Demokraside fark atarız

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bugün İtalyan demokrasisi ile Türk demokrasisi arasındaki kalite farkı konusuna değineceğim.

Bilmem farkında mısınız ama İtalyan parlamentosunda tuhaf bir âdet varmış.

Beş (evet 5) milletvekili bir araya gelip imza topladıklarında onların istedikleri kişiyi parlamentoya getirtip konuşturma hakları bulunuyormuş.

Diyelim ki beş parlamenter, dünyadaki bütün parlamenterlerin aptal olduklarını ve aşırı şiddet yoluyla ortadan kaldırılmalarını savunan deri çizmeli bir kadın ile önceki akşam yemek yemiş olsunlar.

Kadın onlara Piedmont bölgesinden harika bir kırmızı Barbaresco şarabı eşliğinde muhteşem bir ‘Scaloppe di Tacchino al Forno con Funghi e Mozzarella’ yemeği de hazırlatmış olsun.

Aslında ‘hazırlatmış’ yerine ‘hazırlamış’ diyecektim ama deri çizmeli bir kadına da yemek hazırlamak kavramı hiç yakışmıyor, ne yapayım yani?

Size bir şey söyleyeyim mi, bu şarabı içip de bu yemeği yedikten sonra dünyadaki her kadın insanın gözüne muhteşem gözükebilir.

Hatta sözü edilen kadın Pakistan'da kocasının suratına oturarak onu öldüren 160 kiloluk kadın da olsa bir şey fark etmez.

(Not: Bu konuyu atladığımı düşünüyorsanız beni daha hâlâ tanıyamadığınız ortaya çıkıyor. Pakistan'da yaşanan ve gazetelerde hak ettiği büyüklükte, örneğin sürmanşet olarak filan verilmeyen bu muhteşem olayla ilgili derin yorumlarımı önümüzdeki günlerde peyderpey yapacağım.)

***

Barbaresco şaraplarının insan üzerindeki etkileri tuhaftır, haberiniz olsun.

İşte böyle bir geceden sonra beş kafadar milletvekili ‘‘Helal olsun karıya be, bari çağıralım şunu da parlamentoda bir konuşuversin’’ dediklerinde yapılacak hiçbir şey kalmamaktadır.

Yani o kadın İtalyan parlamentosuna girip, dünyadaki bütün parlamenterlerin ahmak olduklarını ve gerekirse aşırı şiddet kullanılarak ortadan kaldırılmaları gerektiğini anlatacaktır.

Türkiye'dekiler buna kızsa ve durumu protesto etse de bunu yapacaktır.

Milletvekilleri kadını istemeseler de dinleyecekler, illa da dinlemek istemeyenler ise çiş yapmak için tuvalete çıkma molasını tam da o anda vereceklerdir.

***

İtalya böyle tuhaf bir yer işte.

Konuya bu şekilde bakıldığında Kürt parlamenterlerin orada konuşturulması olayı da bambaşka bir içerik kazanıyor.

Yani çok da ciddiye alınmasına kesinlikle imkân yok bu olayın.

Değil mi, haydi itiraf edin.

Ve de bilmem anlatabiliyor muyum?

***

Bizim Türkiye'de olaylara bakış açımız İtalyanlar'ınkinden detayda farklı.

Onlar abuk kişileri bile parlamentoya getirtip konuşturuyor, biz ise parlamentoya seçilmiş olan kişileri polis zoruyla Meclis'ten alıp hapse tıkıveriyoruz.

Sadece bu nüans bile bizim insanlara ne kadar saygılı olduğumuzu, İtalyanlar'ın ise bir o kadar saygısız olduklarını gösteriyor.

İlk bakışta bu sözlerim biraz çelişkili gibi gelecek ama kesinlikle değil.

Müsaade edin açıklayayım.

***

İki ülkede var olan demokrasiler arasındaki bu minik fark, hatta minikten de bile daha küçük olan bu fark, İtalyanlar'ın hiçbir insana değer vermemelerinden kaynaklanıyor.

Dün de yazdım, yine tekrarlayayım, bu ülkenin insanları kendilerinden başka kimsenin konuşmasını dinlemekten hoşlanmaz.

Özet olarak İtalya kendi kendine konuşan insanların toplu halde yaşadıkları gayri nizami görünümde bir coğrafi mekândır.

İtalyan parlamentosunun bu kadar hoşgörülü olabilmesinin temelinde de bu yatıyor.

Zaman zaman bu parlamentoda kimliği belirsiz kişiler ayağa kalkmakta ve hayat hakkındaki fikirlerini uzun uzadıya anlatmaktadırlar.

O sırada koltuklarında uyuklamakta olan parlamenterler ise ilk önce konuşanın kim olduğuna, özellikle bunun kadın olup olmadığına bakıyorlar. Kadın ise ikinci aşamada da kısa etek giyip giymediğini ve göğüs dekoltesinin olup olmadığını araştırıyorlar.

Konuşan bir erkek ise.

Veya kadın olup da maksi etek giyinmiş ise... Göğsünde silikon yoksa veya o milletvekili bayan eski bir porno yıldızı değilse...

O zaman da tekrar uyuklamaya başlıyorlar.

Ve ne söylenirse söylensin, öldürseniz dinlemiyorlar.

***

Halbuki Türkiye böyle değil.

Burada herkes bir diğerinin ne dediğini merakla, ilgiyle dinliyor.

Hatta bu merak o kadar fazla boyutlarda ki, insanlar sadece karşılarında konuşanların ne dediğini değil, tanımadıkları insanların telefonlarda yaptıkları konuşmaları bile dinlemekte ısrar ediyorlar.

Hatta bununla yetinilmeyerek telefonlarda yapılan konuşmaların bantlara çekilip, çoğaltılarak oralarda yapılan konuşmaların tadının defalarca çıkarılması da sağlanıyor.

Özet olarak Türkiye'de insana... O insanın dediklerine haddinden fazla saygı olduğundan...

Konuşan her insan her halükarda dinleyici bulabildiğinden...

Türkiye'de hoşgörü de fazla gelişmemiş durumda.

Çünkü yapılan istatistikler göstermiştir ki ağzı olan herkes konuştuğu takdirde ortaya son derece abuk fikirler atılabilmekte, bunlar da var olan toplumsal sosyo-psikolojik huzuru bozabilmektedir.

Bu nedenle Türkiye'de öyle her insanın her olmadık yerde, örneğin parlamentoda filan, her istediğini söylemesine izin verilmez.

İtalya'da ise insana ve ne konuştuğuna katiyen saygı duyulmadığından, hoşgörü kılıfı altında insanlar aslında hor görülmektedir.

Türkiye sadece bu açıdan İtalya'ya on basmaktadır.

(Yazıdan o kadar çok sıkıldım ki her an şak diye düşüp bayılabilirim.)



Yazarın Tüm Yazıları