Paylaş
Ancak bir isim var ki tüm o efsanelerden ayrılır. O, bütün şanını anlık bir harekete borçlu. Dünya O’nu 20 Haziran 1976’da “bir saniyelik” sahne performansıyla tanıdı. Belgrad-Crvena Zvezda Stadyumu’nda penaltı atışlarına giden maçta Almanya’ya attığı sıra dışı golle ülkesi Çekoslovakya’yı Avrupa Şampiyonu yaptı.
O anı Panenka’dan dinlemiştim: “İlk olarak bu tekniği Bohemians Prag’da oynarken antrenmanda kalecimiz Zdenek Hruska’ya karşı denedim. Neye uğradığını şaşırdı. 76 finalinde de Uli Hoeness penaltıyı kaçırınca iş benim vuruşa kalmıştı. Sepp Maier’i çok iyi tanıyordum. Ben topa daha vurmadan önce onun bir köşeye uçağından emindim. Topu ben usulca kalenin ortasına vurduğumda kendi soluna atlayan Sepp Maier için artık çok geçti.”
DEMİR PERDEYİ SOKAĞA DÖKTÜ
BU başarı 1960’da Avrupa Şampiyonu olan Lev Yaşin’li SSCB’den sonra Demir Perde’deki yoldaşları bir kez daha sokağa döktü. Küba’dan Çin’e; Varşova’dan Moskova’ya bütün sosyalistleri. 1972 Avrupa, 74 Dünya şampiyonu Almanya’yı o zamana kadar ilk kez denenen “ince” bir penaltı atışıyla avlayan Çekler dünya futbol literatürüne özel bir adamın penaltısını da marka olarak takdim etti. “Panenka Penaltısı...” Maier, yıllar sonra “hayatında unutamadığın an hangisi?” diye soran Fransız gazeteciye “Panenka’nın beni içine düşürdüğü bir saniyelik çaresizliğim” demişti. Geçen yıl Prag’da işte o Panenka’nın izini sürdüm.
KULÜBÜ DE KURTARDI STADYUMU DA
BULUNCA ve konuşmaya başlayınca anladım ki o, sadece saniyelik bir vuruşla yıldız olmamış. Futboldan sonra hem de çile dolu bir hayatın içinde bir futbol kulübünün yok oluşunu önlemek için gerçek bir başarı öyküsüne imza atmış. Varını yoğunu ortaya koyarak... Kulübü, Bohemians bundan 7 yıl önce ekonomik dar boğaza girince çıkışı, eldeki bütün varlıkların satışında aramış. Sevimli, şirin stadyumu yıkılacak, yerine dikilecek AVM ile borçlar kapanıp kulübün kapısına kilit vurulacak. Yüz yılı deviren bir kulüp de tarih olacak. Mevcut yönetimin kurtuluş projesi buymuş. Panenka, bu durumu duyunca çılgına dönmüş. Hemen çoğunluğu kırk yaş üstü taraftarlardan oluşan vefakar bir grubu örgütlemiş. Futbolculuğundan az da olsa kazandığı ve birikime dönüştürdüğü parayı bu uğurda harcamış. Kendisiyle özdeşleşen 7 bin 167 seyirci kapasiteli Dolicek Stadyumu’na talip olan zengin girişimcinin karşısına dikilmiş. “Yıktırmayacağım o stadyumu. Orada bir kültür yatıyor. AVM olmayacak orada” demiş. Ancak Panenka karşısındaki zengine göre sadece bir “futbolcu eskisi”.
SÜRPRİZ DESTEKÇİSİ MAIER
İKİ ay sonra yapılacak kongreye aday olacağını o iş adamına haykıran Panenka, dediğini yapmış. Başkan Panenka, kongrede hem stadyumun hem de kulübün anahtarını teslim almış. Acil bir eylem planıyla stadın satış işlemini durdurmuş. Bu mücadelesinde aynı dönemde oynadığı birçok futbol yıldızı Panenka’yı desteklemiş. Ama bir destek var ki, O’nu çok duygulandırmış.. Attığı penaltıyla kariyerine en büyük darbeyi vurduğu Sepp Maier. Panenka’yı defalarca arayarak sonuna kadar yanında olduğunu bildirmiş.
