Paylaş
Neden olmasın. Sadece hemşehrilik değil, duygularıyla değil, toplumsal barışın bir sembolü olarak bile Mustafa Koç, İzmir Fuarı ve benzeri pek çok etkinlikte anılabilir.
Koç’un ölümünden sonra patrondan, işçiye, sağdan, sola toplumun tüm kesimlerinin aynı duygularla bir araya geldiğini görünce hafızam 80 öncesi yıllara gitti. O zamanlar gençler ellerinde pankartlar Koç, Sabancı, Eczacıbaşı önde gelen sanayi gruplarının tamamına saydırırdı. Bugün ise Mustafa Koç, sosyal medyada ve köşe yazılarında en çok Gezi olayları sırasında Divan Oteli’nin kapılarını açtığı için gençler tarafından büyük bir övgüyle anılıyor.
İşçiler için de durum çok farklı değil. Türkiye’nin en kurumsallaşmış şirketlerinden biri haline gelen Koç Grubu kazan, kazan politikası izleyerek hem çalışanlarının memnuniyetini artırdı, hem de şirketlerinin performansını geliştirmede hayli başarılı oldu. Sonuçta ölümünün ardından grupta bulunan 80 binden fazla çalışanı kendisini büyük bir sevgiyle anabiliyor.
İLK BUZDOLABI, İLK ARABA
Ve Türkiye. Evine Koç ürünü girmeyen aile yok gibidir. Bir zamanlar buzdolabı denmez Arçelik denirdi. Kadınlar çamaşır yıkama derdinden önce Arçelik’in merdaneli çamaşır makineleriyle kurtuldu. Yiyecekler tel dolabından çıkıp Arçelik buzdolabına girdi. Türk insanının önemli bir bölümü ilk olarak Koç’un ürettiği Anadol sayesinde otomobil sahibi olabildi. Bu ilkler saymakla bitmez.
Yine başa dönelim. Bir ölüm 80 öncesinin vurdulu kırdılı ortamından 40 yıl sonra toplumun tüm kesimlerini bir araya getirebildi. Demek ki, geçen sürede düşüncelerde, toplumda büyük bir değişim olmuş. Olan o günlerde yaşamlarını kaybedenlere, çekilen acılara olmuş. Bugünün de çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Büyük bir olasılıkla 5 yıl, 10 yıl sonra “Acıları, kayıpları yaşamadan da aynı noktaya gelebilirdik” diye düşüneceğiz.
Sadece bu toplumsal uzlaşma hayali bile, Mustafa Koç’u simge yapılıp, onun anısına 85. Uluslararası İzmir Fuarı’nın kapılarının açılmasına gerekçe olabilir.
Paylaş