Paylaş
- Çocukluğunuzda bebekler yerine arabalarla oynuyormuşsunuz. Ralliye yatkınlığınız küçüklüğünüzden belliymiş sanırım?
Evet, kamyonlar ve yarış arabalarıyla oynardım. Aynı zamanda babasına hayran bir kız çocuğuydum. Arabayla bir yere gittiğinde onunla gidebilmek için peşinden ağlardım. Çünkü inanılmaz araba kullanıyordu ve onu izlemekten büyük keyif alıyordum. Aslında çok küçük yaşlarda babamı izleyerek araba kullanmayı öğrendim diyebilirim. 9 yaşındaydım ve annemin direksiyon sınavı için babam ona pratik yaptırıyordu. Annemin en büyük talihsizliği o arabada benim de olmamdı galiba (gülerek). Çünkü bir çukurdan kaçmak isterken arabayı stop ettirdi ve neden olduğunu anlamadı. Ben sahneye çıktım ve dedim ki; “Çünkü debriyaja geç bastın ve arabayı stop ettirdin.” O gün ilk kez arabanın sol koltuğu ile tanıştım. İlerleyen yaşlarda da yeteneğimi keşfettik.
- İlk profesyonel adımınız ve yarışınız ne zamandı?
Bu spora başlarken ailemde ya da yakınımda beni yönlendiren hiç kimse yoktu. Çocukluk hayalimin peşinden giderek, aldığım maaşın tamamını bu işin eğitimine harcayarak başladı benim mücadelem. 2010 yılında Volkan Işık ile ralliye ilk adım eğitimlerine katılarak hayallerimin startını verdim. Eğitimlerde adrenalini yaşadığım gün bu sporu profesyonel olarak yapmaya karar verdim. 2014 yılında pilotum Bursalı Tezcan Dalfidan ile Türkiye Ralli Şampiyonası Eskişehir yarışında başladım.
SEVİLAY’DAN ‘DİREN SEVO’YA
- Ralli camiasında size “Diren Sevo” diyorlar. Nedir hikâyesi?
Çünkü benim hem parkurlarda hem de hayatımda en öne çıkan özelliğim dirençli yapım, azmim, inancım ve mücadele etmemdir. Benim için çok önemli olan 2015 Ege yarışında maalesef zehirlendim. Daha etabın başında kusmaya başladım. Pilotum, “Sen daha önemlisin yarışı bırakalım” dese de, ben “Sevilay dayanamayıp bıraktı!” dedirtmemek için devam ettim. 2 etap geçtikten sonra hakeme karnemi işletip, yere yattım. Nisan ayında Ege’de tir tir titriyordum. Sadece 1,5 kilometre kalmıştı, gelen ambulanstaki doktor izin vermedi ama sorumluluğu alarak verdiği ilaçlar ve kolumda damar yolu ile o yarışı bitirdim.
- Büyük sorumluluk almışsınız ama gerçekten direnmişsiniz?
Talihsizlikler sonra da yakamı bırakmadı. 2015 Çanakkale rallisinde çoğu aracın takla attığı bir virajda biz de kayarak yol dışı yaptık ve bir kaya parçasının üzerine oturduk. Bu araba buradan çıkmaz dediler ama ne ben ne pilotum buna inanmadık. Saçma sapan bir sürü şey denedik ve sonra yaklaşık bin 1250 kiloluk arabayı ittirmeye başladım. O kadar güçlü müyüm? Bence değilim! Ama o yarışa tekrar dönme isteği size o arabayı ittiriyor ve o araba oradan çıktı. Biz 5-6 dakikalık kayıpla yarışa geri dönebildik.
- Avrupa Ralli Şampiyonası’nda ülkemizi temsil eden takımda yer aldınız?
