Paylaş
Hayatta bazı şeylerin olduğu gibi bırakılması, modern hale getirilmemesi gerekiyor.
Çünkü modernlik her zaman iyi sonuçlar getiriyor diye bir şey yok.
Özellikle Amerikalılar hayatın bu basit gerçeğini anlamamakta ısrarlılar.
En son el attıkları konu da ‘dedektif romanları’.
Ona da el attılar ve sonuçta, henüz tahribat süreci tam anlamıyla bitmemiş olsa bile, güzel bir ekolü tamamen öldürmek için uğraşıp duruyorlar.
*
Aşağıdaki paragraf Ian Rankin'in ‘Strip Jack’ adlı kitabından alındı.
Dedektif John Rebus zor bir günden sonra evine geliyor ve bakın neler yapıyor:
‘‘Köpüklü banyosunun içine uzandı ve gözlerini kapadı. Derin derin solumaya başladı. Doktorunun kendisine tavsiye ettiği rahatlama tekniğini uyguluyordu. Yüksek tansiyonu da vardı, fazla değildi ama olsun yine de dikkat etmek gerekiyordu, ne olur ne olmaz... Tabii ilaçlar da vardı onları da alabilirdi -örneğin beta- blocker'ler tavsiye edilmişti. Ama doktor daha çok rahatlama tekniğinden yanaydı. Derin rahatlama. Kendine hipnoz uygulama...’’
Evet bu çağdaş dedektifimiz.
Şimdi de bakalım Philip Marlowe ne yapıyor zor bir gün sonunda bürosuna (tabii ki evine değil) dönünce:
‘‘Ceketimi attım, kravatımı da çıkardım, masama oturdum. Gözden ofis içkisini çıkardım ve kendime sıkı bir içki ısmarladım. Bir duble attım fayda etmedi. Bir duble daha attım yine sonuç yok...’’
*
Yani anlatabiliyorum derdimi değil mi? Atlantic Monthly Dergisi'ndeki yazısında konuyu gündeme getiren Stephen Budiansky ‘Soft-Boiled’ diyor bu tür dedektif romanlarına.
Philip Marlowe gibi tavırlı olan dedektiflerin yazıldığı kitaplara ‘Hard-Boiled’ denildiği hatırlanırsa bu adlandırmadaki ‘Soft’ yani yumuşak akla gelebilecek bütün anlamları içermek için kullanılıyor doğal olarak.
Efemine, duyarlı, sigara içmeyen, içki içmeyen, çocuklarına zaman ayıran, onları okula götüren, zencilere ‘Afrika kökenli Amerikalı’ diyen, karısını aldatmayan dedektifler moda olmaya başladı şimdilerde.
*
Philip Marlowe bu yeni dedektifleri görse onları iyice bir pataklardı buna eminim.
Amerikalılar hayatta doğru olarak gördükleri bütün şeyleri acaba neden hayal aleminin ürünü olması gereken dedektif romanlarında da görmek istiyorlar bunu anlamak mümkün değil.
Çizgi filmde de bunu yapıyorlar. Örneğin ‘Popeye’ karakteri pipo içiyor ya çocuklar buna özenir diye bir ara adamcağızın ağzına lolipop koymuşlardı.
Düşünün, sevgilisi Safinaz için dev denizci ile ölümüne kavga ederken Popeye Amerikan çocukları kötü adete alışmasın diye ağzında lolipop emip duracak. Olacak iş değil ve olmadı da zaten.
Bugs Buny uçurumdan düştü ama ölmedi deyip uçuruma atlayan, kedi elektrikli testereyle on parçaya bölündü yine bir araya geldi ben de bizim kediyi parçalayayım diyen normal çocuk nasıl yoksa, Popeye pipo içiyor bari ben de bir adet doldurayım diye harekete geçen çocuk da gayet tabii yok.
*
Toplumu bütün kötü yanlarından temizlemek aşırıya kaçtığı takdirde faşizme dönüşür.
Amerika'da temiz toplum fetişizmi de faşizm aşamasına çoktan varmış durumda.
Hep yazar dururum, New York'ta Times Square'yi hiç kimseye tek bir zararı olmayan seks dükkánlarından temizlediler, bunların yerine Walt Disney ve akrabaları doldurdu 42'inci caddeyi, sonunda traji-komik bir Disneyland'e dönüştü Manhattan'ın göbeği.
Artık oraya adım atmak istemiyor canım. Florida'daki Disneyland'e 15 kilometre ötede evi olduğu halde New York'a gelir gelmez soluğu Times Square'deki Disney dükkánında alıp, bundan da keyif alabilen Amerikalı turistleri görünce midem bulanıyor.
*
Sigara içilmeyecek, içki bir adet biradan ibaret olacak, ‘güvenli seks’ yapılacak, yağ yenmeyecek, üç ayda bir doktora gidilecek, hep duyarlı olunacak, hissedilen değil söylemeniz beklenilen şey söylenilecek, terapiste gidilecek, vitamin alınacak, spor yapılacak falan filan...
İsteyen böyle yaşasın tamam ama dedektifler neden bu şekilde yaşamalı buna cevap yok? Gerçekçi mi olması gerekiyor hayattaki her kitabın kahramanının?
Böyle bir gerek de yok, bence talep de yok. Ancak toplumsal baskı çok yoğun ve yazarlar alternatif yaşam biçimlerini dile getirmekten korkuyorlar.
Homoseksüel dedektif de çıkar yakında. Evli olduğu erkek arkadaşıyla nasıl mutlu olduğunu da okumak zorunda kalırız yakında bu kesin.
Yanlış anlamayın, homoseksüellerin yaşamlarını nasıl yaşadıkları beni hiç ilgilendirmiyor istedikleri kadar özgür olsunlar.
Ancak Philip Marlowe'u ziyarete gelen kadının bacağı mükemmel olmazsa, ipek çoraba dedektifin gözü takılmazsa, gelen müşteri erkek olursa ve Marlowe o erkeğe áşık olursa Film Noir türünde film yapılamaz ki.
Değil mi ama?
Bazı şeyleri olduğu gibi bırakmakta büyük yarar var.
Paylaş