Maynuşların dünyasına düşen Madrid bombası: 191 ölü, 2000 yaralı ve bir pardon
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
25 Mayıs 2004 günü ABD Federal Soruşturma Bürosu FBI’ın yaptığı basın açıklaması sadece iki satırdı ama, duyunca başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.
‘Bay Mayfield ve ailesine vermiş olduğumuz rahatsızlık nedeniyle özür dileriz. Parmak izi incelemelerinde kullandığımız yöntemleri gözden geçireceğiz.’ Gerçi geçen yüzyılın başından bu yana, dünyanın dört bir yanında, zengin, fakir, gelişmiş, gelişmemiş ülkede failin kim olduğunu bulmak üzere gerçekleştirilen milyonlarca parmak izi karşılaştırmasında zaman zaman sorunlar yaşanmıyor değil. Bu sorunların, uzun yıllar suçsuz yere cezaevlerinde yatmaya yol açtığı da bizce malum. Ancak 2004 yılında FBI Parmak İzi Birimi, tarihinde ilk kez ‘pardon’ demişse, bu kıyamet alametidir. Hele ki pardon denilen, gerisinde 191 ölü ve 2000 kadar yaralı bırakan Madrid bombacılarından biri olduğu iddiasıyla 2 haftadır tutuklu, Amerikan vatandaşı, İslamiyet’i kabul etmiş, 37 yaşındaki avukat Brandon Mayfield ve ailesi ise.
4 UZMAN VE 1 SANIK
Her şey, 11 Mart 2004 tarihindeki Madrid bombalamalarından saatler sonra, Alcala de Henares tren istasyonu yakınlarında bulunan beyaz renkte çalıntı Renault Kangoo araçtan, plastik mavi bir poşet, bu poşetten de 7 adet detonatörün çıkması ile başladı.
Poşet üzerindeki kısmi parmak izleri görünür hale getirildikten sonra fotoğrafı çekildi.
İspanyol polisince oluşturulan dijital görüntüler, incelenmek üzere başka polis teşkilatlarına, bu arada Quantico, Virginia FBI parmak izi laboratuvarına da elektronik posta ile gönderildi.
Bu görüntüler, FBI’ın entegre otomatik parmak izi idantifikasyon sistemi (IAFIS) veritabanında bulunan milyonlarca kişiye ait parmak izi ile karşılaştırıldı. Sistem, incelenen parmak izlerinden birine uyan 5 olasılık sıraladı. Uzman Terry Green, gözle yaptığı karşılaştırma sonucunda, bunlardan dördüncü sıradaki kişinin, Madrid’den gönderilen parmak izlerinden birinin yüzde 100 ihtimalle sahibi olduğunu saptadı. Bu kişi Brandon Mayfield’di ve parmak izlerinin veritabanında bulunmasının nedeni, 1984 yılında 17 yaşındayken karıştığı bir hırsızlık olayıydı.
Bu bulgu, önce amiri Michael Wieners, daha sonra 30 yıllık parmak izi deneyimi olan uzman John T. Massey ve nihayet mahkemenin görevlendirdiği ünlü parmak izi uzmanı Kenneth Moses tarafından da onaylandı. Hatta Moses, parmak izinin Mayfield’ın sol işaret parmağına ait olduğunu bile öne sürdü.
Sadece bir tek parmağının izine dayanılarak Madrid tren bombalamalarının sanığı haline dönüşen avukat Mayfield, çıkarıldığı mahkemede 10 yıldır Amerika’dan ayrılmadığını, pasaportunun bile olmadığını söylediyse de, dikkate alınmadı.
SUÇA UYGUN BİR GEÇMİŞ
Yerel gazete ve televizyonlar, internet haber portalları ve chat grupları, Mayfield’ın tutuklanmasının arkasında başka meseleler olduğunu iddia etmeye başladılar. Bir kere, Hırıstiyan iken Müslümanlığı seçmişti. Mahallesindeki camiye düzenli olarak gidiyordu. Portland’daki avukatlık bürosunun ilanını, terörizm ile bağlantısı olduğundan şüphelenilen bir yayın organına vermişti. Mısırlı karısı Mona, teröristlerle bağlantılı olduğundan şüphelenilen İslami bir yardım örgütüne bir kez telefon etmişti. Ayrıca, bir velayet davasında avukatlığını üstlendiği müvekkili, davanın bitiminden çok sonra El Kaide ve Taliban’a yardım ettiğini ikrar etmişti. Bilgisayarın ‘benziyor’ diye sıraladığı 5 kişi arasından Mayfield’ın seçilmesini, bu kötü (!) geçmişine bağlayan çok oldu.
AYAĞI BÜYÜK BİR AJAN
Mahkeme kayıtlarına göre, FBI ajanları, Madrid bombalamasından 15 gün sonra Mayfield’ı izlemeye aldılar ve kabul edilen Yurtseverlik Yasası’na (Patriot Act) dayanarak haber vermeden evine girdiler.
