Paylaş
Anlatacaklarım, aynı cinayet davasında parmak izi yüzünden suçlanan bir kadın polis ve çok şanslı bir marangozla ilgili. Evet, işin içinde bir polis olduğundan, marangoz gerçekten çok şanslıydı.
Parmak izleri, kişiye özgü ve sınıflanabilir olduğundan, yüz yıldır suçla mücadele edenlerin baştacıdır. Olay yerindeki ya da cinayet silahı üzerindeki parmak izi kendisininkini tutunca, sayısız kişi ömrünün kalanını demir parmaklıklar ardında geçirmiş, hatta hiç geçiremeden darağacını boylamıştır. Delil değeri açısından bakıldığında, parmak izleri kusursuzdur ama, açık renk bir fon üzerindeki, bir o yana, bir bu yana kıvrılan siyah çizgileri karşılaştıran, AFIS gibi otomatik parmak izi teşhis sistemi (Automatic Fingerprint Identification System) olsa bile, son kararı verecek yine insandır ve ne gözlerinin, ne de dikkatinin kusursuz olduğu söylenebilir.
KORKUNÇ BİR CİNAYET
8 Ocak 1997 gecesi, 51 yaşındaki bayan Marion Ross, tek başına yaşadığı, İskoçya’nın Glasgow kenti yakınlarındaki Kilmarnock’taki evinde, banyo kapısının dibinde, ölü bulundu. 13 kaburgası kırılmış, boğazı kesilmiş, gözüne sokulan makas, beynini delmişti. Polis, kapı ve pencerelerde zorlama olup olmadığına baktı. Yoktu. "Öyleyse, katil tanıdık biri" diye düşündü ve yakın zamanda eve girip çıkmış olanların peşine düştü.
Elde edilen parmak izlerinden kimisi, yine her zamanki gibi karşılaştırmaya elverişli değildi, birçoğu da ölen kadının kendisine aitti. Ancak, bir hediye ambalajına tutturulmuş etikette öyle bir iz vardı ki, dikkate değerdi. Çünkü kasabanın marangozlarından genç David Asbury’ye aitti ve önceki yıllarda bayan Ross’a mobilyalar yaptığı bilinen adam, cinayetten bir hafta kadar önce eve geldiğini, etiketi tutmuş olabileceğini kabul ediyordu. Her şey, sıradan bir cinayet soruşturması olarak başlamıştı, kısa sürede, uluslararası bir skandala dönüşecekti.
TENEKE KUTUDAKİ PARMAK İZİ
Shirley McKie, tıpkı 36 yıldır ülkesine hizmet eden babası Iain McKie gibi, polis memuruydu. Genç kadının geçmişi başarılarla doluydu, gelecekten büyük beklentileri vardı. Bayan Ross cinayetinin soruşturmasında görevlendirilen 54 kişilik ekibin bir üyesiydi ve marangozun evini arayanların arasındaydı. Hatta, marangozu mahkûm ettirecek içi para dolu teneke kutuyu, mutfak raflarının birinde bulan da, o oldu.
İskoçya Sabıka Kayıtları Birimi (Scottish Criminal Record Office, SCRO), kutuya tozlar püskürtülerek görünür hale getirilen, fotoğrafı çekilen ve seloteyp üzerine alınarak kendilerine gönderilen parmak izlerini incelemiş ve biri hariç, kalanların marangoza ait olduğunu bildirmişti. İşte o biri, öldürülen bayan Ross’un baş parmağıydı ve raporun altında dört uzmanın imzası vardı.
Hayatında hiç suça karışmamış marangoz, "Teneke kutuyu çalmadım, kutu benim, üstelik evden dışarıya da hiç çıkartmadım" diye söylendikçe, hep aynı yanıtı alacaktı: "Senin öldürdüğünü biliyoruz. Her şeyi anlatırsan, iyi olur."
Aynı ekip, cinayetten 6 gün sonra, öldürülen kadının evine bir kez daha gitti. Banyo kapısının pervazı üzerinde, evvelce göremediği bir parmak izi buldu. Ancak iz, ne marangoza, ne de ölene aitti ve polisler, adli dosyada mutlaka yer alacak bu bilginin, savunma avukatının gözünden kaçmayacağını, adları gibi bilmekteydi. Pervazdaki izin sahibi, bulunmalıydı.
Olay yerini inceleyen polis memurları, ne kadar dikkat ederlerse etsinler, sağa sola parmak izi bırakabilirler. Bu nedenle, polislerin izleri de arşivlenir. İskoçya Sabıka Kayıtları Birimi’ne göre, pervazdaki iz, dedektif McKie’ye aitti. "McKie, zaten ekipteydi, dikkatsizlik etmiş" dendi ve kimse sonuca şaşmadı. Şaşılacak nokta, dedektifin, "Olay yerine gittik ama, ne ben, ne de yardımcım içeriye girmedik, pervazda parmak izim olamaz" demesiydi.
