SOSYAL medyada, internet sitelerinde yığınla tanıtım var. Son dönemde yatırımcılarına süper kazançlar sağlayan kripto paralarla ilgili onlarca davet ortalığa saçılmış durumda. Hepsi süper kazanç vaadiyle Bitcoin başta olmak kripto paralara yatırıma davet ediyor. Örneğin; bir tanesi kendi sistemine dahil olan bir gencin öyküsüyle müşteri avında. Milyoner olduğunu iddia ettikleri gençle kendi kendilerine bir röportaj yapmışlar. Aynen alıntılıyorum:
“Aklına bile gelmeyecek bir servete sahip olan V.G. keşfettiği Bitcoin sistemi sayesinde oturduğu yerden hayallerini gerçekleştirdi. Amerika’nın genç Bitcoin milyonerleri arasında parlayan V.G.’nin serveti geçen hafta 1 milyon doları aştı. V.G. bu serveti sadece 7 ayda kazandı.”
Metnin devamında V.G. inşaatçı babası, temizlik görevlisi annesinin hayatını nasıl güçlükler içinde yaşadığını ancak sonrasında bu dijital para sistemi sayesinde nasıl zengin olduğunu anlatıyor. O da arkadaşının zenginliğini fark etmiş, onun açık kalan bilgisayarına bakmış, Bitcoin’i ve bu sistemi keşfetmiş. Denemek için para yatırmış, 7 ayda da milyon doları olmuş. Zaten şimdi de Amerika’daymış.
Bu hikâyeye inanan var mıdır bilmiyorum. Ancak ‘kripto paraya yatırım’ görünümlü bu sistem bana doğrudan şu meşhur saadet zincirlerini hatırlatı. Bilirsiniz, başta kimsenin kaybetmediği herkesin kazandığı ama sonu çöküşle biten piramit sistemini. Düşünsenize, V.G.’yi örnek gösteren Bitcoin sistemi, para yatıran herkese milyoner olacağını müjdeliyor. Herkes kazanıyor, kaybeden yok... İyi de bu milyon dolarlar nereden geliyor. Hiçbir açıklama yok...
Paranızı yatırdığınız anda kazanmaya başlıyor, 7 ayda milyon dolar sahibi oluyorsunuz...
Bu arada sizden sahip olduğunuz kripto paraların dijital cüzdanı ile ilgili tüm bilgileri istiyorlar. Yani siz orada para kazanıyor gözükseniz bile o parayı tahsil edebileceğinize ilişkin hiçbir garantiniz yok. O hesapta binlerce dolar kazanmışsınız gibi gözükmeniz de anlamsız. Amaç sizin kazanıyor gözüküp ve daha çok para yatırmanızı sağlamak. Bir gün hesabınızın tamamen boşaltılması işten bile değil. Hesabınızı, cüzdanınızı kimseye emanet eder misiniz? Aman dikkat, zenginlik hayaliyle elinizdeki paranızı da kaptırmayın!
Dünyaca ünlü lüks markaların mallarını sergileyip sipariş alan mosmoda.com’un onlarca müşterisi mağdur olmuştu. Ödenen binlerce liraya rağmen teslim edilmeyen mallar için ortada ne ulaşılabilecek bir adres vardı ne de tek bir yetkili. Aradan geçen süre içinde mosmoda.com internet sitesi satışı durdurdu. Bu sitenin adresine girenler ‘bakımdayız’ ibaresiyle karşılaştılar. Mosmoda.com satışı durdurdu durdurmasına ama anlaşılan tüketiciye bu tezgahı kuranların durmaya niyeti yok. Mosmoda.com aynı içerik ve ürünlerle şimdi de modazzo.com internet sitesi üzerinden satış yapmaya başladı. Tasarımıyla bile mosmoda.com internet sitesinin kopyası olan siteden ürün alan onlarca tüketicinin kaderi ise maalesef değişmedi. Ortada yine ödenen binlerce liraya rağmen teslim edilmeyen ürünler var. Ancak yine ne bir yetkiliye ne de bir adrese ulaşılabiliyor.
