Paylaş
Her dönemde “münferit” milletvekili davranışlarına tanık oluruz.
Aslında iyi bir araştırma yapılsa, TBMM zabıtları ile gazete haberleri iyi taransa enfes bir “soft” roman çıkabilir...
“TBMM romanı...”
Neyse ki, bu münferit olaylar, kendisini ortaya koyan şahıslar, uçuk-kaçık davranışlar TBMM’nin itibarını sarsıcı nitelikte olmaz ve o boyuta da ulaşmaz.
Demokratik sistemlerde, tüm parlamentolarda görülen ve yaşanan olayların bizde de “tezahür” etmesini yadırgamamak gerekir.
Meclis’in çok çalışanları da olacaktır.
1965 sonrası Adalet Partili Reşat Özarda gibi...Yani hemen her gün yazılı ve sözlü önergeleriyle rekor kıran bir milletvekiliydi Özarda.
Hemen hergün iktidarın açığını belgelerle ortaya çıkartan ve basın toplantılarıyla bunu kamuoyuna duyuran CHP’li Celal Kargılı gibi “toplantı rekortmenleri” de vardı eski meclislerde.
Beş yıl boyunca kürsüye çıkıp tek kelime konuşmayanları da...
Tabii çıkardığı kavga ve yumruklarıyla kendisini kanıtlamaya çalışanları da vardı..
Adalet Partisinin en kavgacısı Ekrem Dikmen gibi.
Kürsüye çıkıp konuştuğunda, yerden yere vurduğu iktidar partisi milletvekillerini dahi güldüren, düşündüren bir Osman Bölükbaşı da bu meclislerden gelip geçti.
Demogoji üstadı rahmetli Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu da...
CHP’li Çoşkun Kırca kürsüye çıkınca derin bir sessizlik ve huşu içinde onu dinleyenlerin pür dikkat kesildiği oturumları unutmak mümkün mü?
Ya da Çetin Altan’ın polemiklerini, TİP Lideri Mehmet Ali Aybar’ın kürsü hakimiyetini...
Son TBMM’de de kimileri 4 yıldır birşeylerle kendilerini kanıtlamaya çalışmadılar mı?
Kendisini göstermek, belki de “farkındalık” yaratmak için kimi milletvekilleri
de bazen paparazziliğe, bazen hafiyeliğe, bazen de “uyuşturucu müşteriliğine” soyundular bu mecliste.
Misal AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in yaptığı gibi.
AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, aylar önce yine bir gece yarısı Çocuk Esirgeme Kurumu kız yurtlarından birine baskın yapmıştı. Kız yurdunda gece yarısı “yoklama alan” milletvekili gece yatmak için yurda gelmeyen genç kızların “fuhşa sürüklendiğini” ortaya çıkarmış (!) ve kadından sorumlu devlet bakanı Nimet Çubukcu’yu güya güç duruma düşürmeye çalışmıştı.
Çömez’in daha sonra AK Parti grubunda yaptığı konuşmalarla dikkati çekmeyi başardığını, bu nedenle zaman zaman arkadaşları tarafından “çıkıntılık” yapmakla suçlandığını hatırlıyoruz.
Hatırlıyoruz ama Turhan beyi tutana aşkolsun.
Yerinde duracak gibi değil mebusumuz.
Siyasette soyadı gibi “çömez” olmadığını kanıtlamak için olsa gerek, Turhan bey bu kez uyuşturucu sorununa el atmadan edemedi. (yanda)
Bunu gerçek “yurtseverlik” görevi saymış olmalı.
Sonradan adı “ 4.Murat Operasyonu” yakıştırmasına yol açan eyleme geçmeye bir gece yarısı karar verdi.
Tabii Osmanlı dönemi nostaljisi yaşatmayı kafasına koymasa da, belki de bilmeden ve isteneden Sultan 4 Murat gibi tebdil-i kıyafet ederek Istanbul’un uyuşturucu merkezi olarak bilinen semtlerinden Gaziosmanpaşa’da esrar satan gençler avına çıktı.
Esrar satan torbacılarla yaptığı pazarlığı ve satın aldığı esrarı polise bildirip ikinci kez aynı semtte, aynı torbacıdan esrar alan Çömez sonunda operasyonu tamamladı.
Yani polisin bildiği, hergün önünden geçtiği ahval-i adiyeden telakki edilen bir olayı gün ışığına çıkardı.
Torbacı genç yakalandı, gözaltına alındı, adliyeye sevkedildi.
Hayri Firikye adlı genç torbacı, olay anında alkollü olduğunu ve hiç bir şey hatırlamadığını söylese de yakayı kurtaramadı
Firikye, Nöbetçi 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nce uyuşturucu satıcılığından tutuklandı.
Şimdi gelin de derin derin düşünmeyin.
Gelin Çömez’in bu dahiyane buluşu (!) nedeniyle gelip geçmiş TBMM’lerde görev yapan eski mebusları hatırlamayın.
TBMM’nin stand-up’cıları da olmuştu.
Komedyenleri de...
Önerge rekortmenleri de vardı, yanar dönerleri de...
Pişkinleri de çıkardı, kavgacısı da...
Hatta TBMM’nin bir tane dahi olsa katil milletvekili bile vardı...
Bütün bunlara rağmen TBMM’nin itibarı zedelenmedi...
Zaten onların amacı da “zedelemek” değil, adlarını bir biçimde duyurmak istemelerine dayanıyordu...
Duyurmanın değişik biçimdeki yollarını arayıp bulmuşlardı kendilerine göre..
Özetle, renkli kişilikleriyle ön plana yani vitrine çıkmış nice milletvekillerinin yaptıklarından son derece etkili “soft” yanı ağır basan bir roman yazılabilir...
Hatta film senaryosuna dahi dönüştürülebilir.
İsabetli olur mu dersiniz? Turhan Çömez
Paylaş