Tatsız tutsuz bir ligimiz var lakin sakal sağlam!

Şampiyonluk adayı takımlar birbirinden erken kopmasın, diye dua ediyorum. Hiç değilse yirmi beşinci haftaya kadar dayansınlar. Yoksa bu lig hiç çekilmez. Acaba futbolcu milleti gidişatı erken gördü de o yüzden mi sakalları koyuverdi?

Haberin Devamı

OYNANAN futbolun tadı tuzu yok. Naklen yayınlar sırasında ekranı “reklam çöplüğüne” döndüren Lig TV istediği kadar bu futbolu parlatmaya çalışsın, sonuç değişmiyor.
Geçen sezon ciddi bir azalma gösteren maç başına atılan gol ortalaması, bu sezonun daha da geriledi.
Yunanlı Gekas da olmasa bizim futbolda arada bir “gol” atıldığını kimse fark etmeyecek.
Rengi olmayan bir ligin eline kaldık.
Şampiyon adaylarının maçlarına bakıyorum. Biraz Fenerbahçe top oynuyor, o kadar. Diğerlerinki futboldan başka her şeye benziyor.
Geri pas, yan pas. Geri pas, yan pas.
Yıldız denecek birileri de yok. Koca ligde kendimce izlemeye değer bulduğum iki futbolcu var. Biri Gekas diğeri de Konyasporlu Torje. Gerisi olsa da olur olmasa da..

* * *

YABANCI liglerin maçlarını seyretmeye niyetleniyorsun. Maç banttan veriliyorsa resmen çöplüğe döndürülmüş bir ekranla baş başasın.
Ekranın altında hep bir bant var. Ya kimseye dert olmayan haberleri tekrar tekrar geçiyor. Ya da bahisçilerin keyfini yerine getirmek maç sonuçları tekrarlanıyor.
İstediğin kadar itiraz et, sallayan çıkmaz. Yayıncının kendisi kumarın bir parçası olunca, seni niye sallasın?
Federasyonu sorarsan o başka bir alem.
Federasyon düzeneği, Çeşm-i yek Erdoğan Bey’in sevimli oğlu “bir baltaya sap olsun” diye kurulduğundan beri bu böyle. Naklen yayın müşterisinin “tüketici hakkını” tartışmaya bile açamazsın.

Haberin Devamı

ASIL BAŞKAN KİM?

VELEV ki naklen yayın müşterisinden birinin dava açacağı tuttu. İyi de kimi dava edecek. Bir kere işin başı belli değil.
Bu federasyonun başı Çeşm-i Yek Erdoğan Bey’in “baltaya sap edilen” sevimli oğlu mu? Yoksa Yeni Türkiye’nin seçilmiş ilk cumhurbaşkanının saygıdeğer biraderi mi?
Duyduğum o ki cumhurbaşkanımızın saygıdeğer biraderi federasyon binasından hiç çıkmıyor. Futbolumuzun nasıl kalkınacağına dair yüksek fikirlerini herhalde aklına estikçe dışa vuruyordur.
Gel şimdi! Sen federasyon baltasının sapı ol da o yüksek fikirlerin tersini söyle. Potka ister.
O potka kimsede olmadığından her fikre kafa sallanıyor, ardından da “Haydi okeye” çağrısıyla birlikte masaya çökülüyor.
Onlar okeyde tek taşa dönsünler. Biz yine maç seyretme keyfine dönelim. Futbol denen marifet bizim takımlarda yok, demiştik. Yabancı maçları da yayıncı kuruluş battal ediyor. Yabancı liglerden maç özetleri de dahil.
Onun da meraklısı Şansal Büyüka nam duayenimiz.
Zaten üç dakikalık özete sığdırılmış maçı beş dakika sözlü olarak anlatıp, skoru söyledikten sonra “Haydi buyurun izleyin” diyor.
Bu nasıl bir konuşma şehvetidir çözmüş değilim.

