Paylaş
Fotoğraflar: Duygu Özbekçi Milli
Hale Caneroğlu ile BUSADER’in konuğu olarak katıldığı imza günü sonrasında bir araya geldik. Mutluluk Virüsü kitabı, eğitimleri ve söyleşileriyle daha fazla insana dokunma çabasında olduğunu söyleyen Caneroğlu ile kendi hikâyesi üzerinden gerçek mutluluğa ulaşmanın yollarını konuştuk.
Artık bir ‘Mutluluk Eğitmeni’ olarak tanıtıyorsunuz kendinizi. “Kendin Ol, Zihnini Eğit, Amacını Bul” diye yol göstermeye çalışıyorsunuz. Sizin kendinizi bulma yolculuğunuz nereye evriliyor?
Şu an için en çok yapmayı sevdiğim şey yazmak, konuşmak ve eğitim vermek. Kendimce elimden geleni yapıyorum. İlk kitabımın süreciyle ilgileniyorum. İkinci kitabın tohumlarını da beynimde atmaya başladım. Şu an yedi bin kişiye bire bir dokunmuş olan, mesajı da milyonların üstüne ulaşmış olan “Sen değiş dünyan değişsin” organizasyonumun daha fazla kişiye ulaşması için çabalıyorum. İnşallah büyüyeceğiz ve bir ekip oluşacak; daha fazla insana mutlu olabilmeleri, dönüşebilmeleri için eğitimler vereceğiz ve destek olacağız
Kitabınızda, “Çoğumuz bazen farkında olmadan sorumluluklar ve zorunluluklar kısır döngüsünde takılı kalmış yaşıyoruz. Her şeyi kafamızdaki kalıplara göre yapmak için çabalıyoruz” diyorsunuz. Sizin hayatınızı etkileyen kalıplar neler oldu?
Benim geçmişte hayatımı yöneten en büyük kalıp, sevilen sayılan ünlü bir oyuncu olmam gerektiği ve o zaman mutlu olacağımı düşünmemdi. Bu kalıp benim hayatımı yönetti. Evet, çok başarılı ve ünlü bir oyuncu oldum ama mutlu olamadım, yanlış bir kalıptı çünkü. Zaten kişisel gelişim ve içsel yolculuğa başlayıp hayatımda bugüne gelmem, bu yanlış düşünce kalıbının sonucunda oldu. Bu kalıbın esiri oldum, bir beş sene bu kalıbı yaşadım.
BAŞARI BENİ MUTLU ETMEDİ
Başarılı bir kariyer yaptıktan sonra, farklı bir hayat seçmeye karar verdiniz. Kendinize sorduğunuz sorular neydi bu aşamada?
Kendime sorduğum en önemli sorular şunlardı; “Ee meşhur oldum, ünlü oldum, amacıma ulaştım peki hala niye mutlu değilim? Neden hala kendimi değerli hissetmiyorum? Neden dokunsanız ağlayacağım ya da alınganım? Ve neden hala daha fazlasını, daha da büyük bir ün, başarı istiyorum?” Bu soruların ardından giderek bir yolculuk yaptım. Çok büyük zorluklarla belki de yüz binlerce genç insanın hayaline ulaştım. Türkiye’de sokakta yürüyemeyecek kadar sevilen ünlü bir oyuncu oldum. İnsanlar, Yaprak kızılına boyadı saçlarını; benim gibi giyindiler. Amacıma ve hayalime ulaştım ama bu başarı beni mutlu etmedi. Bu soruların cevabı beni aslında bugünkü Hale yaptı. Bugün baktığımızda birçok insan da bunu yaşıyor. Bir başarıya ulaşıyorsunuz daha fazlasını istiyorsunuz ya da bir araba alıyorsunuz bir süre sonra daha yeni bir modelini istiyorsunuz. Yani bir mala ve başarıya sahip olunca mutlu olmak kalıbı insanı mutlu etmiyor gerçekten. Bunu deneyimliyorsunuz zamanla. Ben de bunu fark ettim.
