Paylaş
NEDİR PEKİ BU BEL FITIĞI?
Omurga sistemi pek çok kemikten oluşur. Omurganın esnek olmasını sağlayan da bu kemikler arasındaki disklerdir. Bu disklerin hasar görmesiyle fıtıklaşma olur ve sinirlerde baskı oluşur. Bu baskı sonucunda da fıtık ağrıları dediğimiz şiddetli bel ve bacak ağrıları başlar. Genelde 30-60 yaş grubu arasında görülse de her yaşta ortaya çıkabilir. Sebeplerin başında obezite ve hareketsiz yaşam tarzı geliyor. Yanlış spor, ani hareketler hastalığın en önemli tetikleyicileri.
Şiddetli bel ve bacak ağrıları, ayakta uyuşmalar, idrar tutamama gibi belirtilerle kendini göstermeye başlıyor. Tabii ki her fıtık hastasının ameliyat olmasına gerek yok. Hastalık başlangıç seviyesindeyse yatak istirahati, ağrı kesici ve kas gevşetici kullanılması öneriliyor. Hasta hareketlerine ve yaşam tarzına dikkat ederek gerekirse fizik tedavi alarak ameliyata ihtiyaç duymadan bu hastalıkla baş edebilir. Ancak bel ve bacak ağrıları çözülemez duruma geldiğinde ameliyat da zorunlu hale gelir. Ameliyatla ve yeni yöntemle ilgili Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesinde görev yapan Prof. Dr. İbrahim Aşık’tan birkaç önemli nokta öğrendik.
YÜZDE 70 BAŞARI ORANIYLA İLERLİYOR
Bel fıtığı ameliyatlarında amaç diskin fıtıklaştığı kısmın çıkartılması. Klasik yöntemde yani açık ameliyatta fıtığa ulaşmak için kaslara, kemiklere ve bağlara bir miktar da olsa zarar verilir. İyileşme süresinin uzunluğu, fıtığın tekrar riski ve dokulara verilen zarar sebebiyle enfeksiyon riski bu yöntemi korkulan bir tedavi haline getirebiliyor.
Oysa ki perkütan diskektomi dediğimiz yöntemde ise iğne deliği kadar küçük bir bölgeden ilerletilen alet ile fıtıklaşan disklere ulaşılır ve fıtık temizlenir. İşlemden sonra aynı delikten 2 kez radyofrekans termokaogülasyon denilen sinir iletimini geçici olarak durduran bir işlem uygulanır. Görüntüleme eşliğinde uygulanan bu yöntem klasik yönteme göre oldukça basit. Lokal anestezi kullanılan yöntemde riskler ve iyileşme süreleri oldukça az. Hastalar hastaneye yatırılmadan ayaktan tedavi edilir.
Yüzde 70 oranında başarıya sahip bu yöntem fıtık hastaları için yeni bir kapı aralamışa benziyor.
ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN
SICAK HAVALARDA ANTİBİYOTİK DİRENCİ
Her hasta olduğunda ısrarlara rağmen ilaç kullanmayan yakınlarınızın bir bildiği var. Son senelerde kendini iyice göstermeye başlayan antibiyotik direnci; kısaca antibiyotik kullanımında dahi bakterilerin çoğalabilmesi durumu. Ancak durum bundan ibaret değil. Direnç arttıkça enfeksiyonlara karşı vücudun direnci de düştüğü için çok küçük enfeksiyonlar bile ciddi boyutta hastalıklara davet çıkarabilir duruma geliyor. Şimdiye kadar bu direncin antibiyotik kullanımına bağlı oluştuğu düşünülüyordu. Ancak ABD’de yapılan son çalışmalara bu dirence çevresel baskıların da sebep olduğu görüldü. Yapılan deneylerde, ele alınan deneklerin yaşadığı bölgelerde yerel ortalama sıcaklığın 10 derece kadar artmasıyla antibiyotiğe dirençli bakteri gruplarında da artış gözlendi. Aynı zamanda nüfusla direncin ilişkisini de araştıran ekip, bu etkenin de direnci önemli ölçüde etkilediğini gördü. Direnci azalmak için sıcaklık artışıyla ilgili yapılabilecek bir şey yok gibi. Yine de antibiyotiği olabildiğince az kullanmakta fayda var.
Paylaş