Paylaş
Pommes Frites
Bugün yine ciddi bir konuda yazmak zorundayım. Biliyorum, biliyorum bugün pazar ve pazar gayri ciddi şeylerin günüdür aslında. Ama ne yapayım sonuç itibariyle ben sorumlu bir gazeteciyim, bunu da unutmamanız gerekiyor.
BANA ‘‘Bugün Türkiye için ne yaptın?’’ diye soracak olursanız, evdeki yemek kitaplarını okudum diye cevap veririm.
Ülkedeki patates stoku fazlası meselesine fena halde takmış durumdayım.
Buna bir an önce çözüm bulmalıyız çünkü burası Türkiye, belli olmaz ne olacağı. Bakarsınız durup dururken bir darbe olur, tutukladıklarına da zorla patates yedirirlerse üç öğün o zaman gününüzü görürsünüz.
Çözümleri bu kadar uç noktaya götürmeden, meseleye liberal sosyal düzen içinde kalarak çözüm bulmak gerekiyor.
Bugün bunu yapacağım.
* * *
Bütün mesele Türkler'in doğru dürüst patates kızartma yapmayı bilmemelerinden kaynaklanıyor.
Meseleye özen gösterdiği söylenen lokantaların yüzde 95'inde bile kızartıldığı söylenen patates masaya geldiğinde yeni doğmuş bir bebeğin pipisi gibi yumuşak oluyor.
Halbuki güzel kızarmış patatesin üstü nar gibi olur, kıtır kıtırdır üstü, içi de yumuşak ama iyi pişmiştir.
Fransızlar'ın McDonald's'a kızmalarının temelinde Amerikan fast-food zincirinin Fransızlar'ın buluşu olan patates kızartmayı (adı üstünde ‘French Fries’) Fransızlar'dan daha güzel yapmaya başlamalarıdır.
Fransızlar bol laf konuşarak Le McDonald'a kızarlar ama sonra yine oraya gidip le Hamburger ile le French Fries da ısmarlarlar.
Ancak bence McDonald's da işi tam layığıyla yapamıyor, çünkü mükemmel bir patates kızartması yapmak için zamana ihtiyaç var, fast-food işinde de olmayan tek şey zaman.
* * *
Türkler hayatlarında bir kez bile Brüksel'in dar mahallelelerinden bir tanesinin içinde küçücük bir lokantada patates kızartması yeseler, bundan sürekli yemek isteyecekleri için memlekette patates stoku kalmayacağı gibi en iyi patates kızartmasının yapıldığı patates çeşidi olan Charlotte de Bretagne patateslerini ithal etmek zorunda bile kalabiliriz.
Bu tür lokantaları Brüksel'de nerede bulacağız da demeyin.
Yapacağınız iş basit. Gidin şehre, sokakta yürürken ‘‘Türkçe bilen var mı?’’ diye bağırın.
Hemen her sokakta Hadi Uluengin'in çocuklarından bir tanesi ya oynamakta ya da oradan geçmekte olacağından sorunuzun cevapsız kalmayacağı kesindir. Onlar size güzel lokanta bulmanızda yardımcı olur çünkü babaları da bu işten anlar, ağzının tadını bilir Hadi.
* * *
Şimdi size ünlü şef Alain Passard'ın patates kızartma yöntemiyle, Tuscan usulü kızartma yöntemini birleştirerek oluşturduğum özel patates kızartması hazırlama reçetemi veriyorum.
Bu ülkenin ekonomisinin refaha ulaşması için yapmayacağım şey yoktur, bunu da bilin.
Patatesleri bıçak kullanarak bir santimetre çap ve sekiz santimetre uzunlukta kesin. Buna Pommes Pont-Neuf şekli denir, klasik şekildir.
Kesmiş olduğunuz patatesleri sakın yıkamayın, onları bir havluyla kurulayıp, sonra da havluya sıkıca sarın.
Bu arada zentinyağını da tavaya koyup ısıtmaya başlayın. (Aslında mükemmel french fries at yağında pişirilir ama bakkalda bunu bulmanız azıcık zor olabilir diye düşünüyorum.)
Bir yandan da sarmısağı doğrayın, tuzu, biberi, naneyi, kekiği de hazır edin.
Yağ ısınınca patatesleri içine atın, büyük ve uzun çatalla karıştırın.
2 buçuk dakika sonra sarmısak tanelerini tavaya ekleyin.
5'incı dakikadan itibaren patatesler altın sarısı renk almaya başlayacaklar. Bu aşamada kekiği ve naneyi patateslerin üzerine serpin.
7'inci dakikada tuzu ekin ve biraz bekleyin.
Sonra süzgeç ile patatesleri bir tabağa alın. Beş dakika bekleyin.
Sıcaklığı biraz daha arttırdıktan sonra patatesleri tekrar tavaya atın.
Hemen patateslerin üzerine karabiber serpin.
Renk koyu sarıdan hafif kahverengiye dönüşürken de patatesleri yağı ve sarmısak taneleriyle birlikte kepçeyle alın.
Sonra bunu altına káğıt peçete serili bir tabağa koyup servis edin.
Yanında ketçap, mayonez ve hardal olsun. İşin doğrusu bunları mayoneze batırarak yemektir ama siz keyfiniz ne istiyorsa onu yapın.
İşte memleket ekonomisini kurtaracak bir yazı daha yazdım, artık gönül rahatlığıyla pizza yemeye gidebilirim.
Haydi baş baş...
Paylaş