HOR GÖRÜLMÜŞ KÜÇÜK BİR KIZDIM
Kitabınızda da bahsettiğiniz, ‘kara kutu’nuzu açtığınızda içinizdeki kayıt size ne diyordu? Neyi keşfettiniz?
Kara kutuda tek bir kayıt yok. Yüzlerce, binlerce kaydımız var. Soğan kabuğu gibi başlarız ve sürekli açtıkça yeni bir kayıt çıkar. Benim kariyer değiştirme yolculuğumdaki kayıt şuydu; Almanya’da dışlanmış ve değer görmemiş, Türk olduğu için hor görülmüş küçük kız artık kabul görmek istiyordu. Değerli olmak, herkes tarafından beğenilmek istiyordu. Bu kaydı keşfettiğimde neden sevilen, sayılan biri olmak için bu kadar azimle ve hırsla çabaladığımı anladım. Bu kayıt burayı tamamladı.
Öz değer eksikliğinizle yüzleşmeniz size nasıl kararlar aldırdı?
Şunu fark ettim; altmış milyonun onayını, sevgisini almam beni yine de mutlu edemedi. Çünkü onayını ve sevgisini almam gereken tek bir kişiydi; kendim! Hiç kimsenin sevgisine, onayına ihtiyacım olmadan kendi kendimi olduğum gibi sevmem gerekiyordu. İçimdeki boşluk buydu. Kara kutumdaki kayıtta bunu keşfettiğimde çok rahatladım. Bu özgürlüğe kavuşabilmek müthiş bir duygu… Bu noktada kimsenin sizin hakkınızda ne düşündüğünü de umursamaz hale geliyorsunuz. Kendi yolunuzda özgürce huzurlu ve mutlu bir şekilde hayatınızı yürümeye devam ediyorsunuz. Ben de tüm kariyerimi hayatımı değiştirmiş oldum.
İÇİNİZDEKİ ÇOCUĞU İYİ TANIYIN
‘İçimizdeki çocuk’ aslında ne anlama geliyor? Biz o çocuğu gerçekten tanımak için çaba sarf ettiğimizde neyin farkına varmış olacağız?
Doğduğumuzdan itibaren çocukluk dönemimiz bitinceye kadar bazı üzüntüler, öfkeler ve travmalar yaşamış olan o ufaklıkları tanımak anlamına geliyor. Biz onları bazen hatırlamıyoruz ve bastırıyoruz ama aslında onlar bugün yetişkinlikte bizi yönetiyor ve birçok noktada da sabote ediyor. Mesela ben ufakken annem babam beni bir gün dikkate almamışlar. Okulda pamuk prenses olacağım diyorum, hayır bugün okula gitmeyeceksin diyorlar. Beni dinlemedikleri için anaokulunda başrol oynayacağım piyese gidememişim. O gün bana dikkate alınmama duygusu geliyor ve aşırı öfkeleniyorum. Bugün hala birileri beni dikkate almadığında aşırı öfkelenebiliyorum. Bunu hissettiğimde o ufaklığı sakinleştiriyorum, aklı başında 45 yaşındaki bir iş kadını gibi, beni dikkate almayan durumu ya da kişiyi akıllıca yönetip kendimi dikkate aldırtabiliyorum. İçimizdeki çocuğu ne kadar iyi tanırsak, onların bizim üzerimizdeki negatif etkisinden o derece özgürleşiriz ve bugünümüz o derece huzur içinde ve başarıyla ilerler.
DÜNYAYA GÜZELLİK KATMAK İÇİN ANNE OLDUM
Siz hep dünyayı iyileştirmeyi bir de en çok anne olmayı istemişsiniz. En azından satır aralarından ben böyle okudum. Kızınızı büyütürken hangi duygu ve farkındalıktasınız?
