Paylaş
Türkiye’de spor fotoğrafçılığı denince akla ilk önce futbol maçları ve foto muhabirleri gelir. Oysa boksöründen güreşçisine tüm branşlardaki sporcuların fotoğraflarını çekmek uzmanlık isteyen bir iştir. İşte Uğur Utku Sezer, özellikle fitness, body bulding başta olmak üzere spor ve sporcu çekimleriyle ün kazanarak, Türkiye ve Avrupa’daki birçok sporcu ile gerçekleştirdiği çekimlerle adından söz ettirmeyi başardı. Genelde sert hatların ve kontrast renklerin hakim olduğu, konseptini kendisinin belirlediği fotoğraflarıyla bilinen sanatçının hedefi artık dünyaya ve özellikle Amerika’ya açılmak.
Uğur Utku Sezer ile İlham Veren Konuşmalar kapsamında konuşmacı olarak geldiği Bursa’da etkinlik sonrası bir araya geldik. İyi bir fotoğraf için olmazsa olmazlarından uzmanlık alanına kadar keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Fotoğrafçılık aşkı ne zaman başladı?
Ortaokulda Beşiktaş aşkıyla başladı diyebilirim. Babamın filmli fotoğraf makinesini alarak Beşiktaş’ın tesislerine gidip kendim için Metin’in Feyyaz’ın yani takımın futbolcularının fotoğraflarını çekiyordum. Sonra da baskılarını alıyordum. Üniversitede ise ilgim daha da arttı. Yeditepe Üniversitesi Radyo Sinema Tv bölümünden mezunum. Üniversitede fotoğrafçılık dersimize giren Cemil Hoca, senin kadrajın ve gözün çok iyi, bir kadın arkadaşını al model olarak fotoğrafını çek, ilgili yerlere gönder demişti. Yapmadım tabii ama tavsiyesi ile fotoğrafa daha çok merak sardım.
Spor fotoğrafçılığında uzmanlaşmak var mıydı aklında?
Aslında tek hayalim sporcu olmaktı! Marmara Üniversitesi Spor Akademisi sınavlarına girdim. Benimle birlikte Ufuk Sarıca, Altar Tunçkol da girmişti sınavlara, ben kazanamadım. 1994-95 yılında Gazi’nin sınavlarına girdim ama yine olmadı. Sporcu olamadım ama sporcularla arkadaş ve sporcuların fotoğraflarını en iyi çekenlerden biri oldum.
Senin kaderinde fotoğrafçılık varmış demek ki?
Öyle galiba. Okul yıllarında staj yaparken Sinan Çetin’in Plato şirketinde de set fotoğrafçılığına koydular beni. Başka bir yerde olabilirdi ama muhtemelen evrendeki enerji beni fotoğrafçı olmaya yöneltiyordu. Askerde de mesela fotoğrafçı olduğunu söylemeden, komutan geldi fotoğraf çeker misin dedi. Bursa İl Jandarma’da yaptım bu arada askerliğimi.
Asistanlığını yaptığın isimlere baktığımızda spordan çok farklı aslında?
Evet, üniversiteyi bitirdikten sonra da Nihat Odabaşı, Lara Sayılgan, Cüneyt Akaoğlu gibi birçok fotoğrafçıya asistanlık yaptım. Önce moda fotoğrafçısı olmak istiyordum ve bu yönde çekimler yaptım. Hala çektiğim sanatçılar, mankenler var. Ama ünlü fotoğrafçısı olmak çok daha zor diyebilirim! Her şeyin en iyisini görmeye alışkın oldukları için fotoğrafı beğenmezse sonrasında ünlüler dünyasında farklı bir süreç başlıyor. Kötü çekim yapan biri olarak ünlenirsin ve suçu kendinde arar durursun.
HER BRANŞIN ÇEKİMİ KENDİNE ÖZEL
Peki seni özellikle spora yönlendiren ve diğer fotoğrafçılardan ayıran özelliğin ne oldu?