‘Habersizce eve girdikleri nasıl anlaşılmış?’ diye soracak olursanız, hemen açıklayayım: Evden çıkarken kapının üzerindeki iki kilitten sadece birini çevirdiler. Bu kilit, ailenin her zaman kapıyı kilitlemek için kullandığı kilit değildi.
İkincisi de, kapının önünde bırakılan ayakkabı izlerinden biri, aile fertlerinin hiçbirinin sahip olduğu ayakkabıların izini tutmadı.
FBI ajanları, bir sonraki girişlerinde, Mayfield’ın bilgisayarını, kasa anahtarını, antetli kağıtlarını, DNA analizi amacıyla 6 sigara izmaritini, Kur’an fotokopilerini ve ‘İspanyol dokümanlarını’ götürdüler. ‘İspanyol dokümanları’nın Mayfield’ın oğlunun İspanyolca dersine ait ev ödevi olduğu sonradan anlaşıldı.
PARMAK İZLERİ BAŞKASININ
Nisan ayının ortalarına doğru, İspanyol makamları, poşet üzerinden alınan orijinal görüntülerin FBI’ın gönderdiği Mayfield’ın parmak izlerini tutmadığını bildirdiler.
Dijital görüntü üzerinden inceleme yapmış olan FBI kararında ısrar etti ve Mayfield’ı suçlamayı sürdürdü.
Mayısın sonuna doğru, İspanyol polisi, parmak izlerinin Cezayirli Ouhnane Daoud’un sağ elinin orta ve baş parmaklarına ait olduğunu ilan etti.
FBI uzmanları Madrid’e giderek poşet üzerindeki parmak izlerinin orijinallerini incelediler ve İspanyollara hak verdiler. Parmak izi, Mayfield’a ait değildi.
Hatayı yapan 3 FBI elemanı görevden alındı. Son iki yıl içerisinde vermiş oldukları raporlar yeniden inceleniyor. 10 kişilik uluslararası bir komisyon, benzeri bir hatanın FBI ya da dünyanın bir başka parmak izi bürosunda yapılmaması için alınacak önlemleri içerir bir belge hazırladı.
Bildiğim kadarıyla, parmak izinin gerçek sahibi Ouhnane Daoud ise, hálá kırmızı bültenle aranıyor.
Parmak izinden patlıcanlı kebaba giden yol
Görünmeyen parmak izleri, çeşitli tozlar, sıvılar, buharlarla renklendirilerek ya da lazerler, alternatif ışık kaynakları, morötesi ışık kaynakları tutularak ‘görünürleştirilir’. Kimi koşullarda pütürlü yüzeyler, düz kumaşlar, hatta insan vücudu üzerinden bile parmak izi elde edilir.
Parmak izi dünyasında araştırmalar bitmez. Bunlardan en yenisi, kısaca MXRF olarak adlandırılan mikro-X ışını fluoresans tekniğidir. Kaliforniya Üniversitesi’nden Christopher Worley ve arkadaşlarının Los Alamos Ulusal Laboratuvarları’nda geliştirdiği bu teknik, gerek terle salgılanan, gerekse parmaktaki diğer kalıntılarda bulunan sodyum, potasyum klorür tuzları ile eser elementlerin ince bir X-ışını huzmesi ile görünürleştirilmesine dayanıyor.
Bu teknikle sadece parmak izlerinin değil, parmak ucundaki eser miktardaki patlayıcı madde, toprak ya da yiyeceklerin dahi saptanabilmesi umut ediliyor. Şimdilerde cihazın fiyatı 175 bin dolar ve henüz çok büyük. Ama bir sonraki CSI-Miami bölümünde, olay yerindeki parmak izine taşınabilir MXRF cihazını yaklaştırdıktan sonra, katilin arka mahalledeki Alaaddin’in Lokantası’nda patlıcanlı kebap yediğini anlarlarsa sakın şaşmayın.
MAYNUŞYALAR: Parmaktaki küçük ayrıntılar
Suçluların parmak izlerinden teşhisi, modern kriminalistiğin miladıdır. Parmak izinin kişiye özgü oluşunu, tipi ve özellik noktaları belirler. Özellik noktaları için, Latince ‘küçük ayrıntılar’ anlamına gelen maynuşya (minutiae) sözcüğünü kullanıyoruz.
Maynuşyalar, biten hat, çatal hat, ada, kısa hat ve yakın hat bitişi özelliklerini gösterir. Parmak izleri ana karnında 7 aylıkken oluşmaya başlar ve tek yumurta ikizlerinde bile farklıdır. Yapılan araştırmalara göre, her beş uzmandan dördü bu farkı kolayca saptayabilir.
