Renkler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Öf be, özlemişim yahu!

Bu yazının sorumluluğu bana ait değildir. Eğer yazıda kızacağınız noktalar olursa-ki eminim olacaktır- şikayetlerinizi bana değil fikirlerin asıl sahibi olan insanlara iletin. Ben sadece aracıyım.

Doktora gittim.

Şikayetini anlat dedi.

‘Penisim çok yanıyor’ dedim.

‘Ha öyleyse onun hakkında orada burada dedikodu yapanlar vardır’ dedi.

***

Korkmayın.

Paniklemeyin.

Adam yine eskiden olduğu gibi yazmaya başladı diye sevinmeyin.

Giriş paragrafı sadece ‘GQ’ dergisi tarafından ‘Tüm zamanların En İyi Fıkraları Listesinin’ birinci sırasında yer alan fıkradır.

Garry Shandling anlatmış bunu.

Derginin komedi özel sayısını yapan editörler tam tamına 23 bin 540 adet fıkrayı değerlendirmişler.

Aradan 75 adetini seçmişler.

Doğrusu yukarda anlatılan fıkra ‘bir numara’ oalacak kadar iyi değil bence.

Ben Henny Youngman'ın anlattığı şu fıkraya daha çok güldüm:

‘Ben doğduğumda o kadar fazla çirkinmişim ki doktor ağlamaya başlayayım diye beni tokatlayacağı yerde beni doğurduğu için annemi tokatlamış’

Editörler bunu 67'inci sıraya koymuşlar.

74'üncü sırada yer alan da hoştu:

‘Tavuk, yumurtayı yatağa atmış. Onunla bir güzel sevişmiş. İş bittikten sonra tavuk bir sigara yakmış, gerinmiş ve ‘Bizimle ilgili yapılmakta olan felsefi tartışmaya da böylece kesin bir çözüm getirdik sanırım' demiş.

Vallahi aslında tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan çıktı tartışmasını noktaladığı belirtilen bu espriyi Hanny Youngman'inkinden bile daha fazla sevmişim, şimdi yazarken anladım bunu.

Penisli esprinin bir numara olması da siz okuyucuların bir şansızlığı, ben ne yapayım ki değil mi ama!

***

Tuhaf ama ilk sırada yer alanlar pek hoşuma gitmedi.

Şimdi farkına varıyorum ki onların 60'lara 70'li numaralara koydukları fıkraları daha çok sevmişim.

Örneğin şu 68'inci sıradaydı:

Adam manastıra kapanır ve konuşmama yemini eder.

Sadece yedi yılda bir iki kelime etmesine izin verilmiştir.

7 yıl geçer, yaşlılar heyeti adamı çağırırlar.

‘Haydi bakalım konuş' derler. Adam ‘Yerler soğuk' der.

Yaşlılar kafa sallarlar ve onu odasına yollarlar.

Aradan ikinci bir yedi yıl daha geçer.

Yine odaya çağrılan adam bu kez de ‘Yemekler kötü' der.

Yaşlılar yine başlarını sallarlar ve onu odasına yollarlar.

21'inci yıl gelir. Adam yine yaşlı heyetin önüne gelir ve ‘İstifa ediyorum' der.

Yaşlı heyetin sözcüsü ayağa kalkar ve kızgın bir ifadeyle 'Buna hiç şaşırmadık. Çünkü buraya ayak bastığın günden beri şikayet etmekten başka bir şey yapmadın ki zaten' der.

***

Biraz da etnik fıkra anlatalım

Listenin 30'uncu sırasındaydı bu da:

‘iki yaşlı yahudi adam yolda yürüyorlar.

Bir kilisenin önünden geçerken kapıda yazan not dikkatlerini çeker.

Notta ‘Katolik olun size 10 dolar verelim' yazılıdır.

Adamlardan bir tanesi yürümeye devam eder ama arkadaşı kapının önünde kalmıştır.

‘Murray' diye bağırır ‘Sen ne yapıyorsun?‘

‘Abe' der Murray ‘Gerçekten içeri girip din değiştirmeyip düşünüyorum.'

Abe panikler. Arkadaşına bunu yapmaması için dil dökmeye başlar. Ancak Murray ‘Yapacağım Abe, bunu yapacağım' der ve kiliseden içeriye girer.

20 dakika sonra Murray başı yana eğik biçimde, gayet sakin kilisenin kapısından çıkar.

Abe heyecanla ‘Murray 10 doları aldın mı?' diye sorar.

Murray ‘Yahu, sizler paradan başka bir şey düşünme misiniz tanrı aşkına' der.

***

‘Doktor kardeşim kendisini tavuk zannediyor ne yapacağımızı şaşırdık'

Doktor: Peki onu getirin hastaneye de tedavi edelim, bu güne kadar ne beklediniz ki?'

Adam: Getirecektik ama bedava yumurtaya da iyi alıştık zor geliyor şimdi bundan vazgeçmek'

Bu kötü ‘Amerikan stili fıkra' ise editörler tarafından 75 fıkralık listenin 14'üncü sırasına konulmuş.

Hazır başlamışken bir ‘Amerikan' daha:

‘Eğer ikiz çocuğum olursa bir tanesini yedek parça stoğu olarak kullanacağım'.

Buna kızanlar lüften Steve Martin'e telefon açsınlar, bana değil.

Ve bu ekolden son not, 70'inci sıradan:

‘Büyükbabamın kulakları çok zor işitiyor. Dolayısıyla ağzımızı okumak zorunda dediğimizi anlamak için. Buna bir itirazım yok ancak zaman zaman önemli bir şey söyledimize inandığında o sarı keçeli kalemle dudağımızın altını çizmeye başlamıyor mu işte buna katlanmak çok zor oluyor'

Sonuncusu en iyi olan galiba...

***

Başladığmız gibi bitireim bari de işin şanı olsun:

'İki arkadaş çölde yürüyorlarmış.

Birden bir yılan fırlayıp bir tanesinin penisini sokuvermiş.

Zehirli yılanın verdiği acıyla adam yerde kıvranmaya başlamış.

Adam ne yapacağını bilemediğinden koşa koşa 2 mil uzaklıktaki kasabaya gitmiş.

Doktorun kapısını çalmış, ona olan biteni anlatmış ve ‘hemen benimle gelin ne olur' demiş.

Doktor‘ Şu anda gelmem mümkün değil. İçerde kritik bir doğum yapacak hastam var ben gidersem anne de çocuk da ölebilir' demiş.

Ve devam etmiş ‘Sen geri dön arkadaşının yanına. Benim dediğimi aynen yaparsan arkadaşın kurtulur, yapmazsan büyük acılar çekerek ölür. Şimdi git oraya yılanın ısırdığı noktayı iyice em. Zehiri boşaltıncaya kadar emmeyi durdurma. Göreceksin bak arkadaşın kurtulacak'

Adam bunun üzerine koşarak arkadaşının yanına dönmüş.

Acı içindeki adam yerden arkadaşına bakarak ‘Ne oldu ne dedi doktor' demiş heyecan içinde.

Adam gülümseyen bir ifadeyle ‘Hiç endişe etme. Hiç bir şey yapmama gerek yokmuş. Müdahale etmeden zehirin etkisinin kendi kendine geçmesini beklemeliymişiz' der.

Herkese güzel pazarlar.

Yazarın Tüm Yazıları