Ben kendim de spor yaptığım ve sporu sevdiğim için bir süre sonra talepler ağırlıklı bu yönde gelmeye başladı. Ben de daha çok spor çekmeye başladım. Sporcular arkadaşım olduğu için onların ne istediğini anlamak zor olmadı. Bütün sporcuların yaptığı branşa göre nereden daha iyi çekileceğini aşağı yukarı biliyorum. Motosikletçi, boksör, güreşçi, yüzücü hepsinin Amerika›da Avrupa›da çekilen muadil fotoğraflarına bakarsanız, hepsinin kendi çekim açıları, çekim teknikleri var. Düz bir fotoğrafçıya güreş, kick boks veya basketbol fotoğrafı çek dersen ve o sporlardan alınamıyorsa çekemez ya da aradan sıyrılıp ne güzel çekmiş dedirtemez. Çünkü her işin kendi uzmanlığı var. Nasıl yemek fotoğrafı ya da pırlanta fotoğrafı çekenler sadece o alanda çekim yapıyorsa, spor branşının da kendine has özellikleri var.
Biz de biliyorsun spor deyince maalesef önce futbol maçları akla geliyor?
Spor fotoğrafçılığı deyince de akla maçlarda, kale arkasında çekilen fotoğraflar ya da foto muhabiri gelmesin tabii. Türkiye’de benim gibi şu anda spor alanında prodüksiyonlu çekimler yapan yok. Branşa göre altyapısını hazırlama, ona göre ışık sistemini kurma, gerekiyorsa prodüksiyon yapmak gibi butik bir iş yapıyorum. Bunun çok büyük örnekleri Amerika ve Avrupa’da var. Türkiye’de daha yeni diğer spor alanları gündeme girmeye başladı. Altı yedi sene önce piyasadaki tüm spor dergilerinin kapak fotoğraflarını çekiyordum ama kapandılar. Sosyal medya ile birlikte fitness, plates gibi sporlar patlama yaşadı. Şimdi herkes spora gidiyor, ya da boks dersi almaya çalışıyor. Bir sürü spor salonu açıldı. Bununla birlikte de fotoğrafçılık yani görsel tema da çok yükseldi.
FOTOĞRAFÇI TEKNİK DE BİLMELİ
Nasıl bir kurguyla çalışıyorsun?
Öncelikle düşündüğüm şey, kimi çekeceksem bir futbolcuysa mesela onunla ilgili ne hissettiğim oluyor. Sonra kim daha önce nasıl çekmiş, ben daha iyi çekmek için ne yapmalıyım üzerinde çalışıyorum. Daha çok konuşulmalı ve sporcuyu çok iyi göstermeliyim. Yani çektiğim sporcu sadece yakışıklı çıkmamalı, fotoğraf onu tanıtmalı, etkileyici çıkmalı, merak uyandırmalı. Ve evet bunu Uğur çekmiş demeliler!İmza olmayan fotoğraflarda bazen senin fotoğrafını gördük diyorlar. Kurduğum ışıktan anlayanlar var artık!
Nedir senin olmazsa olmazların?
Mutlaka en iyi ekipmanı kullanmaya çalışıyorum. Ama şunu da ekleyeyim; 3 aynı ışığı aynı makineyi farklı kişilere verelim. 3’ü ayrı çeker. Bu göz Allah vergisi bir şey ama yeteneğin yanında çok çalışmayı da gerektiriyor. Ben mutlaka her gün araştırma yapıyorum, çekilen fotoğraflara bakıyorum. Fotoğrafta da teknolojiyi çok iyi takip etmelisin, ışık sistemlerini bilmelisin. Herhangi bir aksaklık da o işi kurtarabilmelisin. Fotoğrafçı elektronikten, teknikten de çok iyi anlamalı. Tıpkı yönetmen gibi ekibini çok iyi yönetmeli, lokasyonu iyi bilmelisin. Fotoğrafı tek başına düşünmek yanlış olur. Tüm ekibin hazır ve sen fotoğraf çekmeye çıktığında yağmur yağarsa, ya da beklediğin kar yağmazsa düşündüğün fotoğrafı da çekemezsin. Bütün bu saydıklarımın hepsini yaparsan çok iyi fotoğrafçı olursun yoksa bir sürü sıradan fotoğrafçı var…
DÜNYADAKİ EN İYİLERİ ÇEKMEK İSTİYORUM
Çektiğin fotoğraflar arasında seni heyecanlandıran fotoğraflar var mı?
