Protestolar kötü...

İktidarlar ilk başlarda, yani cicim aylarında acemilik yaşar.

Koltuklara yeni oturmuşlardır.

Kısa sürede koltuklara yayılırlar, babalarının malıymış sanırlar...

Isıtırlar da bir süre sonra.

Sonra daha da yayılırlar.

Bir süre sonra kendilerine ait bir çok koltuk olduğunu farkederler.

Bu koltuklara da yakınlarını oturtmaya başlarlar.

Kadrolaşmanın raconudur bu.

Önce kendi yakın akrabaları veya onların tavsiye ettiklerini...

Sonra parti üst yönetiminin gönderdiklerini...

Sonra da il yönetimlerinden gelen taleplere göre koltuk tevziatını yaparlar.

Zor iştir kadrolaşmak. Ucu bucağı yoktur koltuk ve sandayle bekleyenlerin...

Sonunda oturacak yer kalmaz ama iş ve kadro isteyenler bitmez...

Ayakta da çalışırım, yeter ki devlette bir kapım olsun” diyenlere sıra gelir...

Tabii “seçmene yaranmak” zor bir zenaat.

Kadro kurmak kolay da herkesi tatmin etmek aynı derecede kolay değil.

Muhakkak kırılanlar, darılanlar, küsenler hatta düşman olanlar çıkar.

Ama yapacak şey yoktur artık.

Siyasette, dahası iktidarda iken zaman akıp gider...

Bir bakarsın ki dört yıl geride kalmış.

Gidip de gelmemek var” dönemi başlamıştır bile.

Bir yıl kalmıştır seçimlere..

Ya da daha az..

İşte bu anda yeni bir telaş başlar...

Ve de korku...

Ya kaybederlerse ben ne yaparım?” sorusu kafalara takılır...

Sonra kimileri “nasılsa yakında giderler” diye iktidardakilere, yani büyük koltuk sahiplerine, yani bakanlara tepkilerini arttırırlar..

Son günlerde Maliye ve Sağlık Bakanının yaşadıkları gibi..

Haberin Devamı

Protestolar başgösterir ufak ufak.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a katılacağı toplantıya girerken mısır atarlar Bursa’da... Sağlık Bakanı’nın da protesto ederler.

Ama aldırış etmemek yani pişkin olmak lazım gelir bazı hallerde.

Maliye Bakanının yaptığı gibi.

Kendisine mısır atanlara kızmaz Unakıtan.

Oysa protesto malzemesi olan mısırın seçimi sembolik anlam taşır. Yani oğluna, mahduma yapılan mısır kıyağını hatırlatmak içindir bu mısırlı protesto.

Ama baba Kemal Unakıtan, yani bakan aldırış bile etmez: “Yazık değil mi mısırlara. Öyle gelişi güzel atmanın yeri mi? Cami avlusundaki güvercinlere atın, sevap kazanırsınız” mealinde yanıt verir tv muhabirlerine.

Böyledir siyaset...

Zaman daraldıkça protestolar bilin ki artacaktır.

Demirel’e ilk taş atıldığında “Beni halkım bana taş atmaz” demişti ama öylesine protestolar oldu ve taş yerine malzeme öylesine çeşitli hale geldi ki, devrin Başbakanı Demirel bile şaşmış kalmıştı bu işe.

Hele Ecevit’in, rahmetlinin başına gelenleri hatırlamamak mümkün mü?

Rahmetliye 1974’lerde kurşun sıkanlar - Niksar-Şiran Erzincan olayları - son dönemde (2001) başbakanlığın önüne gelip hesap makinasını fırlatmadı mı?

Evet halk budur.

Halk her zaman haklıdır.

İktidarlar önce alkışlanırlar.

En sonunda ise yuhalanırlar.

Peki bunun ortası yok mudur?

Vardır elbette...

Ama ne iktidar, ne de halk ortasını hatırlamaz.

Nedeni şudur: Siyasetçiler, alkışlandıklarında devamlı pohpohlanacaklarını sanırlar.

Yani yaptıkları herşeyin doğru olduğuna inanırlar.

Halkın hoşlandığını sanırlar.

Oysa kazın ayağı hiç de öyle değildir.

Halk iktidarlardan bıkar.

Aynı yüzlerden sıkılır.

Halk değişikliği sever.

Seçmen bu belli mi olur.

Sandıkta şaşırır ama protestoda asla...

 

Yazarın Tüm Yazıları