Çocukluğumdan beri anne olmak istiyordum, gerçekten müthiş bir duygu. Öncelikle üvey oğlumla, bonus evlat diyorum, onunla anne oldum. 11 yaşından itibaren ayın yarısı ona bakmaya başladım, annelik sorumluluğunu öncelikle onunla öğrendim. Sonra da kızım geldi. Kızıma sürekli şu gözle bakıyorum; gerçekten nasıl mutlu bir birey olabilir, kendini en mutlu nasıl ifade edebilir ve ayakları üzerinde duran bir birey nasıl olabilir? Kendi ihtiyaçlarım ve arzularım değil de ben ona ne verebilirim, en güzel nasıl geliştirebilirim diye düşünüyorum. Ben bu dünyaya güzellik katması, iyi bir şeyler getirmesi için çocuk yaptım. Ve onu da en özgür şekilde yetiştirmeye çalışıyorum. Onu bir birey olarak gördüğünüzde harika paylaşımlar yapabiliyorsunuz. Olağanüstü beyinleri var, yaratıcılıkları, durulukları ve saflıkları gerçekten insanı çok etkiliyor. Anneliğim konusunda da destek alıyorum, bunu almaktan da çekinmiyorum. İhtiyaç duydukça gittiğimbir pedagogum var. Sonuçta bizler de sürekli kendimizi eğitmek için destek almak zorundayız.
KALBİNİZİ VE ZİHNİNİZİ DİNLEYİN
Mutluluk Virüsü kitabınızda, ‘Ruh- Beden-Zihin ve Duygu Bankası’ndan oluşan dört önemli kuraldan bahsediyorsunuz. Zihin- kalp bağlantısını kurabilmenin basit bir sırrı var mı?
Basit bir sır veremeyeceğim bunun için, bu bir denge. Kalbinizi ve zihninizi dinleyebilmeyi öğrenmelisiniz. Bunun da en önemli sırrı kalıplardan sıyrılmak. Sorumluluklar, zorunluluklar ve düşünce kalıplarından sıyrıldığınız takdirde hem kalbiniz ne istiyor hem zihniniz ne istiyor bunları gerçekten algılayabilir, anlayabilirsiniz. Ve bir orta yolu bulup, sizi mutlu edecek, başarılı olmanızı sağlayacak doğru seçimleri yapıp, doğru davranışlar sergileyebilirsiniz. O zaman sizi mutlu edecek hayat tecrübelerini yaratabilirsiniz.
HAYAT DENEYİMLERİMİZ DEĞİŞEBİLİR
Geçmiş deneyimleri değiştiremeyiz belki ama düşüncelerimizi değiştirmek kolay mı?
Kesinlikle düşüncelerimizi değiştirebiliriz. Bunun zor ya da kolay olup olmadığı tamamen kişiye bağlı. Eğer kişi düşüncelerini değiştirme konusunda hevesli ve esnekse bunları değiştirebilir. Ben öncelikle negatif düşünceyle uğraşmayı seviyorum. Neden böyle negatif düşünüyorum, kökeni nereye dayanıyor, ona bakıyorum. Bunu önce beraber keşfedersek o düşüncenin kökenini değiştirip pozitif bir düşünceye çevirebiliyoruz ve düşünceler değişebiliyor. Deneyimler değişmez ama düşünceler değişebilir. Ve düşünceler de değiştiğinde bütün hayat deneyimlerimiz değişir.
Sizin özünüzü bulmanızda yaşadığınız özel bir an var mı?
Zor bir soru! Hayatımda işte özümü buldum, ruhumu buldum dediğim tek bir an yok. Bir sürü aydınlanma halim var ve daha bir sürü olacaktır. Uzun süreli bir yolculuk olduğunu düşünüyorum. Olumlu ve mutlu bir ruh hali ve böyle bir yaşam dediğimiz şey, bir süreklilik istiyor. Emek istiyor, cesaret talep ediyor. Bir sürü aydınlanma halinin bence birleşiminden oluşuyor. On beş yıldır kendi üzerimde çalışıyorum ve emek veriyorum. Hala da kendimle ilgili bir sürü şey bulacağım ve buluyorum da inanın. O yüzden birçok anın birleşiminden mümkün olabilecek bir şey.
Paylaş