Paylaş
GÜLSÜN İcik Yılmaz, birçok farklı alanda eğitimler alarak yaşam boyu öğrenci olmaya yani eğitime gönül vermiş eski bir sağlık çalışanı. Yazdığı masalların kızında yarattığı olumlu değişimleri gözlemleyerek, masal terapisi alanında uzmanlaşmaya karar veren Yılmaz ile çocuklar için kurduğu masal atölyesinde bir araya geldik. Öfke kontrolü, özgüven kazanma, problem çözme becerileri, dil, hafıza geliştirme gibi konular üzerinde atölye çalışmaları yapan Yılmaz ile masallların çocuklar üzerindeki etkileri ve terapi yöntemi olarak faydalarını konuştuk.
Çalışma hayatınıza baktığımızda birçok alanda eğitim aldığınızı görüyorum. Uzmanlık alanlarınızla birlikte sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İş hayatıma Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon bölümünde başladım. Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’nin anestezi bölümünde görev yaptım. Eğitime gönül vermiş biriyim. Çalışırken birçok üniversitede okul hayatımı da hep sürdürdüm. Sosyal hizmetler lisans bölümünü bitirdim, psikolojik danışmanlık yüksek lisansı yaptım. Aile danışmanlığı, bütüncül psikoterapi, psikanalitik psikoterapi, bilişsel davranışçı terapi, profesyonel yaşam ve kurumsal koçluk, nlp, hipnoz gibi birçok alanda eğitimler aldım. Masal ve hikâye anlatıcılığı, masal terapisi üzerine eğitimler aldım, aynı zamanda eğitmeniyim de. 17 yılın sonunda sağlık bakanlığından istifa edip eşim, Aykut Yılmaz ile Holistik Yaşam merkezimizde birlikte çalışmaya başladım. Öncesinde çevreme faydalı olmak için gönüllü olarak yaptığım danışmanlığım, artan talep üzerine son 4 yıldır profesyonel olarak kişisel gelişim ve farkındalık seansları ile birlikte kendi masal atölyemde çocuklarla çalışarak devam ediyor. Öğrenciliğim ve öğrenme sürecim ise hâlâ sürüyor.
İLK MASALIMI KIZIMA YAZDIM
Masal terapisi alanında uzmanlaşmaya nasıl karar verdiniz?
Aile danışmanlığı eğitimleri aldıktan sonra yetişkinlerle görüşmeler yapıyordum. Danışmanlık seanslarında kendi çocuğum da olduğu için bu alanda yöntem ve teknikler açısından eksiklikler hissettim. Çocuklara hitap eden ancak onları hem cezbedecek hem eğlendirecek yöntem arayışına girdiğimde masal terapisi ile karşılaştım. Hemen eğitimini alarak uygulamaya başladım. İlk masalımı kızım için yazdım ve ondaki olumlu gelişmelerle, nokta atışı ile sorunları çözebildiğimi fark ettim. Bu konuya daha çok asılmam gerektiğini düşünerek çocuklar için bir masal atölyesi kurmaya karar verdim. Masal terapisini mutlaka teknik olarak uygulayanlar vardır ancak masal atölyesinde yapan Türkiye’de de yok aslında.
Özellikle hangi konular üzerinde çalışmalar yapıyorsunuz?
Öncelikli amacımız eğer bir sorun varsa; korku, alt ıslatma, dikkat dağınıklığı, öfke sorunu, panik atak gibi çözümüne yönelik. Pandemi ile birlikte panik atak sorunuyla çok sık karşılaştığımı da belirtmeliyim. Eski bir sağlıkçı olduğum için öncelikle ilgili alanda bir hekim taramasından geçmesini mutlaka talep ediyorum, bu bilgi çok değerli. Eğer tamamen zihinsel bir olaya bağlıysa masal terapisi için devreye giriyorum. Sonrasında öykü almak bu işin en önemli kısmı, analizi öyle gerçekleştiriyorsunuz. Örneğin çocuğun neden öfkelendiğini bilmek, destek gerekiyorsa mutlaka bir psikiyatriste yönlendirmek zorundayız.
DİL VE HAFIZA GELİŞTİRİYOR
Masal atölyesi sadece bir problemi olan çocuklara mı yönelik?