* * *

Haberin Devamı

MARATON programları, haftada üç kez canlı yayınlanıyor. En kısası da iki saatin üzerinde. Konuşuyorsun, konuşuyorsun, konuşuyorsun sonra üşenmeyip lafı maç özetlerine getiriyorsun..
Bir eyyam da maç özetinin uzunluğu kadar konuştuktan sonra, sonucu pattadak söylüyorsun.
Bunda “sadistçe” bir taraf var.
Sinemaya gidip, filmin başlamasını bekliyorsun. Salon karardığında filmin sonunu bağırarak söyleyip dışarı kaçıyorsun.
“Esas oğlan var ya esas oğlan! Filmin sonunda ölüyor!”

PİS SAKAL MESELESİ

ÖNCEKİ haftalardan birinde bu “sakallı futbolcular” meselesine şöyle bir değinmiştim.
“N’oluyoruz?” babında.
Çat diye okurdan tepki geldi. Gençten biri “Abi yaaa! Senden gençlerin sakalına takılmayı beklemezdik..” diye sitem salladı. Bizi resmen gençlerin saçıyla, sakalıyla uğraşan muhafazakâr aile büyüğü yaptı.
Bu hafta da birkaç okur birden “Abi n’oluyoruz? Hepsi birden durduk yerde sakal bırakıyor..” dedi.
Hakikaten de bir tuhaf durum.
Takımlar sahaya çıkıyor. Seremonide kamera tek tek yakın plân giriyor. Bakıyorsun, kimde top sakal varsa o yerli. Yüzü sakalsız olanlar da yabancı kategorisinden futbolcular.
Sanki Türk futbolunun ne kadar lisansiye topçusu varsa IŞİD’e asker yazılmış. Sanki IŞİD eşkıyası Rakka’yı, Musul’u değil de bizim futbolumuzu işgâl etmiş.
Herkes üç parmak sakallı.
Yakışanı var, yakışmayanı var. Hele Galatasaray ile Beşiktaş’da birer tip var. Suratları açılmamış pide hamuru gibi.
Kendilerine sakallı şekil yapmışlar. Ramazan’da cerre çıkan medrese talebesinden mollalar gibi sahaya çıkıyorlar. Verdikleri mesaj isteseler de istemeseler de siyasi.
Hatta onun da ötesinde radikal.
Bu futbolcular gençlerin rol modeli. Bu densizliğin nelere mâl olduğunu hesap edemiyorlar mı? O gençlerin cahili var, aklı ermeyeni var, yarım akıllısı var.
Girdikleri etki alanından çıkamayıp maceralara sürüklenmeye müsait olanları var.
O sakalları salanların biraz sorumluluk üstlenip bunları düşünmesi lazım.
Bana “işaret verilmiş gibi” hep birden sakal bırakmaları bu yüzden normal gelmiyor. Bu yüzden tepki veriyorum.

* * *

Haberin Devamı

ÖNÜMÜZDE iki kritik milli maç var ama tövbe diyeyim benim moral şimdiden bozuk. “Hiç umudum yok” desem belki ayıplayanınız çıkar ama gerçek bu.
Söylemesi ayıptır teknik direktöre de güvenim yok.
Bugüne kadar oynattığı futboldan da bir şey anlamadım. Zat-ı devletlerini ekranda ne zaman görsem iki elini birbiri üzerinden döndürüp futbolculara bir şey anlatmaya çalışıyor.
Veya avuç içiyle itme işareti yapıyor.
O hareketlere bakıldığında değil çağdaş futbol oynamak, altındaki arabayı bile normal park edemezsin.
Ayrıca “Türkiye Futbol Direktörü” ne menem bir unvandır, birinin açıklaması lazım.
Böyle bir unvanı kullanıp, özünü bütün teknik direktörlerin üzerine koyma hakkını kendinde görmek normal bir şey değil.
“Türkiye Milli Takımlar Teknik Direktörü” türünden bir unvanı anlarım. Ama “Türkiye Futbol Direktörü” zorlaması resmen bu mesleğe yıllarını veren hocalara karşı yapılan bir ayıptır.
Bakalım bu hoyratlığı nereye kadar sürdürecekler?

Yazarın Tüm Yazıları