Paylaş
CEM Tarık Yüksel dijital dönüşümün sadece iş yapış şekillerinde değil, insan yaşamında da çok hızlı olduğunun unutulmamasına dikkat çekti. İş dünyası için önemli uyarılarda bulunan Yüksel ile TEDx Bursa’da yaptığı konuşması sonrası bir araya gelerek, gelecek senaryoları ve dönüşüm üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Fotoğraflar: Duygu Özbekçi Milli
- Fütürizmle de ilgilenen biri olarak, sizce insanın geçmişten bugüne özünde değişmeyen şey nedir?
Öncelikle özgün gelecek senaryoları üzerine ciddi çalışmalar ve modeller ortaya koymadan fütürist olduğunu iddia etmek pek doğru olmaz diye düşünüyorum. Ben gelecekle ilgili hala düşünme ve çalışma tarafındayım. İnsanın değişmeyen tarafına geldiğimiz zaman ise, bununla ilgilenen bir filozof olarak Thales değişenin içerisinde değişmeyen ne var diye bakmış. Ona göre değişmeyen bir takım insanî güdüler arasında sahip olma, daha fazlasına sahip olma ve bu nedenle yükselen egoların körüklediği, neticede insanların birbirini yok ettiği, birbirlerine şiddet göstemelerine neden olan güdüler yer alıyor. Muhtemelen bunların bir kısmı geçmişte hayatta kalma ile de alakalı gerekliliklerin katkıda bulunduğu durumlar. Ana değişmeyen şeylerden biri de, insanın merakıdır. Bence o çok önemli. Aristo, “İnsan doğası gereği bilmek ister” diyor. O gözle baktığınız zaman insanın merakı bizi bugün ulaşılan teknolojiye, yaşam standartlarına ve medeniyetin mevcut seviyesine getiriyor. Bence ileriye de götürecek olan en önemli öğe, binlerce yıldır değişmeyen insanın merakıdır.
TANIMLAMAK KOLAY DEĞİL
- Sizin bir gelecek tanımınız var mı?
Bu kadar değişen bir dünyada gelecek tanımı yapabilmek çok kolay değil. Dolayısıyla daha çok gelecek senaryolarından bahsetmek gerekiyor; yapay zekâlardan insan genleri ile oynanan biyoteknolojilere, bunun ötesinde insanların ve toplumun birbirinden çok farklı hale gelen yapılarına kadar. Bundan kastım; gelir, teknoloji, yatırımlar, kültürel değişim, birbirinden giderek ayrışan inançlar, ideolojiler, hoşgörüsüzlük gibi nedenlerle, dünyada giderek artan bir kutuplaşmanın oluşması. Gelecek senaryolarından bahsederken, uzayan yaşam ile çoklu hayat safhaları, paylaşımcı ve sürdürülebilir tüketim ve ekonomi modelleri, birbirine bütünleşik bağlantılı akıllı cihazlar, evler, şehirler, insan vücudu ve genleri üzerinde değişiklikler, ürün yerine hizmete dönüşen tüketim kültürü gibi dikkate alabileceğimiz bir sürü eğilim ve gelişim var.
DAHA FAZLA ZAMAN
- İyi senaryoları konuşursak?
Geliştirilen teknolojilerin, ürünlerin, servislerin, cihazların insanın daha iyi yaşamasını sağlayacağını söyleyebiliriz. Hastalıklara, güçsüzlüğe karşı dayanıklıklı, yapay organlarla daha uzun yaşayan, beynini daha iyi kullanan bir insan neslinden bahsedebiliriz. Gelişen yapay zekânın ve birbirine bağlı öğrenen cihazların, insanın yapmak istemeyeceği zor işleri yapıp insana daha fazla zaman sağlayacağı veya daha çok gelir elde etmesine neden olabilecek iyi uygulamalarla dolu bir gelecek senaryosu da düşünebiliriz.
KIYAMET SENARYOSU
- Kötü senaryolar tarafında neler olabilir?
