Toprağa kulak verin

Kimimiz için sonsuz uykunun mekanıdır, kimimiz için sadece mineral ve organik maddeden oluşan bir malzeme. Suçlu peşinde koşanlar için, çok değerli bir delildir, diğer tüm deliller gibi, sessizce sesinin duyulmasını bekleyen.

Terzi bayan Eva Disch, Frankfurt yakınlarındaki bir fasulye tarlasında, kendi başörtüsüyle boğulduğunda mevsim sonbahardı. Bedenin yanı başında, çamurun içinde bir mendil buldular. Biri, burnunu silmişti mendile. "Mutlaka katilin mendilidir, üstelik sümüğün içinde küçük siyah parçacıklar var. Elbet inceletecek birini buluruz" dediler ve alıp gittiler. İşte, bundan tam 104 yıl önce, Eva Disch’in katilinin mendili, kimyacı Georg Popp’un beyaz fayanslı tezgahının üzerine böyle geldi.

Popp, sümüğün içinde kömür parçacıkları, tütün kırıntıları ve magnezyum silikat tanecikleri buldu. Polisin şüphelendiği maden işçisinin tırnaklarının altında kömür ve magnezyum silikata, burun deliklerinde tütün kırıntılarına rastladı. Adamın pantolon paçasındaki kurumuş çamurun alt tabakası, cesedin bulunduğu tarlanın toprağına, üst tabakası ise, olay yeri ile evi arasındaki yolun toprağına tam olarak uyunca, Karl Laubach tutuklandı.

Polisler mendili almasaydı, mendil kimyacı Georg Popp’u bulmasaydı, Popp’un da aklına toprak analizi gelmeseydi, Karl Laubach cezasını yine çeker miydi bilinmez. Ancak adli bilimlerle ilgilenenler, Popp’un toprak analizini, yanlış yere, adli jeolojinin bilinen ilk uygulaması diye överler. Hatta Popp sayesinde, Sir Arthur Conan Doyle’un bir rüyasının daha gerçekleştiğini ileri sürer ve onun 1887’de yayınladığı Kızıl Dosya (A Study in Scarlet) adlı öyküsünde, hayali dedektifi Sherlock Holmes’e, paçalardaki çamur lekelerinden, pantolon sahibinin Londra’nın nerelerinde gezindiğini buldurduğunu anlatırlar.

150 YILDIR PEK BİRŞEY DEĞİŞMEMİŞ

Conan Doyle’un, delillerin incelenmesinde başvurduğu bazı yöntemlerin, evvelce hiç akla gelmemiş olduğu muhakkak. Ama, toprak analizi için bunu ileri sürmek doğru değil. Çünkü, Conan Doyle’un Edinburgh Tıp Fakültesi öğrencisi olduğu yıllarda, Dr. Alfred Swaine Taylor’un, 1865’te yayınlanan "Adli Tıbbın Teori ve Pratiği" adlı ders kitabı okutuluyordu ve kitapta, toprak sayesinde aydınlatılmış bir cinayete de yer verilmişti. Taylor, 1857’de, hendeğe atılmış şekilde bulunan kadının katilinin, Snipe adındaki şüphelinin paçalarından alınan çamur lekeleriyle kanıtlandığını anlatır. Taylor, katilin adını belirtir de, öldürülen kadının kim olduğundan söz etmez. Anlaşılan 150 yıldan bu yana pek bir şey değişmemiş. Kadının adı, bugün de yok!

Aradan geçen 150 yılda jeoloji, Türkiye de dahil olmak üzere, sayısız suçun aydınlatılmasında kullanıldı. Ancak kanımca hiçbiri, Time dergisine kapak olmuş efsanevi polis Enrique "Kiki" Camarena Salazar’ın katillerinin bulunması ve buna bağlı olarak yürütülen başarılı narkotik operasyonlarındaki kadar kilit bir rol üstlenmedi.

