Paylaş
YAKLAŞIK 19 YIL ÖNCE
Hikaye yaklaşık 19 yıl önce 1 Şubat 1999’da başlar. Bundan sonrasını çocuk doktoru olan Tamer’in kaleminden su gibi akan satırlara bırakıyorum:
“Yoğun bir çalışma günümde muayenehanemin kapısından içeriye kucaklarında yeni doğmuş bebekleriyle genç bir anne baba girdi. Giysileri, konuşma ve tavırları ile kırsaldan geldikleri belli oluyordu. Bebek sağlıklı görünüyordu. Ancak anne ile baba anlatmaya başlayınca bir şeylerin ters gitme olasılığının yüksek olduğunu hissettim. Akraba evliliği yapan anne ve baba daha önce olan iki çocuklarını 1 yaş civarında kaybetmişlerdi. O bebeklerde de her şey normal başlamış ama ardından hastalanmışlar ve hastanelerde tüm çabalara rağmen kurtarılamamışlardı. Bulgular kalıtımsal bir hastalığı işaret ediyordu ancak tanısı konulamamıştı. Anne ile baba bu çocuklarının da aynı akıbete uğramasından aşırı endişe duyuyorlardı.
Uzun ve zorlu bir yolculuğun başındaydık. Bir hafta önce çocuk hastanesinden bir arkadaşım yurtdışı ile genetik hastalıkların taramasıyla ilgili bir bağlantı kurduğunu, istersek bazı taramalar için örnek gönderebildiğini söylemişti. Hemen onu aradım. Ancak tetkikler oldukça pahalıydı. Yine de farklı yöntemlerle bu tetkikleri yaptırmayı başardık. Sonuçlar bebekte bir vitaminin yapımıyla ilgili enzim eksikliği olduğunu söylüyordu. Kaybedilen bebeklerin durumları da bu eksiklikle uyumluydu: Biotidinaz enzim eksikliği.
VETERİNERLERİN KULLANDIĞI
Anne ve babayı görüşmek için çağırdım. Onlara tam önceki bebeklerinde olan hastalığın bu bebekte de olduğunu söylemiştim ki, baba aniden kalkıp koşar adımlarla odamdan çıktı ve kapıyı çarparak muayenehanemi terk etti. Anne hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştı. Ama bir süre sonra anneyi sakinleştirmeyi ona iyi haberi vererek başarabildim. Hastalığın tedavisi vardı. Bu vitamini büyük miktarlarda vermek gerekiyordu. Ama bir sorun vardı. Bu kadar büyük miktarlarda vitamin içeren ilaç piyasada yoktu. Sadece veterinerlikte hayvanlar için kullanılan bir preperat vardı. Bu ilacı bebeğe de kullanabileceğimizi öğrendim ve vakit kaybetmeden ilaca başladık. Ailenin hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyordu. Eğer sonuç alabilirsek ilaç yaşam boyu kullanılacak ve aile için maddi yük getirecekti. Aynı zamanda veterinerlikte acil olarak kullanılan bir ilaç olmadığı için zaman zaman piyasada bulunamıyordu. Bu yüzden ciddi bir stok bulundurmak gerekiyordu. Bu koşuşturmalarda annenin yanında artık hep dede vardı. Hiçbir zaman yılgınlığa düşmeyen, yoktan var eden, yeri geldiğinde bana bile moral vermeye çalışan bir dede.
O BEBEK BÜYÜDÜ
Artık bebeğimiz büyümeye başlamıştı. Adı Emine idi. Her şey yolunda gidiyor, gelişme testleri hep yaşının önünde seyrediyordu. Aile sürekli Manisa’nın bir dağ köyünden gidip geliyor, ilaçlar ve tetkikler için yoktan var ediyordu. Bu aşamada üniversiteden sınıf arkadaşım Dr. Mahmut Çoker’den de ciddi destek almaya başladık. Emine’nin vitaminini bir gün bile aksatmadık. Emine yürüdü, konuştu, okula gitmeye başladı. Yılda 3-4 kez görüşüyorduk. Köye yakın okul olmadığından yakın bir kasabada ev tutulmuş ve ortaokulu orada okumaya başlamıştı Emine. Derslerinde oldukça başarılıydı. Tıp bayramı dahil her bayram beni mutlaka arıyorlardı. Lise eğitimine Salihli’de başlamış yine oldukça başarılı geçiyordu.
VE ŞİMDİ TIPTA OKUYOR
Son bir yıl artık Emine beni aramaz olmuştu. Artık kontrollerini iç hastalıklarında başka bir doktora yaptırıyordu. Dedesi son bayram arayıp Emine’nin iyi olduğunu söylediğinde sevinmiş ama biraz da içim bir tuhaf olmuştu. Bugün sekreterim Emine’nin dedesi birlikte bekleme odasında beklediğini söyleyince her zamankinden daha fazla sevindim. Herhalde içime doğmuştu. Ellerinde kocaman bir çiçekle dedesiyle birlikte odaya girdiklerinde Emine artık genç bir erişkin olmuştu. Bana sürpriz yapmak istediğini 1 yıl önce Celal Bayar Tıp Fakültesi’ni kazandığını, birinci sınıfı başarıyla bitirdiğini söyleyince neler hissettiğimi bilemezsiniz.”
Paylaş