BEŞ KRİTER VAR
Uluslararası yaşanabilir şehirler endeksinde sıralamaları belirlemek için beş kriter kullanılıyor. Bunlar huzur- istikrar, sağlık hizmetleri, eğitim olanakları, kültür ve çevrede yeterlilik, son olarak gelişmiş altyapı şeklinde sıralanıyor.
Her ne kadar iç ve dış göç arttıkça sıkıntı artsa da İzmir’i huzurlu, toplumsal kargaşaların fazla olmadığı bir şehir olarak tarif edebiliriz. İnsanlar genellikle birbirine hoşgörülüdür. Trafik başta olmak İstanbul’da görülen keşmekeş, kaba davranışlar fazla olmadığı için genelde güvenli bir şehir kabul edilir İzmir,
Sağlık ve eğitim hizmetleri açısından ise üniversiteleri, hastaneleri, ilk ve orta eğitim kurumları İstanbul’la rahatlıkla yarışabilecek düzeydedir. Şehir içinde kültür, eğlence olanakları hayli fazla. Ayrıca Foça’dan Çeşme’ye, Kuşadası’ndan Urla’ya en fazla bir saatlik araba sürüşü uzaklığında dünyaca ünlü turizm merkezleriyle çevrili olması İzmir’i cazibe merkezi yapıyor. Modern hava limanı, metro, tramvay, deniz araçlarından oluşan toplu ulaşım ağına sahip olması ise altyapı kriterinde İzmir’e puan kazandırıyor.
VİYANA NEDEN BİRİNCİ
2023 yılı Dünya Yaşanabilir Şehirler Endeksi kısa bir süre önce yayımlandı. Viyana birinci sırada yer alıyor. Viyana huzur, istikrar, kültür ve eğlencenin mükemmel bir karışımına sahip olduğu için dördünce kez liste başı.
Hemen çok yakın bir tanıdığımdan örnek vereyim. Mavişehir’de kiralık oturduğu evden deprem riski nedeniyle çıkma kararı alan tanıdığım bulup buluşturup güven içinde oturabileceğini düşündüğü bir ev satın aldı. En son deprem yönetmeliklerine uygun, yaşı genç bir daire. Daireyi satın almadan önce konuştuğu evde oturan kiracı kontrat süresi dolunca çıkacağını söylediği için içi rahattı.
ALDIĞI EVE OTURAMIYOR
Ama süre dolduğunda kiracı, “Bu ay, öbür ay” diye oyalamaya başladı. Niyetin iyi olmadığını anlayan yakınım mahkemelerle uğraşacağına kiracıya tutacağı yeni evin birkaç aylık kirasını ve taşınma masraflarını ödemeyi teklif etti. “Tamam” deyip birkaç ayda öyle oyaladılar. Sonra bir gün kiracının avukat olan oğlu arayıp, “Evden çıkmıyoruz ne yaparsanız yapın” dedi.
Şimdi 6 ay sonraya tarih verilen mahkeme günü bekleniyor. Yakınımın başka evi olmadığı için mahkeme eninde sonunda ev sahibi lehine karar verecek. Ama o arada tapunun sahibi olsa bile mülkü adeta kiracıda olduğu için kendi evinde oturamayan mal sahibi başka ev için ödediği kiralar, kiracı çıkmadığı için evin alınması için çekilen kredilerin geri ödemesinde bütçe planlarının bozulması gibi pek çok sorunla uğraşmaya başladı.
YABANCILAR FİYAT YÜKSELTİYOR
EGE’YE TALEP ÇOK
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin hesaplarına göre bu bayram sadece Antalya için yapılan rezervasyon 300 bini buldu. Otellerde doluluk oranı yüzde 100. Ege de bayram turizminden hayli büyük pay alıyor. Toplam 700 bin kişi bu bayramı Ege ve diğer bölgelerde geçirecek. Günübirlik gelip gidenlerle birlikte Çeşme’nin nüfusu geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bayram günlerinde 1.5-2 milyonu bulur herhalde.
