Paylaş
Bu yıl ise ortalamaların 10 derece üzerinde 18-20 dereceyi gören sıcaklıklar yaşıyoruz. Isıdaki anormal değişimler, hızı 100 kilometreyi bulan lodos fırtınası ve gökyüzünün delinip 1 aylık yağmuru birkaç saatte İzmir’in üzerine boşaltan doğa felaketlerinin temel nedeni.
Ama alışmamız gerek. Küresel ısınma bütün dünyayı olduğu gibi İzmir’i de pençesine aldı. Önceleri 5-10 yılda bir yaşanan büyük sel felaketlerini, orman yangınlarını, kuraklıkları, zeytin, üzüm, bal ve bilumum gıda ürünlerindeki kıtlıkları artık her yıl yaşamaya alışmamız gerek.
KÜRESEL ISINMANIN AŞISI YOK
Kovid-19’un bile aşısı bulunup çıkış yolu açıldı. Bilim insanlarına göre ekim–kasım ayına kadar Türkiye’de hayat normale dönecek. Ama küresel ısınmadan korunmanın aşısı yok. Tek aşı ülkelerin işbirliği ile küresel ısınmaya neden olan gaz salınımını azaltmak. Kömür başta olmak üzere fosil yakıtları kullanmamak. Rüzgara, güneş enerjisine, mazotlu-benzinli yerine elektrikli otomobillere dönmek, sanayide küresel ısınmayı artıran kimyasalları kullanmamak.
Bazıları küresel ısınma sonucu 2035’te şu olacak 2050’de bu olacak gibi senaryolara bakıp, “Daha çok var, şimdi bana zararı yok” diye düşünüyor. Ama geçen hafta yaşanan sel, felaketin çoktan başladığını gösterdi. Küresel ısınmanın vereceği zararlar 20-30 yıl sonra bir günde gelmeyecek. Her yıl, her gün daha önce görmediğimiz ölçüde sel, fırtına, kuraklık gibi doğa olaylarıyla karşımıza çıkacak. Gelecek için yazılan senaryolar adım adım gerçekleşerek. O tarihler geldiğinde dünya zaten yaşanılamaz hale gelmiş olacak.
DENİZLER ÇOK HIZLI YÜKSELİYOR
Geçen hafta Ocean Science dergisinde yayımlanan rapora göre okyanusların seviyelerinin yükselme hızı en kötümser tahminlerden bile fazla. Dünya nüfusunun üçte ikisi deniz kıyılarında yaşıyor. Hızla yükselen denizlerin kıyı kentlerini, trilyonlarca dolar değerindeki mülkleri sel, süper fırtınalar, dev gel-git felaketleriyle karşı karşıya bırakması bekleniyor. Suların yükselmesinin önceki tahminlere uygun hale gelebilmesi için, atmosfere 200 milyar metreküp daha az karbon bırakılması gerekiyormuş. Bu rakam ise dünyadan atmosfere salınan 5 yıllık karbon miktarına eş.
KEMERALTI NEDEN SİGORTALANMIYOR
Geçen haftaki yağışlarda Körfez’e akan sular deniz seviyesini yükseltince en fazla Kemeraltı, Kordon, Güzelyalı gibi kıyı semtleri etkilendi. Kemeraltı esnafı, Körfez’de sular yükselince kanallardan denize akan yağmur sularının geri teptiğini söylüyor. Su denize akamayınca mazgallardan taşıp dükkanları sular altında bırakmış. Eğer neden bu ise altyapının yeniden planlanması gerek. Bundan sonra sellerin ardı arkası kesilmeyecek.
Her biri ayrı birer ekmek teknesi olan bu işyerlerindeki zarar ziyanı içimiz parçalanarak gördük. Ama bu arada bazı sigorta şirketlerinin SİT alanı ve altyapı kötü olduğu gerekçesiyle Kemeraltı’ndaki dükkanları sigortalamadığını öğrendik. Garip bir durum. Sigorta şirketleri risk için vardır, bundan para kazanır. Kemeraltı’nda risk yüksek diye sigorta yapmıyorlarsa iyi niyet yok demektir. İlgili kurumların Kemeraltı esnafının yakınmalarına kulak vermesi gerek.
Paylaş