Bir gece yarısı aynı ilanı gördüler: "Otomobilim, kömürüm ve uyku ilacım var. Altı arkadaş arıyorum." Ertesi gün polis aynı aracın içinde buldu onları. Birbirlerine iple bağlıydılar ve zehirlenmişlerdi. İnternet olmasaydı eğer, kim bilir belki hálá ölmek isteyecek, ancak tek başlarına ölmekten korkacaklardı.
Japonya’nın dokuz yıldır bir türlü azaltamadığı intihar sorunu, İsviçre’nin tartışmalı intihar turizmi, internetin intiharlar siteleri yüzünden son haftalarda bu tatsız konu çok gündemde.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada her yıl yaklaşık 10-20 milyon kişi intihar girişiminde bulunuyor ve her 35-40 saniyede bir kişi yaşamını yitiriyor. Hindistan ve Çin dışında, intihar etmek isteyenler genellikle kadınlar, ancak son noktayı koyabilenler, erkekler oluyor.
Önlenebilir bir halk sağlığı sorunu kabul edilen intihar, az ya da çok, dünyanın her ülkesinde görülen bir davranış. Listenin en üstünde, yılda 250 bin vatandaşını kaybeden Çin var. Mutlak sayılara değil de, nüfusa orana bakıldığında bu kez en yukarıya, Litvanya, Belarus ve Rusya yerleşiyor. En altta ise, Güney Amerikalılar var. Türkiye, çok şükür, intihar oranı düşük ülkeler arasında.
Son 45 yılda, dünya genelinde her 100 bin kişiye düşen intihar sayısı yüzde 60 oranında artış gösterse de, uzmanlar gerçekte bir artışın yaşanmadığında, eskiden oran neyse, şimdi de aynı olduğunda birleşiyor. Bir zamanlar, intihar girişimi ve tamamlanmış intiharlardan söz etmenin bir tabu olduğunu, bu nedenle olayların resmi istatistiklere "kaza" ya da "bulaşıcı hastalıktan ölüm" şeklinde yansıdığını söylüyorlar.
GEL BERABER ÖLELİM
Osaka Bölge Mahkemesi yargıcı Kazuo Mizuşima, "Korkunç bir suç" diye başlamıştı söze. "Cinsel arzuları gidermek üzere başvurulan, gaddarca bir suç. Hiroşi Meue’nin bu garip özelliklerinden vazgeçmesi olanaksız gözüküyor. Ona, olabilecek en yüksek cezayı vermekten başka çaremiz yok."
38 yaşındaki Hiroşi Meue, 28 Mart 2007 günü ölüm cezasına bu sözlerle çarptırıldı. Yaptıklarının bilincindeydi ve üç kişiyi öldürdüğünü kabul ediyordu. Kurbanlarını internetteki bir intihar sitesi sayesinde bulduğunu anlatmıştı. Biri henüz 14 yaşında bir öğrenciydi, diğeri 21 yaşında bir üniversiteli, sonuncusu 24’ünde bir kadın.
"Gel beraber otomobilimde kömür yakıp intihar edelim" diye yazmıştı her birine. Hiç duraksamadan kabul etmişlerdi etmesine de, antlaşmanın tek taraflı bozulacağını, araca biner binmez ellerinin bağlanacağını, boğazlarının sıkılacağını ve cesetlerinin bir dağ yamacına atılacağını, hiç akıl etmemişlerdi.
Hiroşi Meue, intihar sitelerinde kurban bulmanın kolay olduğunu anlatmıştı. "İstesem çok daha fazlasını bulurdum da, ayda bir tane yetti."
Sıradan bir seri katil olan Hiroşi’nin giderek yaygınlaşan birlikte intihar etme akımından yararlandığı ortada. Elde kesin bir istatistik bulunmamakla birlikte, 2004’ten bu yana, internette tanışıp anlaşan 200 kadar Japon kadın ve erkeğin, son yolculuğuna evvelce tanımadığı birisiyle birlikte çıktığı sanılıyor. Tercih edilen yöntem, camları iyice kapatılan otolarda yakılan kömür.
Birbirini hiç tanımayanların bir arada intiharına, Japonya’dan sonra Güney Kore ve Avustralya’da, son zamanlarda da Avrupa ülkelerinde rastlanır oldu. Bu kişiler birbirlerini, chat odalarında, forumlarda, MySpace bloglarında buluyor. Aralarında, niyetlerini, son dakikalarını videoya kaydedip Youtube’a gönderenler var.