Turizm, gıdadan tekstile onlarca sektöre hayat verir. Çeşme’ye gelecek 2 milyon kişi domates de yiyecek, yumurta da... Lokantalar, kafeler, oteller okulların yeni tatil olması ve bir türlü ısınamayan havalar nedeniyle birkaç haftasını kaçırdıkları yaz sezonunun canlılığını bu bayramdan itibaren yaşamaya başlayacak.
2 milyon kişi 100’er lira harcasa 20 milyar TL yapar. En kaba hesapla her bir bayram gününde sadece Çeşme’nin payına düşen bu... Bodrum’dan Kuşadası’na, Foça’dan Marmaris’e, Fethiye’ye Ege’nin pek çok turizm merkezi bayram canlılığıyla ekonomilerine can katacak.
Uzay treni İzmir’de
BÖLGENİN SANAYİ DEVİYİZ
Türkiye Ekonomik ve Politik Araştırmalar Vakfı Direktörü Prof. Güven Sak, bu durumu şu sözlerle açıklıyor:
Türkiye, içinde bulunduğu bölgenin imalat sanayi ihracatının neredeyse 3’te 1’ini tek başına gerçekleştiren bir sanayi ülkesi. Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’da Türkiye bir sanayi devi. Rusya dâhil pek çok Ortadoğu ülkesinde imalat sanayi ihracatının toplam ihracat içindeki payı yüzde 20’lerde. Türkiye’de ise aynı İsrail gibi yüzde 80’lere ulaşıyor.
Türkiye bir sanayi ülkesi olduğundan başkalarına mal satmadan zenginliğini koruyamaz. Rusya ve Ortadoğulular doğal kaynak satarak zenginliklerine zenginlik katabilirler. O nedenle Ortadoğu ülkelerinde ve Rusya’da demokrasi ve hukukun üstünlüğü milletleri zenginleştirmek için çok önemli olmayabilir. Türkiye için demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadan zenginleşmek mümkün değildir. Sanayi ve sürekli yenilenme gereği bunu gerektirir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü Türkiye için kişi başına gelirde 10 binden 25 bine çıkarken daha da fazla gereklidir. Türkiye bir Ortadoğu ülkesi olamaz.
Türkiye yapısı gereği cari açık veren bir ülke. O nedenle dış kaynağa ihtiyacı var. Yabancı yatırımın güvenip gelmesi için de demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı şart.
GÜNEY KORE EĞİTİMLE SIÇRADI
Şaka bir yana, bugüne kadar görülmemiş boyutlara ulaşan vize krizi yurtdışına sağlık, eğitim, iş amaçlı gerçekten gitmesi gerekenlerde büyük bir çaresizlik yaratmış durumda. İhracatçı arkadaşım anlattı. Yüklü miktarda sipariş vermek isteyen bir alıcı, firmasını daha yakından tanıtmak için Danimarka’ya davet etmiş. Ama vize sorunu olduğu için arkadaşım utana sıkıla bir davet mektubu göndermelerini istemiş. “Dakka bir, gol bir” dedi arkadaşım: “Daha pazarlık başlamadan alıcı bizden güçlü konuma geliyor. O zaman istediği şartları ve fiyatı dayatmaya çalışması normal. Çünkü vize alabilmek için bile onların davet mektubuna ihtiyacımız var.”
Vize krizine Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi de isyan ederken haklı olarak şunları söylüyor: “İhracat hedeflerine ulaşmanın birinci koşulu fuarlara, ticaret heyetlerine katılmak ve müşteri ziyaretleri yapmak. İhracatçıların çok hızlı vize alabilmeleri gerekiyor. Schengen bölgesi ülkelere bu süreçte aylar sonrasına randevu veriliyor. Vize sorununa çare olabilecek formüllerden biri yeşil pasaport. Bazı meslek gruplarında hak sahiplerinin eşlerine varıncaya kadar yeşil pasaport verilirken, en çok ihtiyaç duyan ihracat dünyasına çok sınırlı veriliyor.”
