Paylaş
ONLINE röportaj yaptığımız Görsel Efekt Sanatçısı Olçun Tan, bir hayalle başlayıp Hollywood filmlerinden Marvel, Disney, Paramount gibi dijital platformların tercih ettiği şirketini kurmaya uzanan başarı hikayesini ve Türkiye’deki çalışma sistemini Hürriyet Bursa okuyucularıyla paylaştı.
Film endüstrisi, görsel efekt dünyasının gelişimi ve geleceği hakkında bilgiler veren sanatçılar Tan ve Özemre, bu sektöre ilgi duyan gençlere de tavsiyelerde bulunmayı ihmal etmediler.
Kısaca sizin hikayenizi dinleyebilir miyiz? Üç boyutlu (3D) model merakınız nasıl başladı?
Olçun Tan: Annem ve babam aslen İstanbullu, 1960’lı yıllarda Almanya’ya işçi olarak gitmişler. Ben 1976 Frankfurt doğumluyum. Çok küçük yaşlarda hayaller kurmaya ve kağıtlara çizmeye başladım. İlk başlarda kendime ait bir bilgisayarım da yoktu. Genellikle arkadaşlarımın bilgisayarlarında basit grafik programları yazıyordum. 1988 yılında NASA’nın uzay mekiği Endeavour’ın üç boyutlu modelini gördüğümde bu teknolojiyi öğrenmeye karar vermiştim. Önce şirketi ikna ederek okuldan sonra her gün bilgisayarlarında iki saat çalıştım, daha sonra babam bana bir bilgisayar aldı. Üniversitede de bilgisayar programcılığı ve üç boyutlu grafik tasarımı dersleri aldım. Kendimi kısa zamanda geliştirerek Almanya’nın en büyük dizilerinden birinde teknik animasyonlar yapmaya başladım. Böylece görsel efekt sektörüne de adım atmış oldum. Önemli projelerde yer aldıktan sonra Milfilm’den aldığım teklifle İngiltere’ye gittim ve Lara Croft: Tomb Raider, Harry Potter serisinin ilk filmi, Black Hawk Down (Kara Şahin Düştü) gibi hala kendinden söz ettiren işler yaptım. Bu işler de bana Hollywood’un kapılarını açtı. Steven Spielberg’in de kurucuları arasında yer aldığı DreamWork’te çalışmaya başladım. 2003 yılında geldiğim Los Angelas’da, 2006 yılında kendi şirketim Gradient FX’i kurdum. Şu anda Los Angeles (ABD) ile birlikte Düsseldorf’ta (Almanya), Vancouver (Kanada) ve Türkiye’den Deniz Özemre’nin de bulunduğu 30 kişilik ekibimiz var. Şimdiye kadar 100’ün üzerinde proje yaptık ve çalışmalarımıza devam ediyoruz.
KENDİ KENDİME ÖĞRENDİM
Hemen Türkiye’den şu anda tek çalışma arkadaşınıza dönelim. Deniz Bey, sizin de sektöre olan ilgi ve yeteneğinizi keşif sürecini dinlemek isteriz.
Deniz Özemre: Küçüklüğümde el becerisi gerektiren işlere, oyuncaklar yapmaya oldukça meraklıydım. Ancak herhangi bir görsel sanat alanında eğitimim olmadığı gibi eğitim ve öğrenim hayatım boyunca bu hobilerimi unutmak zorunda kaldım. 18 Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden mezun oldum. İşimle ise tesadüf eseri karşılaştım. 2001 yılında ilk bilgisayarımı aldığımda nasıl kullanacağımı öğrenmek için dergileri karıştırıyor, beraberinde verilen programları kurup göz atıyordum. 3D’ye giden yolum tamamen tesadüftü. Her şey burada rastladığım bir grafik programı ile başlamış oldu. Kendi kendime öğrenerek 1 yıl sonra mimari görselleştirme işleriyle ufak kazançlar elde etmeye başladım. 2005 yılında Ankara’da yürütülen Ceiron isimli oyun projesinde modelci olarak çalışarak endüstriye adım atmış oldum. Sonrasında Liquid Development isimli Oregon’da bulunan şirketle küresel oyun projelerinde model ve doku sanatçısı olarak uzaktan çalışarak yer aldım. Mass Effect, GTA 4, Fallout 3 bunlardan bazıları.
GAME OF THRONES’DAN MARVEL’A
Gradient Effects, dolayısıyla Olçun Tan ile nasıl tanıştınız ve çalışmaya başladınız?
