Paylaş
MİLLETÇE şubat ayını idrak ediyorduk. Doların, Euro’nun orası burası oynamaya başlamıştı ki memleket büyüklerimizden biri medyanın önüne dikildi.
Medya leşkerleri heyecan içindeydi. “Dolar 2 lira 50 kuruş olacak” lafları çıktığından, memleket büyüğünün ne diyeceğini merak ediyorlardı.
Doğrusu ben de merak içindeydim. Yirmi dolarım vardı. Dolarda mı kalayım, liraya mı döneyim karar veremiyordum. Hükümet adamının söyleyecekleri, önümüzü aydınlatacaktı.
* * *
“Doların Kudurmasından Sorumlu Hükümet Adamı” basın toplantısında konuşmak üzereydi. Oturduğu yerden gövdesini öne doğru eğip mikrofona yaklaştı. Öyle eğik vaziyette konuşacaktı.
Oysa mikrofonu kendine çekse daha kolay olurdu. Omzuna ağrı girmezdi.
“Değerli basın mensupları” dedi. Sonra şöyle bir durdu. Basın mensuplarına “değerli” diye hitap eden ilk hükümet adamı kendisiymiş gibi lafına gelecek tepkiyi ölçtü.
Değerli basın mensuplarının tamamı boş bakıyordu. O bakışlarda “Bakalım nasıl bir cevher çıkaracak” merakı bile yoktu.
“Dolara bel bağlayanları uyarıyorum. Dolar satın alanların elleri yanacak.”
AMAN DİKKAT! ELİNİ YAKMA
Ellerindeki parayı Amerikan Doları’na bağlayanlar için açık bir uyarıydı bu. Basın mensupları, oturdukları yerde, popolarını şöyle sağa sola geçirdiler. İçlerinde kurt varmış gibi kıpraşıp, huzursuzluk belirttiler.
“Evet! O dolar, onları satın alanların ellerini yakacak.”
Bu kadar ağır bir lafı kimse beklemiyordu. Basın mensupları, cümleyi not etmeden önce birbirlerine bakıp “Evet, evet! Yakar” mealinde kafa salladılar. Yüz dolarlık banknotun üzerinden dünyayı seyreden Benjamin Franklin bile “Abooo!” çekip, şaşkınlık beyan etti.
Şahsen o basın toplantısından ve “Dolar alanın eli yanacak” lafından çok ümitliydim. Ertesi gün baktık ki dolar on kuruş daha artmış.
Bana kalırsa o gün memleket büyüğü iki önemli hata yaptı.
Birinci hatası, dolar satın alanın elinin nerede yanacağını açıkça beyan etmemesiydi. O eller bu dünyada mı öte dünyada mı yanacaktı? Bizim ahalinin içi, bir şeyi öte dünyaya bıraktığı zaman daha rahat eder.
Günahını taksitle ödeyecekmiş gibi hisseder. Kaldı ki cezaları hafifletici yüzlerce sebep var. Sayın hükümet adamı bunları bilip “Dolar alanın eli bu dünyada yanacak” demeliydi.
* * *
İkinci hatası, verdiği örneği canlandırma tekniği ile vatandaşa yaşatmaması oldu.
Çernobil faciası patlak verip de bizim memleketteki çay üretiminin bundan etkilendiği zamanları hatırlayalım. “Amanın çayımıza radyasyon girdi, komik çocuklarımız olacak” diye telaşlanmıştık.
Kendiliğinden komik görünümü hükümet adamı eline bir bardak çay alıp kameraların önünde höpürdeterek içti ve “Bakın, bana bir şey olmuyor” dedi. Vatandaş ikna oldu.
SÜRÜ, ÇOBANIN GÖZÜNE BAKAR
Bu teknik diğer hükümet adamlarına ve belediye adamlarına da örnek oldu. Diyelim ki suda kolibasili var lafı çıkardılar. O yetkili eline bir bardak bulanık suyu alıp içerse vatandaş peşinden gider.
Teşbihte günah olmaz ama bizim ahali Kızılırmak Karakoyun filmindeki çobanın kavalına kulak kesilmiş sürü gibidir. Çobanın kavalından ahenkli ses çıkarsa, sürü hiç dinlemez, kendini ırmağa bırakır.
Dolar konusunda “elimizin yanacağı” uyarısı yapan hükümet adamı böyle yapmadı. Kameraların önünde manav alışverişi yapsa, ödemeyi yaparken de cebinden bir deste Türk Lirası çıkarıp “Bakın, Türk Lirası ile domates-biber alabiliyorum” dese, hedefi on ikiden vururdu.
Herkes Türk Lirası’nda kalırdı.
* * *
Belki de kısmet, tarafsız seçim hükümetininmiş.
Dolar yine kudurganlık alametleri gösteriyor. Yarın bir memleket büyüğü çıkıp “Dolar alanın eli yanacak” diyebilir.
Varsın desin, koyunlara bir zararı yok.
Lakin o el hangi dünyada yanacak, altı çizilsin. Ve de kameraların önünde illa ki Türk Lirası ile alışveriş tatbikatı yapılsın.
Benim tedbirim, Osman Müftüoğlu’nun da önereceği tedavi budur.
Paylaş