Çocuğum yok vergiden düşün!

Dokuz çocuk doğuran ve devletten yardım isteyen aileler gibi hiç çocuk doğurmamış bir aile olarak devletten büyük bir vergi indirimi isteme hakkını kendimde görmekteyim.

Son zamanlarda televizyonlarımızdaki kurban kesmek vahşeti ve dehşeti tartışmaları arasında bayram en nihayet geldi, kurban kesen veya kesmeyen, herkesin kurban bayramını tebrik ederim.

Bu arada siyasete soyunan bir kişinin nüfus artışı üzerine sarfettiği cümleler üzerinde de pek çok yorum dinledik.

Türkiye'de şaibeli de olsa nüfus sayımı yapıldı. Nüfusumuzun batıda nisbeten azaldığı halde doğuda arttığı görüldü. Her zaman Türkiye'nin sorunları ile uğraşan rahmetli babam Vehbi Koç, Türkiye Aile Planlaması Vakfı'nın (TAP) kurucusudur. Nüfus artışı probleminin Türkiye bütçesinde nelere mal olduğu da her zaman aile efradı içinde konuşulan konulardan biri olmuştu. Hatta babam, bu vakfı kurduğu için o zamanki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Mısırlı Butros Butros Gali'nin elinden bir de ödül almıştı.

ERKEKLERE EĞİTİM

Arada sırada Türkiye'nin bu sorununu düşündüğüm zaman hep aklıma gelmiştir: Acaba Türk Kadınını Güçlendirme Vakfı yerine Türk Erkeğini Eğitme Vakfı kurulsaydı ne olurdu diye? İşte o zaman nüfus planlaması problemini kökünden halletmiş olurduk.

Kendimce çok benimsediğim harika bir Türk felsefesi vardır. ‘‘Eline, diline ve beline hakim olacaksın.’’ Ne kadar hoş ve doğru bir yaklaşımdır. İşte bizim çok gelişmemiş yörelerimizdeki erkekler, köy meydanındaki kahvede buluşurlar sonra da gidip evlerinde bellerine hakim olamazlar. Korunmaya aldırmayan erkeklerin korunmayı bilmeyen zavallı kadınları hep hamile kalırlar ve boyuna doğum yaparlar. Zavallı kadın vaktinden önce ihtiyar görünür. Her doğum kendisinden, sıhhatinden bir şeyler götürür. Bazen televizyonlara çıkan bu aileler ‘‘Dokuz çocuğumuz var, onlara bakamıyoruz, devlet bize yardım etsin’’ diye feryad ederler. Bu örnek zaten yarınını düşünmeyen, yarın ne olacağını göremeyen, sadece o anı yaşayan biz Türklerin mantalitesini de göstermektedir. Tabii bütün bunların altında eğitimsizlik ve töreler yatar. İnşallah bir gün hepimiz aynı oranda eğitim görürsek nüfusumuz da o oranda dengelenecek. Bu nüfus artışıyla hangi okullarda, hangi eğitim yaygınlaşabilecek ve bizler aynı oranda bu eğitimleri nasıl alabileceğiz onu da bilemiyorum. Devletimizin şimdiki parasal gücü ile hangi bir tarafa yetişeceği de belli değil.

Bazen düşünüyorum da acaba şehirlere yapılan göçler, şehir yaşamına alışma ve şu son çıkan ekonomik krizler insanları bu yönde daha dikkatli davranıp çocuk yapma konusunda daha düşünceli olmaya sevketmiş olabilir mi? Çünkü yaşam o kadar zorlaştı ki insanlar hayat mücadelesi ile boğuşmaktan daha bir yarına, daha bir ileriye bakmak mecburiyetinde kalmaktadırlar.

Hiçbir zaman güncelleştirilemeyen yasalarımızda bir zamanlar her çocuk için bir vergi muafiyeti vardı, bilmiyorum durum hala öyle midir? Varsa da bu enflasyonla herhalde bu vergiler çok cüz'i bir miktarlarda kalmıştır. Bence bu yasa hala mevcut ise hemen kaldırılmalıdır, belki de üç çocuktan fazlasına ağır bir vergi konulmalıdır. Devleti idare edenler isteseler bu nüfus artışı problemi derhal hallolur, pek çok ve basit yöntemleri vardır. Askerlikte bu yönde pekala çok güzel eğitim verilebilir.

Bağnaz Hindu dini yüzünden, Hindistan, nüfusunu katiyen kontrol altına alamıyor. Son zamanlarda ekonomisi oldukça düzelen Hindistan'da fakirlik hala kol geziyor.

Gene nüfusu milyarlara ulaşan Çin'de yaşadığım ve bana göre şirin olan bir olayı burada anlatmadan geçemeyeceğim. Beijing, Xian ve Şanghay şehirlerini dolaştıktan sonra geç vakit Canton'a geldik ve odalarımıza çekilip yattık. Ertesi sabah otelin kahvaltı salonuna indiğimde etrafıma bakındım ve bana çok garip gelen bir manzara ile karşılaştım . Her masada Amerikalı görünümlü genç birer kadın, kucaklarında bir yaşında bile olmayan birer Çinli çocukla kahvaltı etmeye çalışıyorlardı. Dikkatimi çeken bu vaziyet karşısında hemen araştırıp, soruşturdum. Çocuk sahibi olamayan bu hanımlara Çin hükümeti sadece kız çocuklarını almak üzere evlat edinme müsaadesi vermiş. Her türlü muamele resmi olarak yapılmış ve kendi ülkelerinde evlat edinecek çocuk bulamayan beyaz ırktan bu hanımlar Çinli çocuk sahibi olmuşlar. Çocukları bir görmeniz lazımdı, herbiri birer lokumdu, hangi birini okşayacağımı, seveceğimi şaşırmıştım. İşte akıllı Çin hükümeti bir nüfus planlaması problemini halletmişti. Satan memnun alan memnundu.

Çocukları çok sevdiğim halde benim çocuğum yoktur. İyi ki de yoktur, olsaydı, ona nasıl bir Türkiye bırakacağımı acı acı düşünecektim. Çocuğumun potansiyeli olup ekonomisi düzelemeyen bir ülkede, haksızlığın prim yaptığı bir ülkede, demokrasisi belli olmayan bir ülkede, siyaseti karışık bir ülkede, radikallerin öne çıktığı bir ülkede yaşamasını hiç istemezdim.

Genede dokuz çocuk doğuran ve devletten yardım isteyen aileler gibi hiç çocuk doğurmamış bir aile olarak ve benim gibi hiç çocuğu olmayan pek çok akrabam ve arkadaşlarım adına devletten nüfus artışına katkıda bulunduğumdan dolayı büyük bir vergi indirimi isteme hakkını kendimde görmekteyim. Çünkü her doğan çocuk vergi verenlerin vergisinin yerinde kullanılmasına mani oluyor. Şimdi gelin de nüfusumuzun artmasını isteyen siyasetçilerimizi anlamaya çalışın ve hükümetlerin niye bütçe açığı verdiklerini hesaplayın.


Çin, Batılı kadınlara sadece kız çocuklarını almak üzere evlat edinme müsaadesi vermiş. Beyaz ırktan bu hanımlar Çinli çocuk sahibi olmuşlar. Akıllı Çin hükümeti bir nüfus problemini böyle halletmiş.
Yazarın Tüm Yazıları