Paylaş
Usul usul toprağa düşerdi damlacıklar. Bereket yanında güzel duygular uyandırırdı insanlarda. “Yağmurun sesine bak, aşka davet ediyor” gibi yıllarca dillerden düşmeyen şarkılar hep o eski yağmurlarda yazılmıştı.
Şimdiki şiddetli yağmurlar, fırtınalar, kuraklıklar ve bunların nedeni küresel ısınmayı düşürürken yakın zamanda birinci doğum günü pastasını kestiğimiz torunum geldi aklıma. Bora’nın doğduğu gün hızı 130 kilometreye ulaşan tarihinin en şiddetli fırtınası İstanbul’un altını üstüne getiriyordu. Uçaklar inemiyor, gemiler çalışamıyor, rüzgârdan uçmasınlar diye moto-kuryelerin bile çalışmalarına izin verilmemişti.
130 YIL YAŞAMAK
Bilim insanlarına göre 2030’da insan ömrü ilk kez ortalama 90 yılı geçecek. Araştırmalar son 100 yılda insan ömrünün 30 sene uzadığını gösteriyor. İngiltere’de 1901’de doğan bir bebek ortalama 45 yıl yaşıyordu. Geçtiğimiz yüz yılda doğan bir bebek ise ortalama 75 yaşına kadar yaşıyor. Bir başka hesapla her 10 yılda ömürler 3 sene daha uzamış. Ya da her yıl 3.5 ay daha uzamış. Haydi bir de güne vuralım, geçtiğimiz yüzyıl boyunca ortalama insan ömrü her gün 7 saat uzamış. Bu varsayımla, içinde bulunduğumuz yüzyılın sonuna kadar insan ömrünün ortalama 120–130 yıl olması sürpriz olmayacak.
Ömürler uzuyor iyi de bu gidişle dünya yaşanmaya değecek bir yer olacak mu orası şüpheli. Küresel ısınma durdurulamazsa kritik eşikler aşılacak. Eriyen buzullarla denizlerin yükselmesi ve öldürücü kuraklıklarla 2100 yılında belki ekilecek toprak bile bulunamayacağını dile getiriyor bilim insanları.
UYGARLIĞIN SONU YAKIN
Fiziği herkesin anlayabileceği dilde yazdığı kitaplarla büyük ilgi çeken Prof. Dr. Carlo Rovelli ise şu uyarıyı yapıyor:
“Türümüzün çok uzun süre yaşayacağını sanmıyorum. Kuzenlerimizin hepsinin soyu tükendi. Üstüne üstlük çevremize de zarar veriyoruz. Tetiklediğimiz iklim ve çevre değişiklikleri çok vahşiceydi. Kamuoyunun ve politikacıların görmezden gelmeyi tercih etmesi, kafalarını kuma gömmeleri nedeniyle bunları hasarsız atlatabileceğimizi sanmıyorum. Kendi bireysel ölümünün kaçınılmazlığının farkında olan tek tür biziz. Korkarım kısa süre içinde uygarlığın sonunun geldiğini bilinçli olarak görecek bir tür olmamız gerekecek.”
YİNE DE UMUT VAR
Kısacası gelecek kuşakları zor günler bekliyor. Ama umutlanmak için de nedenler var. Rusya-Ukrayna savaşından sonra küresel ısınmanın baş sorumluları kömüre, doğalgaza, petrole bağımlılığı azalıp güneşe, rüzgara dönmek için bütün ülkeler seferberlik ilan etti.
Daha geçtiğimiz hafta 60 yıldır üzerinde çalışılan nükleer füzyon teknolojisindeki yeni bir adım açıklandı. Bu tarihi gelişme hayata geçtiğinde sınırsız temiz enerji kaynağı yaratılabilecek. Basit bir örnek verelim. Nükleer füzyon sayesinde bir bardak suda bulunan döteryuma az miktarda trityum eklendiğinde bir evin yıllık enerji ihtiyacı karşılanabilecek.
Sözün özü, mevcut durum çok parlak değil ama umutlanmak için de pek çok neden var. Belki de yağmurun usul usul yağacağı günler çok uzak değil. Yeter ki insanlık aklını başına alsın.
Paylaş