O halde, bu denli güvendiğimiz bir delilde, üstelik bu denli önemli bir olayda ‘pardon’ların yaşanmaması gerekirdi. Öyleyse, ne olmuştu da, daha 1924’te dünyanın ilk parmak izi veritabanını kurmuş olan ve milyonlarca parmak izini dakikalar içinde tarayabilen FBI yanılmıştı?
Meselenin izahı aslında basit. Evet, yeryüzünde parmak izi birbirine eşit iki insan yoktur. Ama benzeyen çok insan vardır.
Nitekim FBI uzmanı, poşet üzerinden alınan ve Madrid İnterpol’ü üzerinden gelen dijital parmak izi görüntüsünün önce tipini, daha sonra belirlediği maynuşyaları, veritabanındaki 50 milyon civarındaki örnek ile karşılaştırdı. Sistem, bu özellikleri tutan 5 kişiyi sıraladı.
Veritabanındaki parmak izi sayısı milyarları bulsaydı, ‘benzeyen’ sayısı bundan çok daha yüksek olacaktı.
Buradan sonraki adım, insan beyninin her türlü insan icadından daha üstün olduğunu kabul etmek ve bilgisayarın ‘benziyor’ dediklerini uzman gözü ile karşılaştırmaktır.
Nitekim dünyanın tüm polis teşkilatlarında, bu arada 2.5 milyon kadar parmak izinin depolandığı ülkemizde de, parmak izi otomatik teşhis sistemi olarak adlandırılan yüz binlerce dolarlık veritabanlarının ‘benziyor’ diye sıraladığı sonuçlar, parmak izi uzmanlarının onayından mutlaka geçer.
Karşılaştırılan parmak izlerinin görüntü kalitesi yetersiz ise, bazı özellikleri kaybolur ve veritabanı ya da uzmanın gözleri yanılabilir. Amerikan vatandaşı avukat Mayfield’ı Madrid bombacısına dönüştüren aksilik de, büyük bir olasılıkla incelenen dijital görüntü rezolüsyonunun düşüklüğünden kaynaklandı.
Her 1000 karşılaştırmadan 25’i hatalı mı?
İki kişinin katili olduğu halde önce beraat eden, daha sonra tazminat ödemeye mahkum edilen ünlü Amerikalı sporcu O.J.Simpson’un davaları, dikkatsiz bir olay yeri incelemesinin ve titizlikle yapılmayan DNA incelemelerinin nelere mal olduğunu, hepimizin kafasına vura vura öğretmiştir. ‘Kafamıza vuruldu da ne değişti?’ diyenlerden olabilirsiniz, ama inanın pek çok ülkenin polisi bundan büyük dersler çıkardı.
Pek çok ülke, olay yeri inceleme personelinin eğitim ve donanımına bütçesinden daha fazla pay ayırdı. Kriminal laboratuvar akreditasyonunun, yani kalite güvencesinin vazgeçilmezliğini anladı. Binlerce savcı, hakim ve avukat, olay yeri incelemeleri ile DNA analizlerinde yapılabilecek hataları öğrendi.
Simpson davası ile masaya yatırılan DNA, 10 yılda ancak ayağa kalkabildi. Temmuz ortalarında başlayan, Mayfield’ın Amerikan Adalet Bakanlığı ve FBI aleyhine açtığı tazminat davasında ise, 100 yıldır dünyanın her yerinde kullanılan parmak izi incelemeleri sorgulanıyor.
Adalet Bakanlığı, parmak izlerinin güvenilirliğine ilişkin bir araştırma başlattı ve üyesi bulunduğum Amerikan Standartlar Enstitüsü’nün de görüşünü istiyor. Parmak izlerindeki hata oranlarını hesaplayan ilk yayın, Kaliforniya Üniversitesi’nden Simon Cole’e ait. Cole, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilecek hataların, binde 2 ile binde 25 arasında değiştiğini bildiriyor. MADRİD KRİMİNAL’İN MÜDÜRÜNDEN DİNLEDİM
Olaydan aylar sonra Madrid Polis Kriminal Laboratuvarı müdürü Jose Miguel Soriano ve meslektaşları ile Lahey’de beraberdim. Patlamalardan sonraki incelemelerin polis video kayıtlarını, bu arada Renault Kangoo araçtaki ünlü mavi poşetin bulunuşunu, 50 kadar meslektaşla birlikte seyrettim. Madrid polisi çalışmalarının, ders kitaplarına ‘örnek olay yeri incelemesi’ olarak geçeceğinden hiç kuşkum yok. Daha sonra, FBI tarafından Brandon Mayfield’e ait olduğu sanılan parmak izini tartışmaya başladık. Patlama sonrasının her karesini defalarca seyrettikleri halde, detaylar geçtikçe gözleri dolan, hatta yüksek sesle ağlayan İspanyollar, söz poşetteki parmak izi meselesine gelince, bir anda boğayı tek kılıç darbesiyle yere seren gururlu matadorlara dönüştüler.