pek çok fikirle gelen bu heyecanlı kişilerin hepsine aynı yanıtı veriyorum; ortada gerçek bir ihtiyaç, tamamlanması gereken önemli bir eksik varsa ve bu ihtiyaca/eksiğe yönelik olarak fizibilite çalışmasını öngörebildiğiniz, sürecin tüm aşamalarını ayrıntılandırabileceğiniz nitelikli bir girişim fikriniz varsa yaşınıza takılmayın! Çünkü startup geliştirme yolculuğunda gençliğin de tecrübenin de kendine has olumlu ve nispeten olumsuz yönleri mevcut. Hayalinizi gerçeğe dönüştürme noktasında esas önemli olan; gerçekten iyi bir fikre sahip olmanın yanı sıra o fikri 360 derece yani her yönüyle projelendirebilecek vizyona ulaşmak, AR-GE aşamasında sabırlı davranmak, bıkmadan-yorulmadan çabalamak ve o yolda yürürken yeri geldiğinde pek çok kez tökezlemeyi de göze alabilmek...
Girişimcilik ekosistemine girerken akılda tutulması gereken en mühim noktaları paylaştıktan sonra bu yazımda özellikle üniversite öğrencisiyken startup projesini hayata geçirmenin artıları ve eksilerini aktarmak istiyorum. Öncelikle şunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum; Türkiye’de gençlerimiz girişimcilik kültürüyle mümkün olan en erken yaşta haşır neşir olmalı, yaratıcılık ve inovasyon odaklı bakış açısını hayatının vazgeçilmez bir parçası haline getiren gençlerle ülkemizin önüne koyduğu hedeflere ulaşması işten dahi değil.
İşte bu yenilikçi ruh ve sınırlardan arınmış fikirler, özgür düşüncenin de verdiği güçle belki de en çok üniversite sıralarındaki gençlerimizin enerjisinde mevcut. Her ne kadar Harvard Business Review’in gerçekleştirdiği analize göre yalnızca yüzde 15 oranında startup kurucusunun yaşı 29’un altında olsa da pek çok genç girişimci çarpıcı fikirleriyle girişim dünyasında dikkat çekip sivrilmeye devam ediyor. Düşünün bir kere, dünyanın en popüler girişimlerinden Facebook’un veya Snapchat’in kurucuları da üniversite çağında birer öğrenciydi. Bu örnekleri kolaylıkla artırmak mümkün. Üstelik gençlerin startup ekosistemindeki güçlü adımlarını, her yıl açıklanan “Forbes 30 yaş altı 30” listesine bir göz attığımızda da hemen hissediyoruz. Gençler gümbür gümbür geliyor!
Peki, üniversite çağında girişim fikrini hayata geçirmenin pozitif ve negatif yönleri neler olabilir? Öncelikle olumlu yanlarıyla başlayalım. Bir kere işinizi hayata geçirmek için ihtiyaç duyduğunuz pek çok kaynağa üniversitenizden ulaşabilirsiniz. Bu, fikrine danışabileceğiniz bir profesörünüz olabileceği gibi okulunuzun teknik imkânları da olabilir. Üstelik gençlere ulaşmanın önem teşkil ettiği günümüz teknoloji dünyasında üniversite arkadaşlarınız, startup’ınızı ilk elden deneyimleyen ve önemli geribildirimler alabileceğiniz pazar araştırmanızın en güvenilir kaynakları! Olumsuz yönlere geldiğimizde ilk olarak girişimlerin başarısızlıkla sonuçlanma oranının ilk 1 yılda yüzde 20’lerde, ilk 5 yılda ise yüzde 50’lerde olduğunu akılda tutmamız gerekiyor. Ayrıca öğrenci olan girişimcilerin bir de bu yoğun emeğin yanı sıra okullarına da gereken önemi göstermeleri gerekiyor. Yani zamanı iyi ayarlamalı, deyim yerindeyse gece gündüz demeden çalışmalısınız... Öte yandan iş dünyasında henüz tecrübe kazanmamış olmak ve bu nedenle fizibilite çalışmalarında da yeterince öngörülü davranamamak da bir diğer olumsuz yön olarak dikkat çekiyor.
Uzun sözün kısası, girişimcilik risk işidir. Risk almaya değer bir projeniz varsa, neden adım atmayasınız? Ne de olsa gençlik, deneye yanıla kendi yolunu çizmek değil mi?
Paylaş