Paylaş
Kadının Güçlenmesi Bursa Platformu davetlisi olarak Bursa’ya gelen Güllü ile BUSİAD Evi’nde organize edilen “Gücümüz Eşitliğimiz” panelindeki konuşması sonrası bir araya geldik. Başkan Canan Güllü, kadın politikası üretilmesi konusunda da iş dünyasına çağrıda bulundu.
- Sivil toplum örgütlerine gönül vermenizin özel bir hikayesi var mı?
Bireysel olarak 9 yaşından beri sivil toplum için çalıştığımı düşünüyorum. Babam devlet memuruydu bu nedenle çok yer gezdik. Küçükken trafik kazası geçirmiştim, çelimsiz bir kızdım ve ailemin kıymetlisiydim. Buna rağmen annemin beni komşu teyzelere sürekli bir şeyler almam için göndermesine anlam veremiyordum. Gittiğim yerlerde elime sarı zarflar verirlerdi. Annem de öğretmendi ancak çok sık yapılan tayinler nedeniyle mesleğini bırakmıştı. Sonradan anladım ki bugünün sivil toplum dediğimiz fahri gönüllülükle kendini dernek işlerine vermişti. Her bölgede imkansızlıklar nedeniyle okuyamayan önce kız çocuklarının sonra tüm çocukların okula gitmesi için çalışıyormuş. Verilen zarflarda çok büyük paralar da yokmuş, dönemin 5-10 lirası. Ama o paralar toplandığında çocukların çantası, ayakkabısı, önlüğü alınarak okula gönderilmesi sağlanıyordu. Bu çocukluğumdan itibaren benim içime işleyen bir şey oldu.
- Profesyonel olarak dernek çalışmalarına nasıl adım attınız?
Üniversiteye başladığımda hemen kendime üye olarak çalışabileceğim bir sivil toplum örgütü aradım. Prof. Dr. Afet İnan’ın, Atatürk’ten Yazdıklarım diye bir kitabı vardı. Kendime bir yol çizmede Afet İnan’ın 1953 yılında kurduğu dernek karşıma çıktı ve ilk kapısını çaldığım örgüt Kadının Sosyal Hayatını araştırma ve İnceleme Derneği oldu. Tamamen kendi başarılarıyla karar mekanizmalarında bir yerlere gelmiş kadınların oluşturduğu dernek, tabandaki kadınlara eğitimsel anlamda bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yapıyordu. Uzun süre alınmadım açıkçası! Daha sonra ısrarlı davranışlarım nedeniyle üye kabul ettiler ve ben arada 30 yıl yaş farkı ile birlikte, ciddi anlamda 30 yıl yaşamadan bu deneyimi edinmiş kadınlarla bir yol haritasına başladım. Bu süreç beni genel başkanlığa kadar getirdi. Ardından da federasyon yapılanması ile birlikte TKDF Başkanlığı geldi.
ASIL SORUN POLİTİKASIZLIKTIR
- Federasyonda özellikle sahada çok önemli çalışmalara imza atıyorsunuz. Sizin için bir dönüm noktası oldu mu?
Kuş gribinin görüldüğü zamanlarda sahada çalışmalar yapıyorduk. Van’ın Çatak ilçesinde 14 yaşında bir kızımız hasta olması nedeniyle ilk defa şehirden çıkıp devlet hastanesine gelmişti. O saate kadar hiçbir şekilde ne şehir ne televizyon görmüş, ne gazete ne kitap okumuştu. Eğitim alamamış zaten! Dolayısıyla yaptığı tek işi hayvancılık, süt sağma ve evin işlerinden ibaretmiş. Ve o hastanede öldü! Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin karşısında Ankara’da 240 metrekarelik bir ofiste oturarak federasyon başkanıyım diye hava atsam kaç yazardı. Benim federasyon başkanlığım o kızın hayatta kalmasını sağlamaktan geçer diye düşündüm ve mekanda oturmanın ötesine geçerek sahada çalışmalar yapmaya başladık. Yaptığımız çalışmalarda bizi bildiklerimizin yanında bilmediğimiz birçok sorun karşıladı.