Deniz Ö.: Eğitim geçmişimi farklı anatomik çalışmaları denemek için kullanıp dijital heykelleri üretmek üzere şekillendirmeye başlamıştım. Yaptığım bronz ve mermer heykelleri, dokulara ve uygun topolojiye sahip olarak daha gerçekçi hale getiriyordum. Gradient Effects de Game Of Thrones dizisindeki Sept Of Baelor sekansları için bir dizi dijital heykel gereksinimi duymuş. İç ve dış mekanlarda tanrı ve lider heykelleri gerekiyormuş. Olçun Tan bu iş için araştırma yaparken internet sitelerindeki işlerime rastlamış. Bana ulaşarak çalışma teklifinde bulundu. Böylelikle 2012’de çalışmaya başladık. Halen devam ediyoruz.
Çalıştığınız projelerden bahsedebilir misiniz?
Olçun T.: İstanbul’da şirketimiz varken ilk olarak Game of Thrones’un görsel efektlerini yaptık. Stranger Things’in ilk sezonunun görsel efektlerini, The Revenant, Spiderman No Way Home, Thor Thunder and Love gibi önemli filmlerle, çok büyük projelerle devam ettik. En son işimiz Made for Love tv dizisi için de insanlarla konuşan bir yunus balığını yaptı. Deniz’in çok büyük bir rolü vardı dizide. Son olarak yakında çıkacak olan Marvel için bir proje üzerinde çalıştık. Şirket olarak Türkiye’den ayrıldığımızda bir tek Deniz ile çalışmaya karar verdim. Çünkü yeteneğinin yanında tüm zorluklarda yanımda olmaya devam etti, her şeyi beraber atlattık. Kendisi kreatif ortağım sayılır.
TÜRKİYE’DE GÖRSEL EFEKTE DEĞER VERİLMİYOR
Şirket olarak Türkiye’den neden ayrıldınız? Yeniden yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
Olçun T.: Görsel efekt işini 16 yaşımdan beri yani yaklaşık 30 yıldan beri yapıyorum. Şu anda Marvel, Disney, Paramount gibi büyük şirketlerle çalışıyoruz. Piyasada teknoloji ile birlikte her gün bir şeyler değişiyor. Eskiden yalnızca İngiltere ve Amerika bu sektördeydi. Şimdi neredeyse tüm dünya bu işi yapıyor; Çinliler de işin içine girdi, Avrupa var. Türkiye ile 2012 yılında çalışmaya başlamıştık, açıkça söylemek gerekirse ekonomik nedenlerden ötürü bıraktık. Şirketimi kurduğum dönemde yapımcıların maalesef hem görsel efektlere ve hem yapanlara değer vermediklerini gördüm. Türkiye’de şartlar düzelir, piyasa daha güvenli olursa çalışabiliriz. Sonuçta kimse yapmazken 10 yıl önce Game of Thrones’i Türkiye’ye getirmiş bir şirketiz. Tabii ki benim hep niyetim var. Önümüzdeki yıllarda yatırım yapmayı, herkesin evden çalışabileceği uzaktan çalışma sistemimizi kurmayı düşünüyorum. Ancak daha yeni yeni piyasa gelişmeye başlıyor.
Türkiye’deki yapımları görsel efekt açısından değerlendirdiğiniz de teknolojiyi ne kadar kullanıyoruz?
Deniz: Biliyorsunuz 80’lerden beri süre gelen bir arabesk altyapısı var. İnsanlar fantastik, bilim kurguyu gerçekliklerle ve kendi hayatlarıyla çok bağdaştıramıyorlar. Daha çok acı ve drama dayalı filmlere, dizilere ilgi gösteriyorlar, bu da konuyu sınırlandırıp, kısırlaştırıyor. Mesela korku filmlerinde de zombiler, şeytanlar bizim için bir şey ifade etmiyor ama bütün dünyada alıcısı var. Açıkçası Türkiye’de hem bu yönde bir talep yok hem de yapıldıkları zaman da çok yapmacık ve yabancı kalıyor.
ÜÇ BOYUTLU MODELLEME CANLANDIRILIYOR
Bir projedeki çalışma süreciniz nasıl ilerliyor Deniz Bey?
Deniz Ö.: Gizlilik anlaşmasına bağlı olarak hiç kimseyle paylaşmamamız gereken veriler yollanır: Rol alan aktörlerin fotoğrafları, set fotoğrafları, lazer taramayla (LIDAR) alınmış set verileri/modelleri, konsept çizimleri ya da daha önceden hazırlanmış ancak üzerinde çalışılması gereken dosyalar. Bu materyaller referans olarak kullanılarak, sahnede yer alacağı biçimde dijital kopyaları çıkarılır. Bunlar karakter dublörlerinden hayvanlara, yapı ve binalardan araçlara kadar çeşitlilik gösterebiliyor. Ben görevim gereği bu objeleri 3 boyutlu olarak modelleyip boyuyorum. Kullanılan yazılım içinde istenen ölçülerde hazır olarak şirkete gönderiyorum. Orada da canlandırma (animasyon) ve simülasyon işlemlerine alınıyor. Bir gemiyse su simülasyonu kullanılarak yüzdürülüyor, bir karakterse canlandırılıp gerçek aktörler için riskli olan sahnelerde (onların yerine) kullanılıyor. Film setlerindeki yeşil perdeler ya da anlamsız görünen nesneler kısmen bu dijital kopyalarla tamamlanıyor.