7 Şubat 1985 Perşembe günü, öğleden sonra saat tam iki’de, 37 yaşındaki Enrique (Kiki) Camarena, hizmet tabancası ile brövesini çalışma masasının çekmecesine koydu, karısı Mika ile buluşmak üzere konsolosluğun yan kapısından, Libertad Caddesi’ne çıktı. Aracını önüne park ettiği Camelot lokantasına doğru yürümeye başladı. Alışılagelmişin aksine, etrafta pek kimse görünmüyordu. Büyük bir olasılıkla, Camarena ya bu durumu fark etmedi ya da Guadalajara kentinin sokaklarını ısıtan güneşten korunmak isteyen Meksikalıların, öğle tatillerini uzatmalarına yordu. Yoksa, kendisine pusu kurulduğundan kuşkulanacak kadar deneyimliydi. Bir süre önce, kentin sokaklarında dolaşırken kaçırılan iki Amerikalı turistin, Albert Radelat ve John Walker’in başına gelenleri unutmuş olamazdı.

Aracına birkaç metre yaklaştığında, elindeki uzaktan kumandayla önce alarmı devreden çıkarttı, sonra kapı kilitlerini açtı. Tam binecekti ki, etrafını beş kişi çevirdi. Onu, karga tulumba bej renkte bir Volkswagen Atlantic’in içine ittiler ve hızla uzaklaştılar. Ajan Camarena’yı bir daha canlı gören olmadı.

Camarena’nın kaçırılışından birkaç saat sonra, Guadalajara Havaalanı yönünde ilerleyen bir aracın önü kesildi ve sürücüsü kaçırıldı. Kaçırılan Alfredo Zavala Avelar, Meksika Tarım Bakanlığı’nın bir pilotuydu. Ancak sıradan bir pilot değildi. Birçok operasyonda, Camarena ya da diğer DEA mensuplarını taşıyan helikopterleri kullanmıştı.

Her iki kaçırma olayının soruşturması, Meksika federal adli polis teşkilatından komutan Jorge Armando Pavon Reyes’e verildi. Ertesi sabah Guadalajara savcısı, kaçırmalardan aynı kişinin, uyuşturucu baronu Caro Quintero’nun sorumlu olduğunu düşündü ve tutuklanmasını emretti.

POLİS-KAÇAKÇI ORTAK

24 saat geçmeden, Caro Quintero, tümü silahlı ve sahte polis kimlikli altı adamıyla birlikte Guadalajara Havaalanı’na geldi. Özel uçağına binmesi önce engellendi, o sırada 60 polis memuru ile birlikte alanda bulunan komutan Pavon Reyes ile baş başa görüştükten sonra uçuş izni aldı ve bilinmeyen bir yöne doğru hareket etti. Caro Quintero’nun, Meksika’yı terk etmek için, komutana 60 milyon peso’luk (o tarihte 265 bin dolar) bir çek verdiğini henüz kimse bilmiyordu.

Şubat ayı boyunca Meksika polisi, ajanla pilotu ölü ya da diri bulmak amacıyla birçok ev ve çiftliğe operasyon düzenledi. Sonuçsuz kalan bu uğraşlar boyunca Amerikalılar, siyasi baskılarının dozunu giderek artırdılar, hatta Meksika’yı ekonomik yaptırımlarla tehdit etmeye başladılar.

Mart başında komutan Pavon Reyes, imzasız bir ihbar mektubu aldığını bildirdi. Ajanla pilotu, Bravo çetesi kaçırmış, öldürmüş ve çetenin Guadalajara’nın 70 kilometre kadar güneydoğusundaki çiftliğine gömmüştü. Komutan Pavon Reyes, 100 kadar polisle çiftliği bastı, çıkan çatışmada bir polis memuru ağır yaralandı, çetenin mensuplarının tamamı öldürüldü.

