Paylaş
Deniz Baykal, zam kararlarını açıklayan Güneş Taner için ‘‘Ağzındaki purosunu çıkarıp, halkın haline baksın'' demiş.
CHP Lideri'nin bu açıklaması, onun partisiyle Türkiye'nin hiçbir yere gitmesinin imkânsız olduğunu apaçık gösteriyor.
Çünkü Baykal, gerçekleri bir türlü göremiyor.
Şöyle ki; Güneş Taner en isabetli kararlarını puro içerken alır.
Elinden purosunu aldığınızda düşünme kapasitesi yıldırım hızıyla yüzde elli filan düşer.
Ben onun puroyla düşünme yeteneğinin birinci elden şahidiyim.
Ankara'da ekonomi muhabirliği yapıyordum, o da ekonomiden sorumlu bakandı.
Bir gün purosunu yaktı, bana dalgın biçimde bakmaya başladı.
On beş dakika kadar sonra duman dolu odada onun ağzından şu cümleler döküldü: ‘‘Bu çocukcağızın muhabirlik yapması, hem de ekonomide muhabirlik yapması, Türkiye Cumhuriyeti açısından bir utanç vesilesidir.''
Yıllar sonra adamın dediklerinin doğru olduğunu anladım ve bu orijinal derin düşüncesini ifade ediş biçiminde purosunun hiç de yabana atılmayacak rolü olduğunu kavradım.
Deniz Baykal ise bu basit gerçeği hâlâ daha göremiyor, yazıklar olsun.
***
Haydi buyurun bakalım. Yazımı normal olarak bu noktada bitirmem gerekiyor.
Çünkü yazacak bir şey kalmadı kafamda.
Yanlış anlamayın, bu sadece benim karşı karşıya kaldığım bir sorun değil.
Babıali'de bütün yazarlar her gün köşelerinin ancak üçte birini dolduracak kadar malzemeyle bilgisayarlarının önüne otururlar.
Diyelim ki yüz satırlık yerleri var. 35 veya 40'ıncı satırda orijinal fikri bitmeyen yazar Babiali'de daha henüz doğmadı.
Zaten bizim meslekte iyi yazar ile kötü yazarı birbirinde ayıran temel kriter de buradadır.
Kötü yazarlar 35'inci satırda fikirleri aniden bitince bocalayıp, işin sonunu doğru dürüst getiremezler. İstikrarlıdırlar bu konuda.
İyi yazarlar ise fikirleri bittiği halde bitmemiş gibi davranıp halkı kandıranlardır.
Bu iki kategori dışında kalan yazar, hemen hemen hiç yoktur.
İlk kategoridekiler ikincilere bayağı sinirlenirler.
Doğaldır bu, yeteneksizler hep sinirlidir, şikâyetçidir zaten.
Bunlar özellikle de bana sinirlenirler.
Çünkü benim yazı yazmam için fikir sahibi olmam bile gerekmez. Tek bir kelime verin yeter bana.
Örneğin diyelim ki ‘‘mastürbasyon'' dediniz.
Ben hemen hiç düşünmeme gerek kalmadan en azından 200 satırlık bir şaheseri, bir ‘Magnum Opus'u ortaya çıkarabilirim.
Ertesi gün yeteneksizler başlarlar bağırıp çağırmaya. Yok ne gerek varmış da, böyle şey yapılır mıymış da.
Tabii kimse bilmez ki aynı gün onların kendileri için seçtikleri yazı konusu ‘‘Türkiye'nin sosyo ekonomik yapısındaki derin yaralar''dır ve mucizevi biçimde bu konuda bile yazılarındaki fikirler 35'inci satırda bitivermiştir.
***
Konu çok dağıldı, toparlayayım.
Dediğim gibi yazı konum aslında bitti. Şimdi akıllı bir insan olarak kendimi biraz zorlasam yeni espriler de bulacağım.
Ama zorlamak istemiyorum ve tekrar edeyim, Sabah Gazetesi'ndeki arkadaşlara gerçekten çok imreniyorum.
Onlar işin kolayını buldu, artık 35'inci satırı bile beklemeden bodoslama birbirlerine sataşarak yazıya başlıyorlar.
Sabah'ta bu iş gelenek haline gelmeye başladı.
Halen sürmekte olan Mehmet Barlas, Hıncal Uluç ve Selahattin Duman arasındaki kavgaya bir de Hüsnü Çil ile Erman Toroğlu arasındaki çatışma eklendi.
İşin sonu nereye varacak, çok merak ediyorum.
***
Biliyorsunuz dün benim de kavga edebileceğim Hürriyet yazarı arayışına başlamıştım.
Size yemin ediyorum, bizim gazetede bu konuda büyük bir verimsizlik var.
Kim aklıma geldiyse kavga etmemizin imkânsız olduğunu kavrıyorum.
Dün başladığım potansiyel kavga hedefleri listeme bugün de eklemelerim olacak.
YAVUZ GÖKMEN: Onunla fikir kavgasına girebilmem için cinsiyet değiştirme operasyonundan geçmem gerekecek. Çünkü kendisi kadın cinsi dışında kalan tipleri muhatap olarak kabul etmemektedir. Çok zorlanır, kavga edebilecek insan bulamazsam, belki operasyona razı olabilirim. Ancak sadece 35'inci satırdan sonra zorlanmayayım diye cinsiyet değiştirme fikri bana bu aşamada birazcık radikal bir karar gibi geliyor.
ENİS BERBEROĞLU: Bu aralar bana ayıracak vakti yok. 2023 yılına kadar filan da kimseyi gözünün görebileceğini tahmin etmiyorum. Çünkü bildiğiniz gibi kendisi Susurluk muammasını tek başına çözmeye girişmiş durumdadır. Yazılarını dikkatli okuyanlar, aslında kendisinin muammayı çoktan çözmüş olduğunu, ancak hakkında yazdığı tiplere sinirlendiği için bunun henüz farkında olmadığını söylüyorlar. Hem zaten vakti olsa da onunla münakaşaya girmem. Çünkü araştırmaları sürecinde öylesine karanlık tiplerle uğraşmaya başladı ki, onlardan bir tanesi sırf Enis'e yalakalık olsun diye beni öldürmek filan isteyebilir.
YALÇIN BAYER: Yalçın'da multiple-konsantrasyon takıntısı vardır. Yani aynı anda altı ayrı şeyi bir arada yapıp düşünmek ister. Dolayısıyla tek bir noktaya konsantre olmasını beklemek haksızlıktır. Yalçın'ın tipik konuşması şöyledir: ‘‘Evet zamlar yüksek oldu... Zaten Pekin ördeği de iyi pişirilmelidir... Bitlis'te sorunlar sosyal krize yol açacak... Uğur Mumcu bir yazısında demişti ki... Bak, bak, bak, bak... Yarın Tunceli'ye gideceğim.''
Ben inanıyorum ki ilerde bir gün kendisi sadece tek konuya konsantre olacak ve o mucize sonucunda da Nobel Edebiyat Ödülü'nü filan alacak. İşte o güne kadar onunla tartışmak hem imkânsız, hem de anlamsız.
Gördünüz mü bakın, Hürriyet gerçekten bir tuhaf vallahi..
Paylaş