Bir film için belli bir sahne üzerinde mi çalışıyorsunuz?
Olçun T.: Genellikle modeller bütün proje için oluşturuluyor. Üç boyutlu olduğu için o modeller bir sürü sahne içinde kullanılıyor. Deniz’in yaptığı modelleri ortak çalışan şirketlerle de paylaşıyoruz. Müşteriyle öyle anlaşmalar da yapılıyor.
YAŞLANMAYI GECİKTİRMEK BİR ÖLÜMSÜZLÜK BİÇİMİ
Size görsel efekt dünyasının sihirbazları da deniliyor. Artık yapay zekâ, metaverse ve avatarların konuşulduğu bir dünyadayız. Film sektörün için neler öngörüyorsunuz?
Olçun T.: Aslında hepsi üç boyutlu görsel efektler ve 90’larda biz başlattık, ondan sonra internete girmeye başladı. Teknikler hep aynı, bir tek platformlar değişiyor. Şirket olarak aynı zamanda yazılım yapıyoruz, bu teknolojide büyük şirketlerle yan yanayız. Piyasadaki gelişmelere paralel olarak geliştirdiğimiz yazılımları kullanıyoruz. Çalışmalarımıza yakın zamandan örnek vermek gerekirse; Gradient Effects, düzenli olarak eskitme ve yaşlanmayı azaltan çekimler üzerinde çalışıyor. Bir oyuncunun yüz hareketlerini haritalayabilen, şirket içinde geliştirilen Shapeshifter adlı yapay zekâ destekli bir araç kullanıyoruz. Irish Man’de Robert de Niro’nun yüzü bu yazılımla gençleştirilerek filme katkıda bulunuldu. Hollywood’un gişe rekorları kıran film yıldızlarının azaldığı düşünüldüğünde yaşlanmayı geciktirmek; var olanların yeniden doğmasına izin veriyor. Düşünürseniz, yıldızların sonsuz bir şöhret elde etmesi anlamında bu aynı zamanda bir ölümsüzlük biçimi. Gelecek için bunu hayal edebiliyorsanız, olma ihtimali de var. Çünkü film endüstrisi, para kazandırdığı için şu anki aktörlerin yaşlarını tersine çevirmeye çalışıyorsa, o insanlar gittikten sonra bile bir noktada görünüşlerine izin verme ihtimallerinin olduğunu göz önünde bulundurmalısınız.
HER ALANDA BİLGİ SAHİBİ OLMAK ŞART
Bu sektöre ilgi duyan gençlere tavsiyeleriniz ne olur? Kendilerini hangi yönde geliştirsinler?
Olçun T.: Öncelikle çok zor bir iş, teknoloji her sene değişiyor. Profesyonel anlamda çalışma şartları da zor olduğundan Türkiye’de yorulup, işi bırakan ekip arkadaşlarımız oldu. Gençler için şunu söylemek istiyorum: Hayatta bir şeyler elde etmek hiç kolay değil. Başarı birdenbire gelmiyor. Her şeyin bir zorluğu var. Teknik olarak ise hem yazılımcılık hem teknik bilmeleri ve kamera kullanmaları çok mühim. Çünkü o optikleri anlamaları gerekiyor, bilgisayarda kullanabilmeleri için. Sanat yeteneğine de ihtiyaç var. Görsel efektlerde fizik dahil aslında her şeyden anlamak gerekiyor, anlamadığınızda zaten yarı yolda kalıyorsunuz.
ALTYAPI ÇOK ÖNEMLİ
Deniz Ö.: Artık çoğu şeyi teknoloji üstlenmiş olsa da form ve perspektif algısı çok önemli. Arka planda görsel sanatlarla ilgili bir eğitim altyapısı olması çok önemli. Bunu kâğıt ve karakaleme kadar indirgeyebiliriz. Bu alanda ilerlemek isteyen arkadaşlar için bu mutlaka artı bir puan olacaktır. Böyle bir geçmişten muaf olanlar için de farklı branşlar mevcut olabilir. Dans yeteneğiniz varsa bir animatör, şiire meraklıysanız kodcu olabilirsiniz. Potansiyelinizi keşfetmenizle ilgili bir deneme yanılma süreci sadece. Asla cesaret kırıcı olmamalı. Artık yol alınmaya başlandığında da zaten herkeste olduğu gibi tek ihtiyacımız kalan iyi bir iş disiplini oluyor.
Paylaş