Özellikle bir sorun olmasına gerek yok. Çocukların ihtiyaçlarına göre yazdığım masallar ile öfke kontrolü, özgüven kazanma, problem çözme becerileri kazandırma, dil, hafıza geliştirme gibi faydalı konular üzerinde de atölye çalışmaları yapıyorum. Masallarımı ise yakın zamanda bir kitapta toplamayı düşünüyorum. İlla masal yazmak da gerekmiyor tabii. Bildiğimiz masalları da çocuğun hayat hikâyesine göre ayarlayıp sorununa yönelik olarak da uyarlayıp tasarlayabiliyorsunuz, böyle güzel bir avantajı da var. Birçok teknik uyguluyoruz. Aksak düşünceleri var mı? Zihninde neye inanıyor? Olumsuz düşünceye mi odaklı, olumlu düşünebiliyor mu? Daha birçok soruya cevap arıyoruz.
ZİHİNDE DEĞİŞİKLİK YARATIYOR
Masalların zihinde nasıl bir etkisi var?
Masallar nesilden nesile aktarılan, büyükler tarafından küçüklere belki ders vermek, belki toplum değerlerimizi aktarmak için anlatılmış ve de içselleştirilmiş kültürel miraslardır. İnsan zihninde bu kadar çabuk kabul edilmesinde; masalların kahramanlarının olağanüstü özellikte olması, yer ve zamanın belirsizliği, tekerlemeler ile başlaması ve bitmesi, metaforlar içermesi gibi özellikleriyle, duygular ile bağlantı kurmamızı ve de bilinçaltında verilen mesajların güçlü bir şekilde öğrenilmesini sağlaması yatıyor. Yapılan araştırmalara göre kurgusal bir masal beyin fonksiyonlarında beş günde değişiklik yaratıyor. Bu da mecazlar ve metaforların beyinde çok daha farklı algılandığının bir göstergesi. Erken yaşta masal dinlemeye başlayan insanların dil ve okuma becerilerinin daha hızlı gelişir. Olumlu telkin mesajları içeren masal ve hikâyeler; terapötik iletişimi, empatiyi, hayal gücünü ve çözüm bulma becerilerini güçlendirir. Uyku için de iyi bir sakinleştiricidir.
ZEHİRLİ MASALLARA DİKKAT!
Olumsuz mesaj içeren masallar da bir o kadar tehlikeli olabilir o zaman?
Tabii bir taraftan olumlu yansımaları kadar, zehirli masallar da var maalesef. Masallar gerçekten müthiş bir tohum. İnsan zihnini çok ciddi bir şekilde kirletebilir. Kendi çocukluk masallarımızı şöyle bir gözden geçirecek olursak; Rapunzel o kulede ne yapıyor ve bize hangi mesajı veriyordu, peki kırmızı başlıklı kız? Kurt ne anlatıyordu? Peki ya pamuk prensesin yedi cüceleri ne anlatıyordu? Cinsel kimlik motiflerinin gizlendiği ve olumlu telkinlerin yanında özellikle kadına yönelik pek çok olumsuz telkinin yer aldığı bu masalların zehrini nasıl da göremedik değil mi?
Masal ya da hikâye seçerken yöntemimiz ne olmalı?
Daha çok mesaj odaklı, öğretici hikâyeler seçebiliriz. Şu ya da bu kitap şeklinde değil de, çocuğunuza ne öğretmek istiyorsunuz, diyelim ahlak kurallarını ya da iletişimi, o zaman buna yönelik kitap almak daha sağlıklı olacaktır. Onun dışında cadılar, devler gibi metaforik ifadelerin olduğu masallara dikkat etmek lazım. Ateş, fırtına, yangın da travma ifade eder. Travma dönüştürücü masallar kadar maalesef çok zararlı tohumlar da ekebilir. Umarım hepimiz “masal işte” deyip geçmeden önce, çocuklara bir tohum ektiğimizin farkında olup, farklı yaşam becerilerini kazandıracağımızın, ruhsal, zihinsel ve fiziksel bütünlüğünü sağlamasına yardımcı olacağımızın bilinci ile bu en eski öğrenim metodunu uygulayabiliriz.
EKRAN SÜRELERİNİ TAKİP EDİN
Çocukların kişisel gelişimine yönelik özellikle ebeveynler nelere dikkat etmeli?
