Akla gelen ilk isim olmak istiyor

Türk müziğini modern ve kendine has tarzı ile seslendirmesiyle tanınan Dilek Türkan, “Geleneksel Türk müziği denildiğinde dünyada akla gelen ilk isim olmak istiyorum. Bu zamana kadar yaptığım çalışmalarla buna layık olduğumu düşünüyorum” dedi.

Haberin Devamı

Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenen Bursa Liselerarası Müzik Yarışması’nda jüri olarak yer alan Türkan ile yarışma öncesi bir araya gelerek, müzik kariyerinden hayatını anlamlandırdığı An albümüne uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Akla gelen ilk isim olmak istiyor

Fotoğraflar: Cihan Atasever

* Türk müziğine nasıl gönül verdiniz? Ailenizde müzikle ilgilenen var mıydı?
Aslında beni kimse yönlendirmedi, kendi yönümü kendim çizdim. Ağabeyim Balıkesir’de halk eğitim merkezinin korosuna gidiyordu, ben de sosyal aktivite olsun diye peşine takılmıştım. 10-11 yaşlarındaydım ve annemin radyoda dinlediği şarkılar dışında Türk müziği ile ilk karşılaştığım andı. Alışık olduğum bir müzik türü değildi ama çok kısa sürede büyülendim. Sanırım o dönemde bu müziği iş olarak yapmaya karar verdim.
* Daha çocukken üstelik küçük bir şehirde bunu kafaya koymuşsunuz. Aileniz nasıl karşıladı?
Evet, kafaya koymuştum. Babam da müziğe meraklıydı, bağlama çalardı. Benim müziği meslek olarak yapabileceğime de inandı. Ama kısa bir süre sonra babamı kaybettim. Onun da istediğini bildiğim için, babama kendimi kanıtlama arzusu beni daha çok motive etti. Üniversite sınavlarında ikinci sınava girmedim bile. Olur da başka bölümü kazanırsam konservatuvara gidemem diye. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nı kazandım ve okumak için 16 yaşında tek başıma İstanbul’a geldim.
* Büyük de bir cesaret göstermişsiniz aslında. Neler yaşadınız o süreçte?
Cesaretmiş ama çok da farkında değildim. Sadece bu müzikte kariyer yapmaya odaklanmıştım. O dönemde kendimi ses sanatçısı olarak hayal etmemiştim. Öğretim üyesi olmayı planlıyordum. Üniversite birinci sınıftayken TRT’ye İstisna Akitli Ses Sanatçısı  olarak kabul edildim. Sahnede olmak, onu hissetmek beni çok büyüledi. Çok büyük heyecanlar yaşadım, tir tir titredim. Kendimle boğuştum, aşmaya çalıştım ve aştıktan sonrada kariyer yapmaya, ses sanatçısı olarak hayatıma devam etmeye tam anlamıyla karar verdim.

Haberin Devamı

‘EVLİLİĞİMİZ DE BAŞARI ÖYKÜSÜDÜR’

Haberin Devamı

* Eşiniz Derya Bey ile de TRT’de karşılaşıyorsunuz ve erken yaşta evleniyorsunuz. Bir müzisyenle evli olmak kariyerinizi nasıl bir etkiledi?
Evlendiğimde 23 yaşındaydım ancak her şeye erken başladığım için evliliğe de kendimi hazır hissediyordum. Bugün baktığımda erkenmiş diyebiliyorum. Derya ile karşılaşmamız, hayatımızı birleştirmemiz güzel bir tesadüftü. Sonrasında kızımız Elif’le ailemiz büyüdü. Tabi müziği bilen biriyle evli olmak, evde ve iş dünyasında beraber olmak çok kolay değildi; çünkü yaklaşımlarımız genelde farklıydı ve ortak bir noktada buluşmak kolay değildi. O süreçleri ufak tefek yaralarla atlatarak, bugün profesyonel olarak yapabilir duruma geldik. Bu da bir başarı öyküsüdür. Bence müzikteki başarıdan ziyade, insanın hayattaki başarısı çok daha önemlidir.

