Öküzü boynuzundan başkanı sözünden tut..

Eskiler “Berberin solumazı, tellağın terlemezi, kahvecinin söylemezi makbuldür..” demişler.. Kulüp Başkanın da hesap bilmezi, makbuldür.. Başkan dediğin hesap bilmeyecek ki o salladıkça taraftar şenlensin.. O paraları cebindeymiş zannetsin..

Haberin Devamı

TRANSFER sezonunun açılması benim için “bağ bozumu” gibidir..
Şu kısacık dönemde eğlencenin, keyfin dibine vurulur.. Gazetelerin spor sayfaları çiçek açar.. Dilekler, temenniler, istekler dillenip haber olup..
Taraftar-okur hergün yeni bir müjde ile güne başlar..
Her palavraya, her uydurma habere inandığından kafasında çiçekler açar, yeni sezon için hayaller kurar..
Taraftar-okurun beylik refleksidir..
“Peki bu iş nasıl olacak bre adam!” diye sormaz..

* * *

Dünkü gazetelerden rivayettir..
Dakika bir.. Taşradaki takımın birinciye gelen yöneticisi taraftarına müjde veriyor..
“Bonservisi elinde olan bir dünya yıldızı alacağız..”
Bravo! Zeki Müren de bizi görecek mi?
Dünya yıldızı denince benim aklıma Ronaldo, Messi bilemedin Ribery geliyor..
Bunların takımları “Benim işime yaramazsın..” deyip bonservislerini ellerine verecek.. Hiç müşterileri çıkmayıp, naçar kalacaklar..
Bizim Anadolu takımlarına fit olacaklar.. Takımın başına dikilen kişi de taraftara verdiği sözü tutmuş olacak..
“Havasına suyunaaa.. Toprağına taşınaaa..”

Haberin Devamı

BÜYÜK BAŞKAN..

EN başından başlaya-lım.. Bizde transferi kim yapar?
Futbolun bilmişleri “teknik heyet..” falan derler, kulak asmayın.. Transferi parayı kim harcıyorsa o yapar.. Yani kulüp başkanı..
Fukaradan, dar gelirliden,kredi kartına taksit yaparak alış veriş yapandan kulüp başkanı olmaz..
Bir futbol kulübünün başkanlığını hak edecek olan kişi önce kendi parasını kazanır..
Kazanır Allah kazanır.. Girdiği işlerden edindiği kazanç Köse Dağı gibi birikir..
Artık keyfinden ne yapacağını bilemez..
Parayı orasına sürer, burasına sürer.. Rulo yapıp tıkacak yer arar.. Sonunda sıkılır.. İşte o sırada ihtiyaç sahibi bir takımın aklı ereni devreye girer..
“Gel seni bizim takıma başkan yapalım..” der..
Parayı kazanan da düşünür.. “Ulan bu kadar paramız var.. Kimse bizi tanımıyor.. Kimse bizi sallamıyor.. Şık bir mekana giderken bile kapıdaki güvenlikçiler tarafından terslenme korkusuyla geriliyoruz..” der kendi kendine..
Sokaklarda “İki kayığın bağlı olduğu liman ihalesinden 800 milyon dolar kaldırdım.. Falanca havaalanı ihalesini de bir milyara kaptım..” yazılı pankartla gezinecek hali yok elbet!
Sonunda “Başkan olayım da bu alemde bizim de namımız yürüsün..” fikrine takılır.. Futbol dünyasına girer..

* * *

Haberin Devamı

O saatten sonra başkanın dediği dediktir.. Kimse itiraz edemez..
Ana fikir “Bu kadar parayı kazandığına gör..” diye başlayan cümlelerle şekillenir.. Sonunda hep birlikte “O halde başkan hepimizden akıllıdır..” noktasına gelinir..
Ondan sonra da kafana göre savur paraları..
Futbol dünyamızda Galatasaray’ın yeri biraz daha farklıdır.. Kökleri Osmanlı hariciyesine adam yetiştiren Mekteb-i Sultani’ye yani Galatasaray Lisesi’ne dayanıyorlar ya! O sebepten diğer kulüpler adları geçtiğinde diğer takımların yöneticileri (Fenerbahçe hariç..) şöyle bir toparlanırlar..
Lise çıkışlı yöneticileri “İnsan aklının fenafillah mertebesine ulaşmış kişileri..” muamelesi görür..

RIBERY ÇARPTI

Haberin Devamı

FUTBOL dünyamızın ortak aklının kreması olarak kabul edilen bu camiayı çarpanlardan biri de kim hatırlıyor musunuz? Fransa’dan gelen Ribery..
Birinci ağızdan dinledim hikâyelerini.. Ribery nam oğlan Paris’in dip köşe varoşlarından.. Futbolcu olmasaydı muhtemelen araba hırsızı olurdu ya da bir bar kavgasında bıçakla telef edilirdi..
Kendisinde okuma var, yazma yok..
Bir şey yazılacağı zaman kalemi kâğıdı karısı devralıyor.. İşte bu çağdaş ümmi geldi, bizim akıl zirvemiz sayılan Galatasaray Camiası’nı dolandırdı..
Çekip gittikten sonra ardından hesabı yapıldı.. Verdiği hasar yirmi beş milyon dolar..
Bu resme bakın.. Oradan çıkıp, salına sallana diğer takımlara gelin..
Nasıl yönetildiklerine baktığınızda, hayal güçleri durdurulamayan spor sayfasının muhabirlerine, editörlerine hak verirsiniz..
Misal, Beşiktaş yöneticileri “Elimizde transfer için on milyon Euro var..” diyor.. Futbol medyası şimdiden Beşiktaş adına kırk milyon Euro’yu harcadı..
Bazı spor yazarı arkadaşlarımızın kulüp namına borçlanıp, bir kırk milyon daha harcayası var..
Galatasaray malûm Drogba’ya bir buçuk sezon için on milyon Euro kaptırmış.. Beşiktaş ise Almeida’ya iki sezonda yaklaşık altı milyon Euro..
Her birinin attığı gollerin sayısı Konya’da 700 bin Euro’ya oynayan Yunanlı Gekas ile 200 bin Euro’ya Akhisar’da oynayan Oumar Niasse (Ömer Niyazi)’den az..

* * *

Haberin Devamı

Haydi bunlara transfer enayilikleri, deyip geçeyim..
Asıl takıldığım şey de “dünya yıldızı” peşinde koşan taşra takımı başkanlarının, onları nasıl ikna edecekleri..
Doğal olarak elin adamı sadece “kaç para alacağıma..” bakmıyor..
Nerede yaşayacağına da bakıyor.. Karısı nerede alış veriş yapacak, çocuğu hangi okula gidecek? Haftada bir iki kez, kaliteli bir Fransız şarabı içebileceği lokantayı nereden bulacak..
Bizde bunlar yok..
Etli pidemize, cartlak kebabımıza, acılı tarhanamıza güvenip dünya pazarlarına giriyoruz.. Gazımızı da futbol medyamızdan alıyoruz..
Haaa! Bir de “Futbol takımı benim kesem, elimi soksam da yesem..” türü başkanlarımız var ki onlar da başka bir yazının konusu..

Yazarın Tüm Yazıları