Komutan, gün boyunca çiftliğin altını üstüne getirtti, ajanla pilotu bulamadı ve bu duruma pek şaştı. Neden mi? Çünkü Camarena’yla Zavala’yı aslında Bravo çetesinin kaçırmadığını gayet iyi biliyordu. Bir taşla birkaç kuş vurmayı hayal etmişti. Bir yandan bağlantıda olduğu kaçakçı dostlarını rakiplerinden, yani Bravo çetesinden kurtaracak, diğer yandan cesetleri bularak Amerikalıları memnun edecek, üstelik çete mensuplarının tümü ölünce, soruşturma da bitecekti. Çetenin kökünü kurutarak işin bir bölümünü halletmişti ama, cesetleri gömülü olduğu La Primavera Parkı’ndan çıkartıp, Bravo’ların bahçesine getirip gömecek adamın işi yarım bırakacağını ve onları yol kenarına atacağını hiç hesaba katmamıştı.

Ertesi günü, köylünün biri polisi aradı ve Bravo çiftliğine 800 metre uzaklıkta, karayolunun yan tarafındaki hendeğin içinde, beyaz naylona sarılı iki büyük cisim gördüğünü söyledi. Elleri ayakları iple bağlı, yarı çürümüş iki erkeğin cesetleriydi bunlar ve hemen yakınlardaki bir hastanenin morguna götürüp otopsi yaptılar. Daha sonra, Kadavra 1 ve 2 diye işaretlenen cesetler başka bir morga nakledildi ve kesin teşhis için ABD konsolosluğuna haber verildi.

BAŞKA YERE GÖMÜLMÜŞ

7 Mart 1985 günü, aralarında silahlı kuvvetler mensubu bir patoloğun da bulunduğu FBI kriminalistlerinden oluşan kalabalık bir ekip Meksika’ya geldi. Artık ileri derecede çürümüş Kadavra 1’in parmakizlerinden Camarena’yı, Kadavra 2’nin dişlerinden pilot Zavala’yı teşhis ettiler. Beden ve başlarındaki yaralara, künt cisim darbelerinin yol açtığı anlaşıldı.

FBI elemanları, giysileri, el ve ayakları bağlamakta kullanılan ipleri ve beyaz naylonları götürmek istedilerse de, bunlardan sadece birer "örnek" alınmasına izin verildi. Bu sırada Amerikalılar, giysilerle naylonlar üzerindeki toprak kalıntılarının aynı olmadığını fark ettiler ve hem cesetlerin bulunduğu yol kenarından, hem de komutan Pavon Reyes’in yerle bir ettiği Bravo çiftliğinden, toprak örneği almakta ısrar ettiler.

Ertesi akşam, ajanlarının cesedi ve bir torba dolusu delille ülkelerine döndüler. Çıkacak laboratuvar sonuçları, ne kadar dikkatli olduklarının kanıtıydı. Cesetlerin üzerindeki toprak, ne naylonun, ne karayolunun, ne de çiftliğin toprağına benziyordu. Camarena’nın bambaşka bir yerde öldürüldüğü, gömüldüğü, bir süre sonra topraktan çıkartılıp naylona sarıldığı, sonra yol kenarına atıldığı kesindi. 150 yıllık ipucu, toprak, bir kez daha işe yaramıştı.

Uyuşturucunun peşindeydi

Kiki Camarena, Amerikan konsolosluğunda, yine ABD Adalet Bakanlığı’na bağlı uyuşturucu ile mücadele ajansı DEA’in personeli olarak görev yapıyor, muhbirleri aracılığıyla elde ettiği bilgiyi Meksikalı yetkililerle paylaşıyor, hatta narkotik operasyonlarına eşlik ediyordu. Üç ay kadar önce askerlerin, kaçakçı Rafael Caro Quintero’nun El Bufalo çiftliğine düzenlediği baskın, bunların son örneğiydi. ABD’ye gönderilmek üzere hazırlanan birkaç ton esrara el konmuş, malın sahibi baskın sırasında çiftlikte bulunmadığından yakalanamamıştı. Camarena, kaçakçı Caro Quintero da dahil olmak üzere, Meksika’nın belli başlı uyuşturucu kaçakçılarının polis, ordu ve hükümet yetkilileri ile bağlantıda olduğuna inanıyordu.

