Paylaş
Tedavisi oldukça uzun zaman alan skolyoz için yeni geliştirilen iple tedaviyle daha iyi sonuçlar elde edilebiliyor. Skolyoz, farklı nedenlerle vertebraların yani omurga kemiklerinin sağa sola eğrilmesi veya kendi etrafında dönmesiyle gelişen bir hastalık. En basit tabirle c veya s şeklinde oluşabilen bu eğrilikler, derece durumlarına göre farklı şekillerde tedavi edilebiliyor. Çoğu skolyozun sebebi bilinmiyor. Ancak doğuştan olan gelişimsel problemleri, sinir-kas hastalıkları, travmalar, omurga tümörleri ve duruş bozuklukları da skolyoza sebep olabiliyor. Sağlıklı bir insan omurga kemikleri düz bir şekilde dizilirken skolyozda özellikle hastalar öne eğildiği takdirde rahatlıkla gözlemlenebilen kaymalar oluşuyor. Tedavi aşaması için öncelikle bu eğriliklerin çekilen röntgen filmleriyle eğrilik derecesi belirleniyor. Eğer açı küçükse fizik tedavi veya korse ile bu eğrilik düzeltilebiliyor. Eğer bu açı 50’den fazlaysa cerrahi müdahale gerekebiliyor.
HASTALARDA TAMA YAKIN DÜZELME SAĞLANDI
Özelikle küçük yaşlarda fark edilmesi ve tedaviye başlanması skolyoz için oldukça önemli. Boy uzamasının ve vücut gelişiminin devam etmesi hastalığın ilerlemesine sebep olabiliyor. Bu sebeple ne kadar erken tedaviye başlanırsa geri dönüşlerini almak bir o kadar kolay oluyor. İlerleyen yaşlarda kemikler de oturduğu için düzeltilmesi oldukça düşük ihtimallerde kalıyor. Bununla ilgili çalışmaları uzun süredir yürüten uzmanlar iple tedavi yöntemi, açılan küçük deliklerden omurların kamera eşliğinde vidalanması ve bu vidalara gerdirilebilen bir ipin geçirilmesi ile yapılıyor. Ameliyattan hemen sonrasında dahi yüzde 60-70’lere varan düzelme gözlemlenebiliyor. Eğriliğin olduğu omurlara yerleştirilen vidalar ile kemiklerin istenilen tarafa doğru büyümesi sağlanmış oluyor. Boy uzaması devam ettikçe eğrilik yönlendirilmiş olduğundan başka müdahaleye gerek kalmadan düzeliyor.
Bir süredir ülkemizde de uygulanan tedavi yönteminin en büyük avantajlarından biri, hareket kısıtlılığına sebep olmaması. Vidaları tutan yapının diğer ameliyatlardaki gibi platinden değil de ipten olması hastalar için büyük avantaj sağlıyor. Küçük yaşlarda başlandığında daha iyi sonuçlar alınabilen tedavi, uygulanan hastalarda çok büyük başarılara ulaştı.
ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN
KIŞ SPORLARININ BAŞ BELASI: HİPOTERMİ
Kayak mevsiminin halen devam ettiği ve havaların hala ısınmadığı şu günlerde yeterince önlem almadıysanız hipotermiye yakalanabilirsiniz.
Hipotermi kısaca normalde 36.5 derece olan vücut sıcaklığının 35 dereceye düşmesiyle vücudun tepki vermeye başlaması. Özellikle kışın uzun süre soğuğa maruz kalanlarda ve vücudunu soğuktan iyi koruyamayanlarda görülen hastalık müdahale edilmezse ciddi sorunlara yol alabilir. Soğukta yorgunluk ile karıştırılabilen bu belirtilere dikkat etmek gerekiyor.
Hipotermide ısı kaybının yüzde 50’si baş ve boyun bölgesinde olduğundan mutlaka şapka-bere, boyunluk, atkı gibi malzemeleri bu mevsimlerde ihmal etmemek gerekiyor. Özellikle kış sporları için çokça tercih edilen merkezlerde daha dikkatli olunmalı. Uzun süre soğuğa maruz kalındıktan sonra vücudun bir süre dinlenmesine önem verilmeli. Belirtilerin de kendini göstermesine rağmen dikkat edilmezse bilinç kaybı ve ani kalp durmaları gibi geri dönüşü olamayan durumlara yol açabilir. Bu sebeple belirtiler görüldüğü andan itibaren ilk müdahale olarak öncelikle soğuktan oldukça uzak durulması, hastanın battaniye ile ısıtılması, kafein ve alkol içermeyen sıcak içecekler içirilmesi hemen ardından ise doktor gözetiminde tedaviye başlanması gerekiyor.
Paylaş