Haberin Devamı

Akla gelen ilk isim olmak istiyor

SAFİYE AYLA’YI DİNLEYİNCE VAZGEÇTİ

* Geçmişten gelen ve de yeni eser üretimi olmayan bir müzik türünü yorumlamanın zorluklarını yaşadınız mı?
Safiye Ayla gerçekten hayatımın dönüm noktalarından biridir. Onu dinlediğimde kendime şunu dedim: “Dilek bu işi bırak! Çünkü belli bir repertuvar var. Sen de aynı şarkıları söyleyeceksin; ama tarihte bu şarkılara son noktayı koyan birileri var. Senin üzerine koyabileceğin bir şey yok!” Bu müziği icra etmeyeyim, başka bir şey yapayım dediğim zamanlar oldu; ama ben her zaman yaptığım işi layıkıyla yapmaya odaklandım. Örnek aldığım isimler eski sanatçılardı. Haliyle onların ses, yaşantı, konuşma olarak her anlamdaki tavrından etkilendim. Ben de uzun bir süre ağır abla olarak resmedildim ancak hiçbir zaman Safiye Ayla ya da Nesrin Sipahi olmaya çalışmadım. Dilek olarak bu serüvende elimden gelen neyse onu yapmaya çalıştım.

Haberin Devamı

‘HAYALLERİM YENİLİKLERİ GETİRDİ’

* Sizi daha geniş kitlelerle buluşturan dönüm noktanız ne oldu?
Hedefler benim için sınırlar demek. O yüzden hayatımı bu anlamda hiç sınırlandırmadım. Bir rüzgâra kapılıp, gidebileceğim en üst noktaya kadar gitmeye çalıştım. Tüm bu gelgitlerin içerisinde an geldi; milenyum çağında yaşıyoruz, ne tarz yenilikler getirebilirim diye hayaller kurmaya başladım. Dünyada hangi müzikler var, bugün insanların keyifle dinlediği kişilerde ne var diye bakmaya başladım. Aslında hayatı yaşamaya, tadının farkına varmaya başladıkça şekillenmeye başladım; çünkü ben sadece karnımı doyurmaya çalıştığım çok uzun bir dönem yaşadım. Ayakta durmaya başladığımda ise neler yapabilirim sorusuyla birlikte, yeni çalışmaların, albümlerin sırası geldi. Tam bu dönemde de gerek konserlerde, gerekse sosyal medyadaki etkileşimlerle her şey farklı bir şekle bürünmeye başladı.

Haberin Devamı

DAHA ÇOK DESTEK GEREKİYOR

* Geleneksel müziğin bugünkü temsilcisi olmak istiyorum diyorsunuz?
Çünkü bugüne kadar yaptığım, yapmaya çalıştığım çalışmalarla buna layık biri olduğuma inanıyorum. Başlangıçta Türk müziğini derin olarak araştırırken, onu anlamak için dünyadaki diğer müzikleri de bilmem, ayrıca karşılaştırma yeteneğine sahip olmam gerektiğini fark ettim. Beni en çok çeken Fado müziğiydi ve bu iki müziği bir projede birleştirdim. Avrupa’da Portekizce, İspanyolca şarkılar söyledim ama bu projeler Türkiye’de yeterince bilinmedi. Anlatmak bile zor bir süreç istiyor. Ülkemizde daha çok geleneksel Türk müziğini icra eden biri olarak tanındım. Oysa Türkiye’de zaten herkes Türk müziği geleneğinden geldiği için, ülkemizde bu müziğin temsilcisi sıfatına sahip olmak bana doğru gelmiyor. Ben, Dünya’da nasıl Fado müziğinde akla gelen ilk isim Mariza oluyorsa, Türk müziği dendiğinde de akla Dilek Türkan isminin gelmesini istiyorum. Bunun daha fazla destek ve büyük bir ekiple yapılabileceğinin bilincindeyim ve artık öyle hareket etmeye çalışıyorum.

Akla gelen ilk isim olmak istiyor

‘BİRÇOK ŞEYİN TADINA VARAMADIM’

* Son albümünüze adını veren ve bestelerinizin olduğu An’ın sizin için farklı bir derinliği olduğunu düşünüyorum. Bir hikâyesi var mı?
Doğru, çünkü ben anları hiç yaşayamadım. Hep bir mücadele içinde, sonraki aşamayı önden yaşayarak birçok şeyin tadına varamadım. Artık durup, her şeyin tadını çıkarma vaktinin geldiğini fark etmem ise dinleyicilerim sayesinde oldu. Bu zamana kadar yaptığım çalışmalarda önceliğim para kazanmak olmadı. Bu yaptığım müziğe verdiğim kıymet gibi algılansa da aslında daha çok kendime verdiğim kıymettendi. Bunun ödülünü de kariyer olarak aldım. Sanat yaratıcı bir süreç ve ben yıllardır kendi içimde bu sürece ne kadar dâhil olduğuma dair sorular soruyordum. Artık sadece şarkı söyleyerek değil hayata dair sözlerimle de bu dünyada yer almak istiyorum. Geçmişteki tezahürün bugünkü anlatımı olan yazdıklarım, zamanı geldiğinde An’da hayat buldu.