Türkiye’den hemen hemen çekmediğim sporcu yok. Özlem Gürses’in Bazen Olmaz kitabında Arda Turan’ın fotoğrafını ben çekmiştim. Barcelona’ya evine gitmiştik, bizi misafir etmişti. Arda vasıtasıyla Messi’yi ve Ronaldo’yu çekmeyi istiyordum ama olmadı. Ama bu hayalimden vazgeçmedim.
Çekmeyi hayal ettiğin fotoğraflar var mı?
Amerika’daki fotoğraflarla yarışan aynı kalitede fotoğraflar çekmek için çalışıyorum. En büyük hayalim Amerika’daki en iyi NBA oyuncuları, Avrupa’daki en iyi futbolcular, Kanada’nın en iyi kayakçısı gibi konsept fotoğraflar çekmek.
Spor dışında ise yaptığı iş fark etmeksizin kendi alanında başarılı insanları devlet adamı da olabilir bir holdingin ceosu da çekmeyi çok istiyorum. Bundan 100 sene sonraya hatıra kalacak, belge teşkil edecek bütün fotoğrafları çekmek isterim.
Bu anlamda örnek aldığım iyi fotoğrafçılar vardır?
Olmaz mı? Çok yakın takip ettiğim isimler nasıl set kurmuş hangi ışığı kullanmış sürekli bakıyorum. Hatta ilham aldığım dünyanın en iyi fotoğrafçılarından biri Alexis Cuarezma. Dünyanın en iyi futbolcularını, boksörlerini çekiyor.
Peki mesleki açıdan unutamadığın bir anın var mı?
Moda fotoğrafları çektiğim zamanlarda İstanbul›a çok ünlü bir modacı gelmişti. Bir arkadaşım işleri nedeniyle bana yönlendirmişti. Benim de daha asistanlık yaptığım yıllar. Fotoğrafları çektim ama kendimce güzel olsun diye de siyah-beyaz çektim ve dergiye gönderdim. ‘Çok güzel ama bir de renklilerini alabilir miyiz?’ dediler. Ben sadece siyah beyaz kaydettim, renklileri yok dedim. ‘Sen profesyonel bir fotoğrafçısın böyle bir şey yapamazsın.’ dediler. Kendimce güzellik yapmaya çalışırken işin düzgününü bile yapamamışım! Hem korktum hem çok üzüldüm. Sonra kardeşim ve bir arkadaşımla birlikte siyah beyazdan renkli fotoğrafa döndürmeyi bulduk da, düzeltip göndermiştik. Hiç unutmuyorum, bundan sonra bütün işleri dikkatli çekmeliyim böyle bir şey yapmaya hakkın yok dedim kendime. Şimdi bütün asistanlarımı uyarırım önce işi düzgün çek sonra artistini yaparsın diye.
SORULMAYANI SORUYORUM
Bir de “çekim arası sohbetler” diye bir youtube kanalın var. Hikâyesi nedir?
Aslında çok geç başladım. Keşke Bülent Ersoy’u, Arda Turan’ın çektiğimde de başlamış olsaydım. Daha iyi olurdu eminim. Fotoğrafını çektiğim insanlarla enerji güzel geliyorsa genelde daha sonra çok iyi arkadaş oluyoruz. Ben de hem daha sonra bana hatıra kalsın hem de daha önce sorulmayanları, kendi merak ettiğim şeyleri sorayım istedim. Bir futbolcuya halı sahaya çıktığında hangi ayağıyla gol attığını ya da boksöre trafikte kavga ettiğinde kendini nasıl koruduğunu sormak gibi… Sohbetler izleyenler tarafından ilgiyle karşılandı, samimi buldular. Ne düşündüysek sormuşsun diyorlar…
Paylaş