Polisler tutuklandı, deliller toplandı

Amerikan hükümeti kaygılarını Meksikalı yetkililere bildirince, federal polis teşkilatının birçok personeli sorgulandı, komutan Pavon Reyes açığa alındı, 11 polis tutuklandı, ileri gelen uyuşturucu çetelerinin peşine düşüldü, hatta uyuşturucu baronu Caro Quintero ve adamları, Kostarika’da yakalandı ve Meksika’ya iade edildi. Oldukça sert sorgular sırasında, Camarena’nın kaçırıldıktan sonra, Quintero’nun "881 Lope de Vega" adresindeki malikanesinde tutulduğu öğrenildi. Delil toplamak üzere, FBI’ın bir ekibi yine Meksika’ya geldi. Bir hafta önce duvarları boyanmasına rağmen, iki katlı malikane ve bahçesindeki "konuk evi"nden beş torba delil toplayarak geri döndüler.

Taban ile duvarın bitiştiği yerde Camarena’nın saç telleri, süpürgeliğin arkasında kanı, ayrıca el ve ayaklarının bağlandığı ipin bir parçası bulundu. Malikanenin bir yatak odasında, saç teli ile giysisinin lifleri ele geçti. Bir çardağın altında, ajanın kaçırılmasında kullanılan Volkswagen Atlantic araç, içinde de saçları ve kanı bulundu. Böylece, Camarena’nın kaçırıldıktan sonra, burada dövülüp öldürüldüğü kesinlik kazandı, ancak bu bahçedeki toprak da, cesedinin üzerindekilerle örtüşmüyordu.

Her yakaladığı uyuşturucu çetesi mensubunu günlerce sorgulayan Meksika polisi, bu arada, Camarena ile pilotun kaçırılışından çok önce ortadan kaybolan iki Amerikalı turistin, kentin varoşlarındaki La Primavera Parkı’na gömüldüğünü öğrendi. 1985 Eylül’ünde, parkı kazmaya başlayan FBI timleri, sadece turistlerin kalıntılarına ulaşmakla kalmadılar, parkın iki metre kadar derinliğinden aldıkları toprak örneklerini kriminal laboratuvarlarına gönderdiler. Toprak, Camarena ve pilotun giysileri üzerindekilerle bire bir örtüştü.

ÇETE REİSİ HÁLÁ ARANIYOR

Amerikalılar, bir toprak analiziyle başlayan ve çorap söküğü gibi birbirini izleyen çalışmaları sayesinde, ajanlarının nasıl kaçırılıp nerede, kimler tarafından sorgulandığını ve öldürüldüğünü, nereye gömüldüğünü buldular ve daha da önemlisi, Meksika polisinin uyuşturucu kartelleriyle bağlantısını ortaya çıkarttılar. Sonunda üçü polis, dokuz Meksikalıyı, ajanlarının ölümünden sorumlu tuttular. İkisi dışında diğerlerini gıyaplarında yargıladılar ve 20-40 yıl arası hapis cezasına çarptırdılar.

DEA’in Meksika irtibat görevlisi Enrique "Kiki" Camarena Salazar ölmeden önce, uyuşturucu arzıyla mücadele eden profesyonellerin çok takdir ettiği bir elemandı. Ölümünden sonra, uyuşturucu kullanımıyla mücadele eden milyonlar için de bir sembol haline geldi. Günümüzde bile, ABD’de ekim ayının ilk haftasında yürütülen uyuşturucu ile mücadele etkinliklerinde, küçük çocuklar yakalarına taktıkları kırmızı kurdelelerle onu anıyorlar.

Ajanı öldüren çetenin elebaşısı Caro Quintero Meksika’da yargılandı, ancak cinayetle doğrudan bağlantısı kanıtlanamadığından serbest kaldı. Bununla birlikte, 1988’den bu yana DEA’in "arananlar" listesindeki yerini koruyor. Kıvırcık siyah saçlı, posbıyıklı resminin altında, takma adları, boyu, kilosu ve son görüldüğü kentler yer alıyor. En altta da "Dikkat silahlı ve tehlikelidir, görürseniz yakalamaya kalkışmayın, hemen 1-877-926-8332’yi ya da en yakın DEA bürosunu arayın, ödül verilecektir" yazılı.
Yazarın Tüm Yazıları