Aslında toplu intihar yeni bir olgu değil. Örneğin, uyuşturucu bağımlısı Amerikalı vaiz Jim Jones, 1978’de, Brezilya ile Venezüella’ya komşu Guyana’da kurduğu Halkın Tapınağı tarikatının 913 müridini aynı anda siyanür içmeye teşvik edebilmişti. İyi ki vaizin zamanında internet yokmuş. Olaydı, ölenlerin sayısı kim bilir kaça katlanırdı?
GÜNDE 90 İNTİHAR JAPONYA’YI SARSIYOR
Wataru Tsurumi’nin "İntiharın El Kitabı", 4 Temmuz 1993’te yayınlandığından bu yana iki milyon adede yakın sattı. 198 sayfalı, 11 bölümlü kitapta yok, yok. Fazla ilaç alımı, yüksekten atlama, iple asılma, gazla zehirlenme vs. vs. Hazırlıkların ne kadar zaman alacağından, malzemelerin nasıl temin edileceğine, çekilecek acının boyutundan cesedi görenlerin ne kadar rahatsız olacağına varıncaya dek çeşitli ayrıntılara yer veren kitap, ölümcül bir hastalığın son evresindekiler için değil, genç ve sağlıklı kişiler için kaleme alınmış.
Kitap, ne acısız ve onurlu bir son gibi "ulvi" konulara, ne de "insanlar neden intihar eder" biçiminden felsefi ya da tıbbi tartışmalara giriyor. Adı üzerinde "el kitabı" ve bir el kitabının basitliği içinde hangi yöntemin daha çabuk öldüreceğini anlatıyor, hatta kurtulma şansı bulunmayan yüksek binaların adreslerini veriyor.
İntihar eden pek çok kişinin, bu arada bazı lise öğrencilerinin yanında bulunsa da, Japon yasaları kitabın satışını engelleyemiyor. Polisin yoğun çabaları üzerine bazı kentlerde, küçüklere satışı yasaklanabilmiş. "Ölmek için en güzel yer, Fuji Dağı’nın eteklerindeki Aokigahara Ormanı’dır" diye yazan ve bir yılda 75 kişinin adı geçen ormanda yaşamına son vermesinden hiç alınmayan yazar Tsurumi’nin vicdanı rahat. "Kitabımda, internette tanışın, buluşup otomobile binin, bir parka gidin, camları seloteypleyin, uyku ilacı alın, kömür yakın ve ölün diye yazmıyor."
Tsurumi haklı, kitabında ne bir arada intihara, ne de son yıllarda giderek artan kömür yakmaya özendiren bir bilgi var. Aslında, kömürle yolculuğu ilk deneyenin de, 1998 Kasım’ında, Hong Konglu sigortacı Bayan Çoy Yuk-Çan olduğu biliniyor. Yani kitabın yayınlanışından beş yıl sonra. Ama Japonya’nın on yıldır, yılda 30 binin altına düşüremediği, her gün 90 cana mal olan, üstelik ölenlerin yaşı giderek küçülen intihar salgınına "İntiharın El Kitabı"nın hiç mi katkısı yok?
İSVİÇRE’DE İNTİHAR TURİZMİ
Avukat Ludwig A. Minelli, bundan birkaç ay önce tekrar taşındı. Zürih yakınlarındaki Schwarzenbach’ta, beş katlı bir apartmanın sakinleri sekiz yıl sonra "Artık yeter" demişti. "Sağlam şekilde asansöre binip üçüncü kata çıkanların birkaç saat sonra ceset torbalarında inmesine tahammülümüz kalmadı." Kira kontratı yenilenmeyen avukat, ekibini ve malzemelerini topladı, bir otele taşındı, daha sonra bir başkasına. Zürih Otelciler Birliği, otel odalarını kullanmasını engelleyince, baktı çare yok, bir minibüs kiralayıp bir otoparka yerleşti.
Avukat Ludwig A. Minelli’nin taşıyıp durduğu şirketin, bir hukuk bürosu olmadığını sanırım fark ettiniz. Minelli, Dignitas’ın sahibi. Dignitas, Latince "onur", "itibar" anlamına gelen bir sözcük ve Minelli’ye göre her insanın onurlu bir yaşama ve onurlu bir ölüme hakkı var.
Hayırsever Dignitas’ın hazırlayıp bıraktığı ölüm şerbetini otoparktaki araçta ilk tadanlar, biri 50, diğeri 65 yaşında iki Alman erkeği oldu. 10 Kasım 2007 günü öğle sularında yürüyerek girdikleri araçtan, torbalar içinde çıktılar. Avukat Minelli, kısa bir açıklama yaptı: "Faaliyetlerimizi engellemek isteyenleri mahkemeye verdik. Ölmek isteyen insanların dava sonucunu beklemeye tahammülleri olmadığından, böyle bir çözüm geliştirdik."