* Albümünüzde yer alan İki Kalp Atışı Arasında şarkınızı da babanıza yazmışsınız?
İnsan yaşamının her döneminde farklı kelimelerle cümleler kuruyor, farklı düşünebiliyor. Bazen tutarsızlık olarak algılansa da bence bu değişim, gelişim ve insanın tamamlanma sürecidir. Bu şarkıyı yazarken, senelerce küs olduğum bir anla da barıştım. Geçmişte beni yıpratan duygularımı, nasıl olumlu bir duyguya dönüştürebileceğimi anlatan bir şarkı oldu. Yaşamla barışık olmak kadar ölümle de barışık olmak gerekiyor. Bu yaşa nasipmiş bunu kabullenmek. Biliyor musunuz, ben çocukluğumda hep 35-40’lı yaşları merak ederdim. O kadar emindim ki çok güzel olacağına, beklemekte de haklıymışım demek ki.

‘NEVESER KÖKDEŞ’İ HERKES TANIMALI’

* Bir tiyatro oyunu yazdığınızı da biliyorum, sahneye konuldu mu?
Henüz değil ama kısa bir süre içerisinde sahneye koymayı çok istiyorum. Benim çok hayranlık duyduğum bir besteci olan Neveser Kökdeş’in hayatına dair bir oyun. Her albümümde şarkısı mutlaka vardır. Türk müziğine çok büyük katkısı olmuş bir isim ancak döneminde anlaşılamamış ve hor görülmüş de biri. Bilinmiyor olması beni çok üzüyor. Türkiye’deki herkesin onu tanıması gerektiğini düşünüyorum. Umarım bir gün o mutluluğu yaşarım.

YARIŞMADA DAHİ ARANMIYOR

Akla gelen ilk isim olmak istiyor

* Osmangazi Belediyesi Liselerarası Müzik Yarışması’nda da jüri olarak yer aldınız. Yarışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yıl 11’incisi gerçekleştirilen yarışmada, bir dahi aramıyoruz çünkü dahi bir şekilde kendini ortaya çıkarabilecek kabiliyete sahip biridir. Biz sanatla, müzikle uğraşan ve bu güzel alandan keyif almayı bilen gençlere yol göstermek için buradayız aslında. Aylarca bir öğrencinin bu heyecanı duyup hazırlanması, dereceye girsin girmesin bence ona verilecek en güzel şeylerden biri, çünkü çocukların da motivasyona ihtiyacı var. Ben de çok küçük yaşta mesleğimi seçtim ve de ailem beni destekledi. Bu mesleğe güzel bakan aileleri,özellikle en küçük köylerden başlayarak daha da artırmamız gerekiyor. Osmangazi Belediyesi bu anlamda çok önemli ve örnek bir şey yapıyor. Ömrüm yettiğince destek olmaya devam edeceğim. Keşke başka şehirlerden de öğretmenler de ulaşsalar bize, verebileceğim ölçüde destek olmaktan mutluluk duyarım.

‘KONUŞMAK CESARET GEREKTİRİYORDU’

* Sizin için müzikte sınırları aşmak, aykırı olmak ne demek?
Sınırları aşmak itiraz etmekle doğru orantılıdır. Benim hayata bakış açım da böyle. Daha özgür hareket etmemiz gerekiyor. Bu okulda aldığımız eğitime de biraz serzeniş aslında; çünkü biz okulda çok katı bir eğitim aldık. Üniversitede parmak kaldıran, hocalarımız içeri girdiğinde ayağa kalkan öğrencilerdik. Böyle bir dünyanın içinde “bir dakika benim de söyleyeceklerim var” diyerek ortaya çıkmak cesaret gerektiriyordu. An albümüm de aslında bu cesareti göstermiş oldum.

Yazarın Tüm Yazıları