Bulunmaz Bursa kumaşı Melo!

İtalyanların bir önceki denemelerinde ‘Yürüyen bidon’ adını taktıkları Melo, ikinci kez gittiği çizmeden tekmeyi yemek üzere. Birileri, tekniği ve futbol zekâsı Çizme’nin gerisinde kalan Melo’yu kakalamak için yine iş bilmez Cim Bom’u seçildi.

Haberin Devamı

Artık “aracı çarkının” nasıl istediğini çözüyorum galiba.

 

Tezgâhın hangi kulübün bünyesinde çalıştırıldığı fark etmez.

 

Önce o kulübün illa ki şu türden bir futbolcuya ihtiyacı olduğu tartışmaya açılıyor.

 

Bırakın tartışmayı. DNA çalışması yapan bir genetik mühendisi hassasiyetinde kesin yargıya varılıyor.

 

“O takımın sağ beke ihtiyacı var”

 

“Bu takım, bir ön libero bulamazsa işi zor”

 

“Size koydu mu oturtan bir golcü lazım”

 

Haberin Devamı

Taraftar şartlanıyor, kulübe baskı yapmaya başlıyor.

 

Yarım akıllı yönetici etki altında kalıyor.

 

Teknik direktör zaten kaytarmak için bahane arıyor.

 

Herkeste “Eh alalım bari” havası oluşuyor.

 

Alma kararı verildiği an menajer orada bitiyor.

 

“Sizin ilacınız bende...”

 

HANİ EN İYİYDİ?

 

Şu ara en fazla Galatasaray’ın kafasını yiyorlar.

 

Mili takıma çağrılan iki golcüsü var, biri Burak diğeri Umut.

 

Ama futbolun uzmanları kafaya yeni bir forveti çoktan takmışlar.

 

“Bir golcü alamazsa Denizli’nin işi zor”

 

Eee! Burak var ya! Olsun golcü lazım.

 

Peki, Türkiye’nin en iyi forveti kim dediğinizde ağız birliği etmişçesine “Burak” diyorlar, sonra ekliyorlar:

 

“İlle de golcü lazım”

 

Haberin Devamı

Oysaki Burak’ın yanında gol vuruşlarıyla herkesi gıpta içinde bırakan bir de Podolski var.

 

Yine de tavsiye edilen o “golcü” ihtiyaç listesinden çıkmıyor.

 

Eğer gerçekten böyle bir ihtiyaç varsa Burak söyledikleri gibi Türkiye’nin en iyisi değil. Burak en iyiyse, başka birine ihtiyaç yok.

 

Sabri’yi de dillerine dolayıp seyircinin düşmanı yaptılar.

 

Kimler gelip gitti.

 

Sabri Reis hep kaldı.

 

Üstelik olgunlaşan futbolu ve yıllar içinde üstüne koyan tekniği ile en iyi maçlarını oynarken.

 

Şimdi bir Norveçli buldular. Onun akıbetini de göreceğiz.

 

Bana göre Sabri şu andaki kapasitesi ile Fenerbahçeli Gökhan’dan sonra Türkiye’nin en iyi sağ bekidir.

 

MELO MESELESi

 

Haberin Devamı

Gelelim Felipe Melo meselesine.

 

Bu tür oyuncuların transferi “pahalı oyuncak yat” almak gibidir.

 

Bir alırken sevindirir takımını, bir de satılırken.

 

Galatasaray satıp kurtuldu. Lakin o günden beri de “Ön libero ihtiyacı” bitmedi. Mübarek “Bulunmaz Bursa Kumaşı” oldu.

 

Yerine kim gelirse gelsin Melo’ya duyulan ihtiyaç hep sabit kalıyor.

 

Peki bu kadar kıymetli de Inter niye başından atmak istiyor?

 

Bereket İtalya’nın Milano kenti dünyanın öbür ucu değil.

 

Teknoloji sayesinde Melo sahada ısınırken biz onun buradan seyrediyoruz.

 

Şahsen Melo’nun oynadığı Inter’in 5-6 maçını seyrettim.

 

Melo’nun, teknik kapasitesi yüksek bir takımda ne kadar sırıttığını gördüm.

 

Haberin Devamı

Teknik eksikliğini kendisi de bildiğinden sahada ekstradan çırpınıp, çılgınca hareketler yapıyordu.

 

Sonra görüldü ki “futbol zekâsı” bakımından da takımın çok gerisinde.

 

Sertliğe ihtiyaç duyduğunda bunu en kaba şekilde icra ediyordu.

 

“İncelikli faulün” mucidi İtalyanlardır.

 

Oyun içinde yaşanan ölümüne sertlik, o incelikle gizlenir.

 

Bunu beceremedin mi takımın “deli danası” olursun ki Melo öyle oldu.

 

Kırmızı kart gördüğü bir maçta, ilk sarıyı “tırpan” gibi kullandığı ayağından çıkan tekme ile aldı.

 

İkinci sarıyı da hiç ihtiyaç yokken rakibin suratına kadar kaldırdığı ayağını adamın ağzına sokmaya çalışırken gördü.

 

“Kırmızı, çık dışarı”

 

Türkiye’nin güce endeksli hakem adaleti Melo için çok bağışlayıcıydı.

 

Haberin Devamı

Melo Türkiye’de, tecavüzden yargılanırken kravat taktığı için “ceza indirimi” alan futbol sapığı gibiydi.

 

Sahada yaptıkları yanına kâr kalıyordu.

 

Sahada yaptıkları İtalya’da yanına kâr kalmadı, bakırı çabuk çıktı. Inter bir sosyopat transfer ettiğini anladı.

Şimdi Melo’yu, sattığını daha pahalıya geri almakta onlarca sabıkası bulunan Galatasaray’a yeniden kakalamaya çalışıyor.

 

Kimden beslendiği çözülemeyen “Melo lobisi” de “Galatasaray’ın ona ihtiyacı var” fikrini işlemekten vaz geçmiyor.

 

Örneği Galatasaray’dan verdim ama menajerlerin her takımda gözlerine kestirdikleri Burak, Sabri ve Melolar var.

 

Olmayan ihtiyaçlara saçılan milyonlarca Euro, onu paylaşanların hayatını güzelleştiriyor.

 

Kulüplerin acısı ise hiç dinmiyor.

Yazarın Tüm Yazıları