BİR KÜLTÜRÜ YAŞATTIĞIM İÇİN EFSANEYİM
PANENKA’yla Dolicek Stad-yumu’nda buluşmuştuk. Demirleri paslanmış, plastik kaplaması yırtılmış tünelden sahaya çıkarken bükülmüş bir demiri çaktırmadan düzeltmeye çalışmasıyla gözümde daha da devleşti. Gözlerini gözlerime yönelterek konuştu: “Bir penaltı atışıyla ülkeme ve bütün sosyalist dünyaya kupa kazandırdım. Tamam, güzel de, artık o günler geride kaldı. Evimde oturamazdım. Bu stadyumu...” derken zor yutkundu. Bundan sonra gözlerini benden alarak devam etti: “Evet bu stadı ve halkın kurduğu kulübü kurtararak, Bohemians kültürünü yaşatarak yüzlerce Avrupa Şampiyonluğu’ndan daha değerli bir iş yaptım bence. Eğer ben bir efsane olarak anılacaksam attığım penaltıdan değil de bunlardan olsun.”
BOHEMIANS BENİM PARÇAM
DOLU gözlerini artık benden gizleyemiyordu: “Bu takım 1927’de Avustralya’ya turneye gittiğinde orada takıma iki kanguru hediye edilmiş. O güzel hayvanları o günkü futbolcular canları gibi koruyarak yorucu aktarmalardan sonra getirip Prag Hayvanat Bahçesi’ne teslim etmişler. Her gün antrenman bittikten sonra onları ziyarete gitmişler. İşte o günden sonra bizim takımın amblemi de kanguru olmuş. Bu amblemi dünyada Avustralya dışında taşıyan tek futbol takımıyız.” Durmadı Panenka: “Kanguru, yavrusuna en düşkün hayvandır. Önce karnında büyütür yavrusunu, doğunca da kesesinde bir yıl korumaya alır. Kahrını çeker yani. İşte ben de o süreci yaşadım. Yavrumu, Bohemians’ı korumaya aldım. Kanguru titizliğiyle.”
İKİ FORMA AL
O gün röportaj bitiminde Panenka, utangaç bir ifadeyle “Senden de bir ricam olabilir mi? Bizim Store’dan iki forma alsan ve ben de onları imzalasam. Hem kulübe katkın olur hem de güzel bir hatıra olur” demesin mi? Hiç düşünmeden o teklifin karşılığını verdim.
HER ŞEY ‘SERMAYE, GÜÇ, PARA’ DEĞİL
KARŞIMDA bir futbol kültürünün yeniden ayağa kalkması için didinen “saygı duruşluk” bir efsane vardı. O adam “Bir saniyelik” vuruşla yakaladığı şöhretin tadını çıkarmayı bir kenara bırakıp doğduğu kulübün kapısına kilit vurdurmamak için “ömrünü” vermiş. Çekoslovak yazar Jaroslav Hasek’in muhteşem bir romanı var.. Aslan Asker Şvayk.. Hani ince alaycılığı ve 1. Dünya Savaşı’na karşı tutumuyla anılarımızda yer edinen ama gerçekte Avusturya-Macaristan ve Alman buyurganlığına karşı Çek kültürünün benzersiz kafa tutuşunu anlatan roman.. Bu arada 1.Dünya Savaşı’nın kült romanı olan Erich Maria Remargue’ın “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” romanını da analım.
Bu “pos bıyıklı” futbol adamı, aslında modern zamanın Aslan Asker’i.. Her şeyin sermaye, para ve güç olmadığını dosta düşmana gösterdi. ”Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Var” dercesine. Bir ömür gururla göğsünde taşıdığı kanguruyu yoldaşlarının desteğiyle ve kocaman yüreğiyle yaşatıyor. O vefalı yüreğe hançeremi yırtarak “Büyük Başkan takımı buraya getir!” diyesim var.
Paylaş