O zaman, ya dedektif cinayetten sonra, gizlice eve girmişti ya da karşılaştırma yanlıştı. İlki doğruysa, dedektifin meslek yaşamının sonu demekti. İkincisi doğruysa, felaketti. Çünkü pervazdaki parmak izi raporunu imzalayan dört uzmanla, teneke kutudaki parmak izi raporunu imzalayanlar, aynı kişilerdi. Birinin yanlış olduğu kanıtlanırsa, marangozun avukatı kendi raporlarının da yanlış olduğunu ileri sürecekti ve polisin elinde, çoktan tutukladığı adamı mahkûm ettirecek, başkaca hiçbir delil yoktu.
MARANGOZA ÖMÜR BOYU
Dedektif McKie, bayan Ross cinayeti davasında, savcılığın tanığı olarak dinlendi. Para dolu teneke kutuyu, o bulmuştu da ondan. Pervazdaki parmak izi konusu açıldığında "Hayır" dedi "Benim değil. Uzmanlar hata yapmış olmalı." "O zaman, marangozun teneke kutusundaki parmak izi de, öldürülen bayan Ross’a ait olmayabilir, değil mi?" diye sordu avukat. Dedektifin yanıtı kısaydı: "Orasına karışmam." İşin orasına jüri de karışmadı, ölenin evinde, marangozun parmak izi bulunmuştu, marangozun evindeki teneke kutuda da, ölenin parmak izi. Marangoz suçlu bulundu, 1997’nin baharıydı ve ömrünün baharındaki David Asbury, kalan yıllarının tamamını cezaevinde geçirecekti.
"Bu iş burada kapanır, ben de işimin başına dönerim" diye düşündü dedektif McKie. Düşündüğü gibi olmadı. 10 ay sonra tutuklandı. Marangozun davası sırasında, cinayet mahalline girdiği halde, girmediğini iddia etmişti, halbuki pervazda parmak izi bulunmuştu. Yetmezmiş gibi, Sabıka Kayıtları Birimi’nin uzmanlarını sahtekarlıkla suçlamıştı. Yargılanacaktı ve iddialarını kanıtlayamazsa, 8 yıllık bir hapis cezası onu bekliyordu.
Parmak izinde 16 nokta kaygısı
O tarihte, İskoç ve Kuzey İrlanda yasaları, iki parmak izinin birbirine uyduğunu kanıtlamak için 16 noktada uyum aranmasını şart koşuyordu. Dedektif Shirley McKie’nin ekspertiz raporunda dört uzmanın adı vardı ve 16 noktada uyum görüldüğü bildirilmişti.
Bir yerdeki parmak izini, başka bir yere aktarmak hiç güç bir iş değildir. Hele bir polis için. Bu nedenle dedektif, aleyhine delil üretildiğini ve parmak izinin pervaza transfer edildiğini sandı. Bağımsız bilirkişilik yapan bir uzmandan yardım istedi. Yanılıyordu, pervazdaki parmak izi gerçekti, transfer değil.
"O halde, bilerek ya da bilmeyerek yanıldılar" dedi dedektif ve yüzlerce parmak izi uzmanını eğitmiş iki Amerikalı uzmana, Pat Wertheim ve David L. Grieve’e başvurdu. İki uzman, kapı pervazındaki izi, duruşmaya birkaç hafta kala inceledi. Kararları kesindi. İz, Shirley McKie’ye ait değildi.
BİZ BİLİRKİŞİYİZ İYİ BİLİRİZ
Dedektifin 1999 ortalarında başlayan davasında, savcılığın bilirkişileri, beraberlerinde getirdikleri parmak izi fotoğraflarındaki, 1’den 16’ya işaretlenmiş noktaları göstererek "Parmak izi uzmanı olmayanların bu ayrıntıları görmesi zordur. Bize inanın, pervazdaki iz, dedektife ait" dediler.
Sıra savunmaya geldiğinde, içeriye, üzerine kırmızı daireler çizilmiş başka parmak izi fotoğrafları getirildi. "Pervazdan alınan iz ile dedektifinki arasında bazı uyumlar olduğunu kabul ediyorum, ama ya bu çembere alınmış farklılıklara ne demeli?" diye söze başladı Pat Wertheim ve elindeki uzun çubuğu, fotoğrafların üzerinde gezdirmeye başladı.
İki iz arasında tek bir farklılık bile, parmak izlerinin aynı kişiye ait olmadığını göstermeye yeter. Pat’in çubuğunun değdiği çemberlerin sayısı, iki düzineden fazlaydı. "Üstelik" diye sürdürdü Amerikalı, "uydu" dedikleri noktaların sayısı 16 değil, sadece 10, kalanını hayal etmişler." Jüri çekildi, bir saat düşündü, dönüp açıkladı: Shirley McKie suçsuzdu.