‘EN BÜYÜK SORUN POLİTİKASIZLIKTIR’
- Federasyon olarak asıl sorunu nerede görüyorsunuz?
Ülkemizdeki en büyük sorun kadın hakları konusundaki politikasızlıktır. 1976’da kurulmuş, 41 yıllık, Türkiye’nin geneline yaygın şubeli dernekleriyle birlikte, 52 bin 500 kişi üyesi olan, 16 ülkede faaliyet yürüten çatı örgütü olarak artık politikalar üretilmesi kısmına geçtik. Ama asıl konu, sorunun Türkiye’de çözülebilme meselesi, sivil toplumun sorunları çözme yöntemi, kamu ile işbirliğinde tarafsızlığı ve konuların uzmanlarıyla çözülerek bunun da paraya eşdeğer görülmemesidir. Bütün mesele tüm bu politikaları geliştirebilmek için dünyayı takip edip, Türkiye’yi gezip sonuçları da meclise havale edebilmekte.
İŞ DÜNYASI İŞ BAŞINA!
- Özel sektöre de büyük görevler düşüyor diyorsunuz?
Çünkü devletin en üst düzeyinde 5 yıl içinde oluşturulacak eylem planları içinde kadınların istihdamda yer edinmesi ile ilgili bir madde, tahmini bir rakam mutlaka vardır. Ama bu kadınların sağlığa, eğitime erişimi noktasında dökülüyoruz. Otobüslerde, dolmuşlarda tecavüzlere uğruyoruz. İstismarın sayısını artık tutamıyoruz, mahkemeye yargıya giden konuların felaketi içindeyiz. Bununla ilgili herhangi bir politika yok, kurumsal olarak da devletin çekimser kaldığı bir dönemdeyiz. Şunun altını tekrar tekrar çiziyorum, bir tarafta Uluslararası CEDAW ve ilk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi var, bir tarafta da rafları süsleyen yasalarımız. Öte yanda ise bu yasaları uygulama zihniyetimiz yok. Dolayısıyla bu politikasızlığı zorlayıcı olacak kişi özel sektörler ve platformlardır.
- Nasıl bir destek bekliyorsunuz?
Örneğin panel öncesi Global Compact Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubu Eş Başkanlığını da yürüten Yeşim Tekstil’in kreşine gittim. Yaklaşık 30 yıldır süren bir hizmet, 230 çocuk içinde kayboldum neredeyse. Aylık 100 milyona yakın bir gider var ve üstelik vergiden de düşülmüyor. Halbuki daha da desteklenmesi gerekiyor. Çünkü bu hizmet ne için veriliyor; kadın istihdamı artırmak, kadını kariyer yaparken çocuğunu bıraktığı yerle ilgili rahatlatmak ve kaliteli yaşam düzenini arttırmak için. Özel sektör birçok şey yapabilir tabii. İş yerinde çalışan arkadaşına nasıl davranacağını anlatabilir, çalışan mavi yakalı erkeklerin birlikte yaşadığı kadınları eğitebilir, kadınlara destek olabilir ve sosyal politika üretebilir. Karar yetkisi kendi yönetim kurulunda zaten. Öyleyse “İş Dünyası İş Başına” diyoruz.
5 BİN KADIN POMPACI
- Bir de istihdam konusunda kota talebiniz var. Sizin de anlaşmalı olduğunuz yerler var değil mi?