ANKARA KENDİNİ KAYIRMIŞ
Ancak vize konusundaki rahatsızlıklar için iğneyi Avrupa ve ABD’ye batırırken çuvaldızı da kendimize batırmamız gerek. Yeşil pasaport dağıtımında yıllardır süre gelen garip uygulamaların bedelini şimdi gerçekten vizeye ihtiyacı olan öğrenciler, iş insanları çekiyor. Yıllar önce yapılan yasal düzenlemelerle vekiller ve bürokratlar resmen kendilerini kayırmış. Yurtdışında gezip tozma dışında hiçbir işi olmayacak memurlara, eşlerine, çocuklarına devlet bol keseden yeşil pasaport dağıtmış.
Bürokrasi kendisi için çalışır da diğer meslek gruplarından avukatlar gibi haklarını savunmayı bilenler geri kalır mı? Onlar da bastırmış belirli bir meslek kıdemine ulaşanlar için yeşil pasaportu koparmış. Meslekleri gereği çok daha fazla yurtdışında gidip gelmek durunda olan gazeteciler ise sadece görev için, o da her seyahatte Ankara’nın onayı şartıyla gri hizmet pasaportu alabiliyor.
TÜRK PASAPORTLU YABANCILAR
Sadece turizm değil nitelikli teknik eleman aranan pek çok sektörde benzer durum görülüyor. Oto tamircileri çırak bulamamaktan, yeni eleman yetiştirememekten şikayetçi. Boyacılar asgari ücret yükseldiği için yanlarında eleman çalıştıramamaktan şikayetçi. Elektrikçiler aynı şekilde. Buna karşılık ayda 4 bin liraya çalışan Suriyeli, Afgan mülteci yardımcı eleman sayılarında ciddi bir artış olduğu gözleniyor. Evinize tamirata gelen teknik ekipteki yardımcı elemanın Türkçe bilmeyen bir yabancı olması artık şaşırtıcı değil.
ULUSLARARASI İLİŞKİLER MEZUNU
Teknik elemanların bu kadar kıymete bindiği bir dönemde sürprizlerle de karşılaşılıyor. Elektrik işi için evime gelen bir genç, matkapla duvarları delip, kabloları çekerken sohbet ediyorduk. Celal Bayar Üniversitesi’nin dört yıllık Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olduğunu söylediğinde şaşırıp kaldım. Mezun olduktan sonra bölümüyle ilgili iş bulamamış. İş aramaya başladığında teknik eleman sıkıntısı çekildiğini görünce bir çıraklık kursuna yazılmış. Sertifikasını alıp çırak olarak elektrikçinin yanında çalışmaya başlamış. İşinde ustalaşınca arkadaşıyla birlikte ortak iş kurup inşaatlarda, tadilatlarda elektrik işleri yapmaya başlamışlar.
Boyacısından, tesisatçısına son zamanlarda sohbet ettiğim teknik elemanların hemen hepsi Almanya’nın kısa bir süre önce uzman kişilere çalışma iznini kolaylaştırma için yeni yasal düzenlemeler yapma kararının heyecanını taşıyordu. Avrupa’da yaşam gençlere cazip geliyor. Doktorlardan sonra elektrikçilerin, boyacıların, kaynakçıların ve daha birçok sektörden yetişmiş uzman elemanların yeni bir Almanya göçü başlatmalarına hazır olmak gerek.
YETİŞTİRİLENLERİ BATI ÇALIYOR
Piyasaların en büyük derdi belirsizlik. O nedenle özellikle son iki haftada önemli sıkışıklıklar yaşandı. Dövizde resmi piyasa ile serbest piyasa arasındaki kur makası açıldı. Bu durum ticaret dünyasına yansıdı, bankalardan döviz ve kredi temini güçleşti. Dövizin ve faizin geleceğine göre hareket edebilmek için fiyat belirleme güçleştiğinden alım satımlar adeta dondu.