Avrupa benim için bir hayaldi. Castrol Ford Team Türkiye sporcusu olarak yarışma teklifi aldığımda heyecandan kiminle yarışacağımı bile sormadan çalıştığım kurumdan izinlerimi almıştım. Takım arkadaşlarım bu spora başlamadan önce hayranı olduğum, onları izlemeye gittiğimde, yanlarına bile yaklaşamadığım inanılmaz başarılı insanlardı. Ve ben bu takımın içinde hem Türkiye’de hem Avrupa’da yarışan kadın sporcu oldum. 2016 sezonunda çok büyük bir sorumluluğun altına girmiştim. Tecrübem yetersizdi ama yapamayacağıma hiç inanmadım. Yunanistan’daki yarışta bir sürü talihsizlikle karşılaştık ama inanılmaz bir sorumluluk duygusu vardı. Sonra bir arkadaşım kendisine gelen, “Sevilay nasıl olur da böyle bir takımda yarışır, Avrupa’ya gider” mesajını gönderdi. Okuduğum bu mesaj beni daha da hırslandırdı. İlk Avrupa yarışımda pilotumu başarılı bir şekilde finişe getirmeyi başardım. Bir Türk kadını olarak Türk bayrağını dalgalandırmaktan büyük gurur duydum.
ZAMANI DAHA İYİ YÖNETİYORUM
- Ralli Co-Pilotluğunun önemi nedir?
Bu spora yıllarını vermiş bir büyüğümüz şöyle der; pilot arabayı kullanır geri kalan her şeyi co-pilot yapar! Baktığınızda co-pilot çok iyi bir zaman yöneticisi olmalı;sabah antrenmana kaçta kalkacaksınız, otelden kaçta çıkacaksınız, ne zaman antrenmana başlayacaksınız hepsinin planlarını yapar. Yarış öncesi yayınlanan tüm dökümanlara çalışır, aynı zamanda hızla giden arabanın içinde pilotun söylediğini kusursuz yazan kişi olmalıdır. Co-Pilot verilen süreleri doğru hesaplayıp zamanında karnesini işletmek zorundadır. Yani baktığınızda pek çok riski ve disiplini bir arada yürütür.
- Nasıl hazırlanıyorsunuz yarışa, neler hissediyorsunuz o anda?
Her yarışta hep yeni bir deneyime doğru yola çıkıyorum. Arabanın içinde yaşadığım aksiyon dolu her saniye inanılmaz keyif veriyor. Yarışa başlamadan bana uğur getirdiğine inandığım kolyemi okşar ve duamı ederim. Yarış zamanı özellikle bazı şeylerden kendimi soyutluyorum. Sosyal medyayı takip etmeyip sadece paylaşım yapıyorum, özel hayatı tamamen dışarıda bırakıyorum. Çünkü gerçekten en ufak hatayı affetmeyen tamamen konsantrasyon dolu bir iş yapıyoruz. Bir notu yanlış okumam birçok emeğin boşa gitmesine neden olur. Etap başına gidip, kaskı kafamıza taktıktan sonra, pilotla son 30 saniye kala el sıkışıp, başarılar diliyoruz. Geri sayım başladığında ise tamamen dış dünyadan kopup, yarışa odaklanıyoruz.
DAHA ÇOK KADIN PİLOT OLMALI
- Peki ralli ile birlikte sizin hayatınızda ne değişti?
Zamanı çok aktif yönetemeyen ve stresli Sevilay gitti. Artık zamanla uyum içindeyim. Hafta içi çalışıyorum, hafta sonu eğitmenim, bütün bir sezon yarışıyorum,gezmeyi de çok seviyorum yani hepsine zaman bulabiliyorum. Bunların hepsini yönetebilir hale geldim. Arabanın içinde olmak benim için meditasyon gibi. Bu sporu takip edenler tarafından daha tanınır oldum. İsmimin başına ömrüm boyunca silinmeyecek bir şampiyon unvanı eklendi. Bundan daha güzel ne olsun!
- Ağırlıklı erkek dünyası diye bilinen bir spor dalındasınız. Siz bu ön yargıları nasıl yıktınız?
Uzaktan bakıldığında ne kadar erkek spor olarak görülse de ben kadınların içinde de bir araba tutkusu olduğunu düşünüyorum. Maalesef toplumumuzda kadın iyi araba kullanamaz gibi görüşler yaygın. Ama gördüğünüz gibi sadece ilgi, merak, öğrenmekle ilgili aslında... Yarış arabasıyla ışıklarda durduğumuzda, “Vay be yanında kadın oturuyor!” laflarına artık kızıyorum. Çünkü bu anormal bir şey değil! Aksine kadının bu sporu daha disiplinli yönettiğine inanıyorum. Lütfen kadın sürücülerin de içlerinde bu tutku varsa uzaktan izlemesinler, heyecanlarının peşinden koşsunlar. Bu sene 7-8 kişiyi geçmemiştir kadın sporcu sayısı. Ben daha çok olmasını destekliyorum.