İsviçre ceza yasaları, dünyanın diğer ülkelerinden, bu arada bizimkinden de farklı olarak, kişisel bir çıkar bulunmadığı takdirde intiharı kolaylaştırmayı suç kabul etmiyor. Avukat Minelli ve hemşireleri de, destek oldukları kişilerle aralarında bir çıkar bulunmamasına büyük bir özen gösteriyorlar.
İntihar edecek kişinin, ölümü sağlayacak eylemi kendisinin gerçekleştirmesi gerektiğinden, hastaların yanında genellikle kimse bulunmuyor. Bu nedenle Dignitas’ın, İsviçre Sosyal Demokrat Partisi milletvekillerinin eleştirilerine, ayrıca bitmek bilmez tıbbi, etik ve yasal tartışmalara rağmen, kurulduğu 17 Mayıs 1998’den bu yana, başı yasalarla hiç derde girmemiş. Bir de işlerini yapabilecek bir apartman katı bulabilseler, hiçbir sıkıntıları kalmayacak.
İsviçre’de, intihara yardım eden, Dignitas’tan başka kuruluşlar da var. Ancak Dignitas, diğerlerinden farklı olarak yabancılara da hizmet veriyor. Bugüne değin intihar ettirdiklerinin 753’ü, yabancı ülke vatandaşı.
Dignitas’a artık, tedavisi tıbben olanaksız ölümcül hastaların yanı sıra, İsviçre Yüksek Mahkemesi’nin belirlediği kriterlere uyan, tedavisi olanaksız psikiyatri hastaları da başvurabiliyor. Şirketin, yabancı hastalarının yarısı Alman olduğundan, Almanya’da bir irtibat bürosu vardı. Müşterilerini, İsviçre’ye yolculuk sıkıntısından kurtarmak isteyen avukat, şimdilerde orada da bir intihar istasyonu açmak üzere.
İnternet çağının ölümleri
Liderlerinin acısına dayanamayan 47 Japon savaşçının yüzyıllar geride kalan ve efsaneleşen toplu intiharından ya da on yıl öncesinin Kaliforniya’sında, Hz. İsa’yı taşıdığına inandıkları uzay gemisine binebilmek için bir örnek giyinen ve yanlarına "Neme lazım, belki yolda lazım olur" diyerek beşer dolar alan, fenobarbitalli votkaları içtikten sonra kafalarına naylon poşet bağlayan 38 kişiye varıncaya dek çok çeşitlerini gördüğümüz ölümler, internet çağında farklı bir boyuta taşınmış durumda. Çünkü artık, ölüme birlikte gidenlerin ortak bir gerekçesi yok ve en önemlisi, birbirlerini tanımıyorlar.
Marconi ölümlerinin sırrı
Polis kayıtlarına intihar diye geçirilen birçok ölümün, aslında cinayet olabileceği unutulmamalı. Dünya kamuoyunu uzun yıllar meşgul etmiş, hálá içinden çıkılamamış tartışmalı örneklerden biri, 1982 ile 1990 arasındaki dönemde, İngiltere’nin Marconi Elektronik Sistemleri firmasında, ABD’nin Sting Ray torpido projesi ve Star Wars (Yıldız Savaşları) adıyla bilinen savunma projeleri için çalışan 22 uzmanın ölümüdür.
Yapılan soruşturmada, aralarında hiçbir bağlantı bulunamayan bu ölümler, polis kayıtlarına intihar ya da kaza olarak geçmiş, savunma konularında uzman İngiliz gazeteci Jonathan Moyle’un, 1990 Nisan’ında, Şili’nin Santiago kentinde bir otel odasında asılı bulunması da Marconi ölümleriyle ilişkilendirilmeye çalışılmış, ancak bir sonuca varılamamıştır. (Gazetecinin önce intihar ettiği ilan edilmiş, ölümden 8 yıl sonra olayın cinayet olduğu ortaya çıkmış, ama fail bulunamamıştır).
Aynı yerde çalışan bu 22 uzmanın her birinin ölümündeki tuhaflıkları aktaracak yerim yok. Ancak, ölenlerin hiçbirinin daha önce intihar düşüncesi ya da girişiminin bulunmadığını, hepsinin bilgisayar konusunda uzman olduğunu, üzerinde çalıştıkları konuyu tamamladıktan ya da başka bir yerde çalışmak üzere işten ayrıldıktan sonra öldüklerini belirtmem gerek. Çok sayıda İngiliz parlamenter, bir meclis soruşturması açılmasını talep ettiği halde, Thatcher Hükümeti’nin buna yanaşmaması ve zamanında gerekli incelemelerin yapılmaması yüzünden, konu şimdilerde sadece komplo teorisyenlerini meşgul ediyor.