En önemli uyarım şu olur; çocukların sosyal medyada izledikleri her şeyden çok daha önemli bir konu. Maalesef pandemi ile birlikte herkeste bir bıkkınlık ve kontrolsüzlük var. Çocukların ne izlediklerini ve de ekran sürelerini hiç kimse takip etmiyor. Sağlıklı ekran süresinden fazlası bir hipnozdur. Bunun önüne geçilmediği takdirde maalesef şiddet de dâhil hiçbir şeyin önüne geçemeyiz. Çünkü görsellikle birlikte çok güzel algı yönetilebiliyor. Ailelerin çok dikkatli olması gerekiyor.
PEKİŞTİRME YAPIYORUZ
Onun dışında telkinlerimiz önemli bir konu. Çocukların anlamadığını düşünerek onların yanında çocuklar hakkında konuşmalarımıza dikkat etmemiz gerekiyor. “Bu çocuk böyle zaten, hep böyle yapıyor,” gibi cümleler de bir pekiştirmedir. Varsa bile olumlu şeyler duymak mutlaka ona olumlu bir katkı sağlayacaktır. Çünkü çocukların yaşları gereği deneyimleri bizlere göre çok daha az ve çok daha kolay düzelebilir. Öte yandan baba ya da annede de aynı sorun varsa; “ben böyleyim, dayanamam, tepemin tası atar, bu bana babamdan bana miras kaldı, genetik zaten” gibi söylemlerle çocuğun yanında konuşmak, çocuğun bu sorunların kendisinde de olacağını düşündürtür. Aile de rol model sonuçta. Bu nedenle önce bizim kendimize çekidüzen vermemiz gerekiyor.
DUYGULARIMIZI TANIMIYORUZ
Öfke kontrol edilmediğinde hangi sorunlara yol açıyor?
Öfke dediğimiz duygunun gerçek tanımını çocukken yapamadığımızda, yetişkinlikte sınır koyma kısmında sorun yaşıyoruz. Sınırlarımızı öğrenemediğimiz için de mutlaka iletişim sorunları yaşıyoruz. Binlerce seans gerçekleştirdim, özellikle fark ettiğim şey yetişkinde olsak çocuk da olsak fark etmiyor; toplum olarak duygularımızı tanımıyoruz. Öfkenin tanımını da bilmiyoruz! Öfke bizim için saldırganlık, zarar vermek eylemi gibi ama gerçekte bu değil! Aslında öfke sağlıklı bir duygu; sınırlarımızı belirlemek için bize gerekli. Sadece bize hoşlanmadığımız bir şeyin olduğunu söyleyen bir sinyal niteliğinde bir duygu. İşte bunu tanımlamak, bu duygunun doğrusunu öğretmek bile, hayatta müthiş kapılar açıyor. O yüzden özellikle çocukların öğrenmesini çok çok önemsiyorum.
DOĞA VE ÇEVRE BİLİNCİNİ VERMELİYİZ
Masallardaki metaforlardan bahsetmişken, çocuklarımızı hem birer fidan olarak görüp hem de doğa sevgisini yeterince aşılayabiliyor muyuz sizce?
Çok kıymetli bir metafor. Çocukları yetiştiren bizleriz, farkındalıklı bir toplum olmayı çok isterdim. Çok olumsuz konuşmak istemiyorum ona bu bilince çok da sahip olmadığımızı üzülerek görüyorum. Herkes kendi üzerine düşeni yapsa zaten! Doğaya âşık bir insanım. Bu nedenle, ressam bir arkadaşımın uzun soluklu bir çalışması ile çocuklar için de atölyeme doğanın güzelliklerini taşımaya çalıştım. Doğa ve çevre bilincini her çocuğa aktarmaya, katkı sağlamaya çalışıyorum. Çocuklar birer birey olacaklar ve bu toplumda var olacaklar. Bizim için ekeceğimiz küçücük bir tohum bile çok kıymetli, ben bu tohumu kendi adıma her çocuğa vermeye gayret ediyorum. Bilinçli olarak pozitif düşünmemiz lazım. Yeni nesle ve yapabileceklerimize odaklanmamız gerekiyor.
Paylaş