Biz çok kollu bir organizasyon ve kurumsal bir örgütüz. Ayrıca Türkiye’de acil yardım hattı işleterek profesyonel yardım hizmeti veren bir kuruluşuz. İstanbul’da 14 belediye ile danışma merkezi açılması konusunda protokol imzaladık. İstihdam konusunda da Akkor Oteller Grubu, İpekyol ve Aras Kargo ile bir sürecin içine girdik. Sığınma evlerindeki ya da çıkmış kadınlar için acil iş ihtiyacı oluyor. Kadınların hayata güçlü çıkabilmeleri adına istihdam sağlanmasını istedik. Panel esnasında da Eker Süt Ürünleri bu anlamda bize açık çek verdi, çok mutlu olduk. Opet’le protokolümüz var. Shell’de kadın istihdamı konusunda adımlar atıldı. 2023’e kadar 5 bin kadın pompacı alacak. Devletin de artık bu anlamda böyle bir kota koyması gerekiyor.
ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜ ŞART!
- Öte yandan kadınlar hala işe alınırken, evlilik ve çocukla ilgili sorularla karşılaşıyorlar?
2017’de New York’ta kadınların oy kullanma hakkının yüzüncü yıl etkinliklerine davet edilmiştim. Sizin bana sorduğunuzu hikâye olarak anlattım. Karşılığında dava açmıyor musunuz diye sordular. New York’ta bu soruyu soran yönetici hakkında dava açılabiliyor çünkü. Ama yine de bir çözüm yolumuz var, zihniyeti değiştirelim. Bu soru erkeklere sorulmuyorsa asıl iş yükü artan kadınlara da sorulmamalı aksine destek olunmalıdır.
‘VERİ BANKAMIZ HALA YOK’
- Veri sizin çalışma alanınızda hayati öneme sahip diye düşünüyorum?
Maalesef veri bankamız hala yok ve bu bizim kanayan yaramız. 2007 yılından beri bu konunun önemini ilgili tüm bakanlıklara anlatıyoruz ama hala kurulamadı. Aslında istismar kısmında yargıya intikal eden bütün dosyaları Barolar Birliği biliyor ve oradan rakamları çıkartılabilir, Adalet Bakanlığı UYAP sistemi üzerinden rakamları çıkarabilir ve şeffaf bir şekilde açıklar. Bu toplumun yüz karasını halının altına süpürmek ile kapatamazsınız, ancak açarak mücadelesini sağlarsınız. Şimdi ben politikasızlığı söylemeyeyim de ne söyleyeyim acaba!
DÜNYAYI TAHRİK EDİYORUZ!
- Sizin üzerinizde mutlaka kırmızı bir renk görüyorum. Bugün de ayakkabılarınız öyle. Var mı özel bir sebebi?
5 yıl önce duruşma salonunda hakim sanığa sordu, “Neden tecavüz ettin?” diye. Sanığın cevabı kısaydı “Kırmızı rujundan tahrik oldum” dedi. O anda duruşma salonundaki herkesi bir suskunluk aldı. Ama daha sonraki karar hepimizi beynimizden vurulmuşa döndürdü. Çünkü o kırmızı ruj sayesinde sanık, tahrik indirimi adı altında çekmesi gereken cezadan 5 yıl indirim aldı. Bu nedenle kırmızı ruj için bir protesto eylemi yapıyor ve mutlaka kırmızı bir şeyi üzerimizde taşıyarak dünyayı tahrik etmek istiyoruz. Daha sonra mahkemede bu ceza düzeltildi ama çok fazla duş alıyordu, işkillenip öldürdüm diyene de iyi hal indirimi verilmişti!
‘MÜCADELEMİZ SÜRECEK’
Biz tahrik indirimi adı altında bu ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği diyemeyen yargıçlar olduğu sürece protestomuza devam edeceğiz. Aslında benim ve federasyon için en önemli nokta da kadın politikalarında çağdaşlığı demokrasiyi takip edebilmek, bu noktada savunmayı yapabilmek. Kadınların insan haklarından daha fazla yararlanması adına mücadelemizin adı muhaliflik ise biz ölünceye kadar bu mücadeleyi yapacak ve muhalif olacağız.
Paylaş