DEDEKTİF 2 MİLYONLUK TAZMİNAT ALDI
Sabıka Kayıtları Birimi’nin parmak izi uzmanları, yurtdışından gelen bilirkişilerin adaleti yanılttığını iddia ettiler, medya da işin peşini bırakmadı. İzleyen yıllarda, dünyaca ünlü dört uzman daha, Frank Williams, Ray Broadstock, Frank Reed ve Ron Cook, pervazdaki izin, dedektif kadına ait olmadığında birleştiler. İskoçya Adalet Bakanlığı duruma el koydu. Bir soruşturma komisyonu kurdu, başına Hollanda’nın parmak izi birimi başkanı, İnterpol danışmanı Arie Zeelenberg’i getirdi. Pervazdaki iz, dedektife ait değildi.
Bütün bunlar tam 9 yıl, yani 2006 Nisanı’na dek sürdü. Nihayetinde dedektif, İskoç parlamentosuna davet edildi, kendisinden resmen özür dilendi, devletin kasasından 750 bin sterlin (2 milyon YTL) tazminat ödendi, işinin başına dönmedi, ülkesini terk edeceğini söyledi.
MARANGOZA PARDON DENDİ
Marangoz David Asbury’ye ne oldu? diye sorarsanız, Amerikalı uzman Pat Wertheim ile Scotland Yard’dan Allan Bayle, teneke kutudaki parmak izinin ölen kadına ait olmadığını kanıtladılar. O da 3.5 yıl yattıktan sonra serbest kaldı. İskoçya Adalet Bakanlığı, aynı davada iki kez sorun yaşatan uzmanları önce görevden aldı, sonra iade etti, Sabıka Kayıtları Birimi’ni yeniden yapılandırdı, binasını başka yere taşıdı, 16 noktalı "sayısal standardı" terk etti, İngiltere ile ABD’de kullanılan "sayısal olmayan standart"a geçti, hatta 1 Nisan 2007’de, birimin adını bile değiştirdi. Medyanın tüm baskıların rağmen, soruşturma sırasında ulaşılan gerçeklerin tümünü kamuoyuyla paylaşmadı. Bayan Ross cinayetindeki çelişkileri, "parmak izi uzmanları arasındaki görüş ayrılığı" şeklinde açıkladı ve bu yaklaşımını günümüze dek, tam 10 yıl korudu, büyük bir olasılıkla korumaya devam edecek.
En güçlü kalenin sonu mu geliyor?
18 ülkeden 171 uzman, "parmak izinde görüş ayrılığı" kavramına yıllardır karşı çıkıyor. Bazıları, Sabıka Kayıtları Birimi’ni hatalı eşleşme yapmakla suçluyor. Bazıları daha da ileri gidiyor, iddianame hazırlandıktan sonra, izler arasındaki uyumsuzlukları fark ettiklerini, ancak ok yaydan çıktığından, ilk raporlarından geri dönemediklerini ve bazı fotoğrafçılık teknikleriyle mahkemeyi yanılttıklarını ileri sürüyor. Bu yüzden, İskoç polisinin 2006’da düzenlediği uluslararası parmak izi kongresini de boykot ettiler. 10 yıl önce hata yapıldığını kanıtlayacağından, bayan Ross’un katilinin kasten aranmadığını ve cinayet dosyasının kapatıldığını iddia edenler bile var.
İskoçya Adalet Bakanlığı’nın bir türlü açıklamadığı soruşturma sonuçları, benim de katıldığım bazı bilimsel toplantılarda dile getirildi. Her iki raporun altında imzası bulunan dört İskoçyalıyı sahtekarlıkla suçlayan polisler, ülkelerine döndüklerinde disiplin soruşturmalarına uğradılar, hatta görevden alındılar.
Ancak bana kalırsa, parmak izi uzmanlarının, İskoç hükümetini "görüş ayrılığı" iddiasından vazgeçirip, "uzmanlarımız hata yaptı" demeye zorlamasının çok başka, duygusal bir nedeni var.
Bilim çevreleri, özellikle DNA analizleri çıkalı beri, parmak izi karşılaştırmalarını, bilgi ve becerinin etkilediği bir "sanat" olarak değerlendiriyor. Eğer aynı izleri karşılaştıran uzmanların farklı sonuçlara ulaşabileceği resmen kabul görürse, parmak izleri güvenilir birer delil olmaktan çıkar. İnsanlar, parmak iziyle mahkûm edilemez olur. Bu da, suçluyu yakalamada ilk akla gelen, bir asırlık en güçlü kalenin sonu demektir.
Paylaş