Kötü senaryolardan birisi, bir takım insanlar; “Madem her şeyi yapay zekâ ile yapabiliyoruz ve burada ciddi bir bilişsel kapasite söz konusu olacak, o zaman insanların bunu yapmasına gerek yok,” diyebilir. Şu anda bizim kalifiye gördüğümüz mesleklerin ileride olmaması durumunda gelir uçurumu, yoksulluk, kutuplaşma daha da artabilir. Bu da yatırım yapan insanların, grupların, ülkelerin diğerleri ile aralarındaki farkın çok açılmasına, bir tarafta açlık, yoksullukla boğuşan, diğer tarafta çok daha iyi yaşayan 2 farklı kitlenin çatışmasına neden olur. Yarın yapay zekâ, “Ben fayda üzerine çalışan bir algoritma ile çalışıyorum. İnsanın çok fazla katkısı yoksa, niye bu kadar çoğalıyor? Buna bir çözüm bulabilir miyim?” diyebilir ve fayda analizine yönelik ama bu aşamayı dikkate almadan yazılmış bir algoritma devreye girebilir. Bu da bir kıyamet senaryosudur.
AKILLI CİHAZLAR BİZDEN ÖĞRENECEK
- Bu senaryoların gerçekleşmesindeki farkı yaratacak şey nedir?
İnsan olmanın bilincinde olmaktır! İnsan kendisinin insan olduğunun farkına vardığı zaman ve bu farkındalık ile bunların hepsinin gelişmesine katkıda bulunduğu zaman, insan için güzel bir geleceği kurgulama şansına sahiptir. Tüm bahsettiğimiz akıllı cihazlar neticede bizden öğreniyor olacak. Tüm kutuplaşmalar bizim yaklaşımlarımızdan kaynaklanacak.O yüzden, bizi güzel bir geleceğe taşıyacak “insan hikâyeleri yazalım” diyorum. Çünkü şu ana kadar hikâyeleri iyi yazan, insan gibi yazanlar bizi buraya getirdi. Bundan sonrası da bizim görevimiz. İnsan hikâyeleri yazıp, o hikâyelerle geleceği insanlar için güzel ve yaşanabilir bir hale getirmemiz gerekiyor.
ASIL HİKÂYE İNSANIN DÖNÜŞÜMÜNDE
- Peki şirketler tarafından gelecek dikkate alındığında, asıl düşünülmesi gereken şeyler ne olmalı?
Şirketler için en önemli başlıklardan birisi, geleceğe hazır olacak dönüşümü gerçekleştirmek olmakla beraber, bu genelde anlaşıldığı şekildeki dijital dönüşüm değildir. Çünkü dijital dönüşüm, proseslerde, şirketlerin iş yapma tarzlarında bir dönüşüm olarak ya da otomasyonda bir ileri adım, öğrenen makineler, sıstemler olarak algılanıyor. Tam tersine insanların bu dönüşüm nedeniyle nasıl değiştiklerini bilmek, algılayabilmek şirketler için önemli. Çünkü yaşam tarzı değişiyor ve sizin insanların nasıl yaşadığından, hangi noktalarda hareket ettiklerinden, neleri, niye tercih ettiklerinden, nasıl hızlı değişebildiklerinden yola çıkarak, ürününüzü prosesinizi, hizmetinizi, insanlara ulaşım yöntemlerinizi ona göre ayarlamanız gerekiyor. Ayrıca, şirketlerin kendi yönlendirdikleri bir iş dünyası fikrinden uzaklaşıp, tüketiciler, kullanıcıları ile beraber yönlendirdikleri bir iş dünyasını düşünmeleri lazım. Dolayısıyla konu daha ziyade birlikte şekillendirme, yaratma, kolaborasyon dediğimiz bir şeyleri beraber üretme noktasına gidiyor.
- Geç kalanlar neleri kaybedecekler?
Kaybedecekleri çok şey var. Çünkü değişen insan davranışlarına ve iş hayatına yönelik ve bunları ayrıca şekillendiren çok ciddi ekosistemler kuruluyor. En güzel örneklerden biri Çin’dir. İnsanların alışverişinden eğlencesine, ödemelerine, paylaşımlarına kadar günlük yaşamlarının tüm aşamaları bir ekosistem uygulamaları içinde bütünleşik bir hale geliyor. Siz o yapının içinde yer almazsanız, kazanan her şeyi alır.
ŞİRKETLERLE İLİŞKİ DEĞİŞTİ
- Tüketici açısından bakarsak, nasıl bir dönüşüm söz konusu?