POLİTİKALAR BELLİ
Ancak bugünden itibaren yeni bir gün başlıyor. Bu satırlar yazılırken kimin cumhurbaşkanı olacağı henüz belli değildi. Ama seçimi hangi aday kazanırsa kazansın izleyecekleri ekonomi politikalar belliydi.
Örneğin muhalif aday Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda Ortodoks ekonomi politikalara dönüleceği açıklanmıştı. Faizlerin kademeli olarak yükseltilerek dövize hücumun önlenmesi ve enflasyonun kontrol altına alınması amaçlanıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise daha geçtiğimiz hafta faizleri düşürerek enflasyonu düşürme politikalarına devam edileceğini açıkladı. Mevcut ekonomi politikaların sürmesi kısa vadede sıkıntı yaratabilir. Ancak yeni yönetimin önünde 5 yıl olacak. Türkiye’yi kur, faiz kıskacından çıkarması öngörülen ekonomi politikaların kendilerini kanıtlaması için hayli uzun bir süre.
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI
Geçtiğimiz hafta iktidara yakın iş dünyasında Erdoğan’ın yüzde 55-60’a yeniden cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacağı beklentisi vardı. Bu kesimin en fazla merak ettiği konu cumhurbaşkanı yardımcısının kim olacağıydı. Mehmet Şimşek gibi uluslararası sermaye piyasalarına güven verecek bir ismin cumhurbaşkanı yardımcısı olması durumunda ekonominin yumuşak bir inişle rayına oturacağı beklentisi hakimdi. Kulislerde, Şimşek yönetimindeki bir kurulun yeni dönemde izlenecek ekonomi politikalar üzerine çalışmalara başladığı bir süredir konuşuluyor. Özellikle kur korumalı mevduatların geri dönüşünün aylık 10 milyar dolarları bulacağı temmuz ve ağustos aylarından önce uluslararası piyasalarda güven sağlamanın önemli olduğu görüşü hakim.
“İzmir’in Yunanlara verildiği, İstanbul’un uluslararası işgal altına girdiği, Musul ve Kerkük’ün İngilizlere, Antep ve Suriye’nin Fransızlara paylaştırıldığı bir ortamda Kurtuluş Savaşı’na milleti ikna etmek zordu. Mustafa Kemal, ‘Silah bulunur, para bulunur ama önce milleti ikna etmek gerekir. Millet ikna olmazsa elinizde bütün imkanlar da olsa bile bir işe yaramaz’ diyordu. Sonunda millet ikna olunca milli mücadele kazanıldı.”
Bugün de benzer durum var. Milletin büyük çoğunluğunu ikna ederek seçimi kazanacak adayın yolu açık olacak. Ekonomi başta olmak üzere Türkiye’nin önündeki birçok zorluk, kendi oylarıyla seçtiği liderinin arkasında duracak milletin desteğiyle aşılacak.
İki seçim arası gerçek dünya
GEÇTİĞİMİZ hafta iki seçim arası kısa molada bir süredir gündemimizden düşen hayati konuları hatırladık. Açılış konuşmalarını Yaşar MYO Müdürü Prof. Dr. Şevkinaz Gümüşoğlu ile birlikte Rektör Prof. Dr. Cemali Dinçer ve İKSAD Başkanı Latif Emek’in yaptığı İzmir 7’nci İktisat Kongresi, ‘Dijital Dönüşüm Çağında Ekolojik Yeni Dünya Ekonomisi ve Stratejileri’ paneliyle açıldı. EBSO Başkan Yardımcısı Hakan Ürün, ESİAD Başkanı Sibel Zorlu, EGİAD Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Pınar Et Başkan Yardımcısı Tunç Tuncer’in konuşmacı olduğu paneli İşletme Fakültesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Durmuş Özdemir yönetti.