ANNEM ARTIK PANKART AÇIYOR
- Adrenalin sevenler için önerileriniz var mı?
Caddelerde kesinlikle hız yapıp makas atmasınlar. Açık söylüyorum ben de eskiden yaptım. Ama yarışmaya başladıktan sonra aslında yarış arabasının caddede kullandığımız arabaya göre ne kadar güvenli olduğunu keşfedince korkmaya başladım. Artık çok daha dikkatli ve belirli bir hızda gidiyorum. Önceden yarışabilmek için farklı imkânlara sahip olmak gerekirdi. Ama federasyon başkanımız Serkan Yazıcı, müthiş projeler yapıyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen 18-25 yaş arası Tosfed Yıldızını Arıyor projesiyle eğitim alıyorsunuz ve başarılı olursanız, tüm masraflarınızı federasyonumuz karşılayarak size yarışma şansı sunuyor. Kendine ve yeteneğine güvenen genç arkadaşlarımız caddelerde hız yapmak yerine lütfen bu projelere katılım sağlayıp yeteneklerini burada göstersinler.
- Ailenizde ve iş yaşamınızda sohbetler değişti mi?
Başta ailem desteklemedi. Annem özellikle karşı çıktı. Sonra mücadelemi ve başarılarımı görünce güvenleri arttı. Artık annem yarışlarıma gelip “Diren Sevo” diye pankart açıyor (gülüyor). İş hayatımda ise araba üreten bir fabrikanın şubesinde çalıştığım için şanslıyım. Herkes artık bu sporu yaptığımı bildiği için diyaloglar genelde spor ve araba üzerine oluyor. Sevilay Hanım kredimizi hızlandırabilir miyiz diye sorduklarında ise, “Biliyorsunuz Türkiye’de hızı tescillenmiş kadınlardan biriyim” diyorum (gülüyoruz).
- Ya ilham aldığınız isimler?
Bu spora başladığımda daha ilk yarışımda Bursalı Emire Cantürk ile tanıştım; bana çok kol kanat gerdi, mentörlük yaptı, çok fazla şey öğretti. Yine sürekli dinlediğim büyüklerim vardır; Burçin Korkmaz, Afşin Baydar, Burak Erdener gibi, hepsine teşekkür ediyorum.
DEPREM BANA DEĞER BİLMEYİ ÖĞRETTİ
- Motivasyonunuzu nasıl sağlıyorsunuz?
Hayatta hiçbir şey için geç değil. Aslında ben hayatımla ilgili en direndiğim yıllara 1999 Gölcük depreminde başlamıştım. Gittiğimiz bir misafirlikte uyuya kaldığım için babamla annem o gece bizi bırakarak eve geçmişlerdi. Gece depremle uyanıp kendimizi bahçeye zor attığımızda bizim evimizin daha sağlam olduğunu ve yıkılmadığını düşünmüştüm. 3 saat sonra Sevilay ağıtını duyarak kardeşlerimle o sese koştuğumuzda annem ve babamı kanlar içinde üzerlerine örtmeye çalıştıkları bir çarşafa sarılı halde gördük. Annem belden aşağı enkazda kalıyor ve babama beni bırak diyor. Ama hayat arkadaşını orada bırakmıyor ve çıkarıyor (gözleri doluyor).
Ertesi gün yıkılan evimize bakarken şunu anladım. O gün evden çıkarken üzerimde ne varsa artık sadece hayatta ona sahiptim. Çocukluğum, evimiz, arabamız, birlikte büyüdüğüm arkadaşlarım hepsi enkaz altında kalmıştı. Çok zor günler yaşadık ama o günler bana hayatta şükretmeyi ve değer bilmeyi öğretti. Kendime bir söz verdim, ‘bundan sonra hayatının her anını güzelleştirmek için elinden geleni yapacaksın’ dedim.
Paylaş