Paylaş
Kulağımda hiç durmadan yankılanan dört cümle…
“Abi baretim kaybolmasın maaşımdan keserler”
“Abi Mahmut çıkmadı, Mahmut çıkmadı! Beni bırakın bekarım onu alın abi. Onun karısı hamile…”
“Abi, kurban olayım elleme, altım ıslak”
“Çizmemi çıkartayım mı, sedye kirlenmesin”
Arkadaşlarının cesedine basarak kurtulmuş, ölümü iliklerine kadar hissetmiş, mucize eseri hayatta kalabilmiş işçilerin ilk cümleleri bunlar…
Tüm Türkiye’ye namus, terbiye, görgü dersi veren adamlar onlar. Yüzleri ne kadar karaysa, yürekleri o kadar beyaz, bembeyaz!
Düşünsenize saatte 5 lira kazanmak için her gün yerin iki kilometre altına iniyorlar. Dünyanın en ilkel şartlarında, kükürtlü ağır havayı soluyarak, her an tehlikeyi hissederek, 8 saatten fazla çalışıyorlar. Çıktıktan sonra sabunsuz duşlarında her yerlerine işleyen kömür karasına iki su döküp evlerine gidiyorlar.
Birçoğunun başka bir iş yapma şansı hiç olmamış, babaları da madenciymiş onlar da madenci olmuş. Çocukları da madenci olacak el mecbur!
Çünkü kolay değil Türkiye’nin şartlarında başka iş bulup ekmek parası kazanmak.
Dikkat ettiniz mi bilmem sağ kalıp konuşanların hepsi işini seven adamlar aslında. Pişmanlık ve öfkeyle değil severek çalıştıkları her hallerinden belli. Yıllardır bu zor işin altından hakkıyla kalktıkları için gururlular. Dün Halk TV’de işlerini kaybetmemek için Ak Parti'ye oy vermek zorunda kaldıklarını söylerken içlerinin ezildiğini gördüm. Bir de “Artık televizyona çıktık ya bir daha bizi çalıştırmazlar” diyen kardeşim bitirdi bizi… Yine yüzleştirdi Türkiye’nin karanlığı ile hepimizi.
Açıklanan bilgilere göre 284, hissedilene göre çok daha fazla can yitip gitti.
Babaları ölen çocuklar, çocukları ölen ana babalar, el ele ölmüş baba oğullar, sevdiğini, kocasını kaybetmiş kadınlar, arkadaşlarının cesedine basarak kurtulmuş madenciler var.
Ölüm şekilleri ve arkasında bıraktıkları çok fazla acıtıyor içimizi.
Ama onların risk altındaki hayatları, çalışma şartları ve asla alınmayan önlemleri kazımalıyız beynimize… Asla unutmamaya yeminler etmeliyiz. Değiştirmek için canımızı dişimize takmalıyız.
Çarşamba günü, 4,5 yaşındaki oğlum okuldan geldi ve “Anne Cuma günü gerçekleşecek spor günü iptalmiş” dedi. “Neden iptal olduğunu da söylediler mi” dedim.
“Evet, bir kaza olmuş” diye cevapladı.
Sadece kafamı salladım.
Kaza mı? Sen şimdilik böyle bil Rüzgar…
Ama sadece şimdilik…
Bizler evlatlarımızı Soma’nın bir kaza olmadığı bilinciyle yetiştirmezsek bu ülkede hiçbir şey değişmeyecek biliyorum. Ve yemin ediyorum Rüzgar bunun bir kaza olduğuna inananlardan asla olmayacak.
“Öyle ölüler vardır ki, ben onların öldüklerini düşündükçe, vakit olur, yaşadığımdan utanırım” demiş ya Nazım bir şiirinde…
Biz de hayat boyu utananlardan olacağız.
Söz!
Paylaş