Tüketici için çok ciddi bir çeşitlilik var. Bu çeşitlilik sadece ürün ve servislerde değil kendisine ulaşılan kanallarda ve hizmet yöntemlerinde de söz konusu. Tüketici için fevkalade büyük bir keyif, çünkü geçmişte ulaşamadığı birçok ürüne, servise daha iyi rakamlara dünyanın her tarafında ulaşabiliyor. Hatta tüketici ürünü değil, ürün tüketiciyi arıyor. Şu anda bizimle ilgili data bilindiği için ürün bize bir şekilde geliyor ve senin buna ihtiyacın var demeye başlıyor. Varolan bu data nedeniyle, şirketlerin bir sorumluluğu var, insanların bilgisi konusundaki gizliliği kesinlikle sağlamaları lazım. Geçmişte olduğundan farklı olarak tüketici şirketlerin ürün gelişim proseslerine de çok fazlasıyla katkıda bulunmaya başlıyor. Ürünü şekillendiren ve neredeyse kendine yönelik bireysel tasarım noktasına kadar getiren tüketici oluyor. Bu tüketicinin şirketlerle ilişkisinin de değişmesi demek. Daha yönlendirici ve kuvvetli bir tüketici ilişkisi söz konusu.
ÖNCELİKLENDİRME ÇAĞINDAYIZ
- Bu kadar çok bilginin ve mecranın olduğu ortamda karar vermek, seçim yapmak da gittikçe zorlaşıyor mu?
Şu anda önceliklendirmenin çağı. Bunu yaparken düzgün bir data analizi yapabiliyorsanız, bilgiyi ve öngörüyü çıkartabiliyorsanız, o zaman bir şeyler yapabilme şansınız var. Bazen şirketlerde her türlü datayı toplayıp ne yapacağını bilememe durumu oluyor. O kalabalığın içerisinde anlamlı bilgiyi çıkartabilmek ve bunun üzerinden hızlı aksiyon alabilmek, bir sonraki aşamada oyundaki rekabetçiliği artıracak ve kazandıracak ana unsur.
AMACIM YOL GÖSTERMEK
- Kendi hikâyenizde dönüm noktası diye nitelendirdiğiniz anlardan örnek dinlemek isteriz?
Şunu söylememde fayda var; tahmin ediyorum 12 sene önce bir üniversite konuşmasına gittiğimde, geleceği şekillendirmekle ilgili bir konuşma yapmıştım. O günlerde anlattıklarımın çok uzun vadeye yönelik senaryolar olmamasına rağmen, kısa vadede etkisi olacak bu konulardan çok haberdar olunmadığını görmem, daha çok konuşma yapmak, gerek üniversitelerdeki gerekse iş dünyasındaki gençler ile daha çok birlikte çalışmak için beni iten nedenlerden biri oldu. Tecrübelerim, içinde bulunduğum ortamlar ya da gördüğüm şeyler vardı. O zaman bunları anlatmak lazım dedim. Anlatmak öğretmek anlamında değil, sadece soru işaretlerini ortaya koymak ve bunların cevaplarının peşinden gitmek isteyen insanlar için de yolu tarif etmek. Herkesin kendi öğrenme yöntemi var. Ve kimse, diğeri bu yola çıkmadan, bir diğerine bir şey öğretemez. Genellikle birçok şeyin, bilindiğini varsayabiliyoruz. Oysa hepimizin, küçük veya büyük kendi hikâyelerimizden aktarabileceği çok şey var.
GELECEK HEYECANLANDIRIYOR
- Sizin için hayatın anlamı, özü nedir desem?
İmparatorluklardan bilim adamlarına, insanlık birbirinden bir mirası alıp üzerine ekleyip, bir başkasına devrederek gidiyor. Bu hepimiz için geçerli. Geçmişten bilgi, tecrübe gibi bir şeyleri devraldık şimdi de üretmeye ve üzerine bir şeyler koymaya ihtiyaç var. Dolayısıyla benim kişisel amacım; sadece sorularımla başkalarının içinde var olan potansiyellerini fark etmelerini sağlayacak, bu sayede imkânsız görünen şeyleri becermelerini sağlayabilecek ateşin yanmasına vesile olan kıvılcım olabilmek. Kendi imkânsızlarını gerçekleştirmelerine ve kendi hikâyelerini yazmalarına katkı sağlamaya çalışıyorum.
- Olmak istediğiniz ya da bulunmak istediğiniz bir dönem var mı hiç?
Kişisel ilgilerime bağlı olarak, olmak istediğim çok dönem var. Ama gelecek beni şu anda çok heyecanlandırıyor. “Bu nasıl olacak acaba?” diye merak ettiğim şeyler var. Evet, onun gerçekleştiğinde orada olmak güzel bir duygu. O yüzden geçmişten geleceğe olmak istediğim çok zaman var diyebilirim.
Paylaş