PARALAR AYNI ŞİRKETE
Parasını ödediği ürünü alamayan modazzo.com mağduru bir okurum ödeme yaptığı hesabı mercek altına almış. Bu hesabın Global Paketleme adlı bir şirkete ait olduğunu tespit etmiş. Modazzo.com müşterilerinin para ödediği Global Paketleme şirketi aynı zamanda mosmoda.com’dan alışveriş yapanların da ödeme yaptığı şirket. Yani nereden bakarsanız bakın mosmoda.com’un şikayetler üzerine modazzo.com’a dönüştüğü çok açık. Mosmoda.com üzerinden onlarca tüketiciyi dolandıran yapı şimdi de modazzo.com internet sitesi üzerinden tüketicileri dolandırmakla meşgul.
Nisan ayındaki yazım sırasında mosmoda.com’da satılan ürünleri ve fiyatlarını da kaydetmiştim. Modazza.com aynı ürünleri sattığını iddia ediyor. Ancak bir farkla modazzo.com kurdaki yükselişe rağmen fiyatlarını aşağıya çekmiş. Belli ki bu ürünleri piyasa fiyatının altına sattığı izlenimini verip daha çok tüketiciden sipariş almaya çalışıyor. Lüks ürünlerin piyasa fiyatının altında satıldığını gören tüketicilerin siparişleri sayesinde vurgunun boyutu da artacak. Aman dikkat diyorum. Lüks olsun, olmasın internet üzerinden her ne alacaksanız alışveriş yaptığınız platformun güvenilir olup olmadığına dikkat edin. Yoksa yanarsınız!
İNTERNETTE BUNLARA DİKKAT!
- Arama motorlarına bir ürün arattığınızda karşınıza çıkan bazı sitelerde aşırı ucuz fiyatlar görebilirsiniz. Dolandırıcıların en büyük numarası aşırı ucuz fiyat vererek tüketiciyi tuzağa düşürmek. Örneğin, son model marka bir telefonun 700-800 liraya satılması mümkün değil. Eğer çok ucuz bir şey varsa o işte mutlaka bir bit yeniği bulunabileceğini unutmayın.
- İnternetten alışveriş yaparken ürünü alacağınız e-ticaret sitesinin SSL sertifikası olup olmadığına dikkat edin. Bu sertifikaya sahip bir siteden alışveriş yaptığınızda kredi kartı bilgileriniz özel bir şifreleme sistemi ile doğrudan bankanıza aktarılır ve kesinlikle 3. şahısların eline geçme ihtimali bulunmaz. Web sitesinin SSL sertifikasına sahip olup olmadığını ödeme sayfasına geçtiğinizde adres çubuğunun sağ tarafında bulunan kilit işaretinden anlayabilirsiniz.
Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz zirveye hem iş dünyası hem de vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. 2 milyon 200 binin üzerindeki nüfusu ile Adana üretimde de ön sıralarda yer alan bir il. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren daha çok tarıma dayalı tarım sanayi dallarıyla ön plana çıkan Adana’da KOBİ sayısının artmasından dolayı üretim yapan firma sayısında da büyük bir artış gözlendi. Bu süreçte diğer bütün sektörlerde de üretime geçildi.
Çukurova’nın tarıma elverişli durumda olan geniş ovaları sulamak için kurulan Seyhan Nehri üzerindeki Seyhan Barajı, Tarsus Çayı’nın kollarından olan Kadıncık Deresi üzerindeki Kadıncık I ve II barajları bölge için kritik önemde. Bu projeler sayesinde Çukurova’da tarım daha da gelişti. Pamuk, turunçgiller (portakal, mandalina, limon, greyfurt vb), çeşitli sebzeler (turfanda sebze), kıraç yerlerde ise tahıllar (arpa, buğday ve yulaf), sulamaya uygun yerlerde de pirinç yetiştiriliyor. Bunların dışında baklagiller, susam ve keten tohumunun da tarımı yapılıyor.
Yani tarım hala bölgenin ve Adana’nın can damarı durumunda. Adanalılar da bu durumun farkında. Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Vahap Munyar, Demirören Medya Gazete Reklam Satış Grup Başkanı Gürcan Korkmaz ve yazarımız Erdal Sağlam ile Adana Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Bilgiç’in davetlisi olarak borsayı gezme fırsatı bulduk. Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç ile Adana Ticaret Borsası Meclis Başkanı Osman Bağış’ın da bulunduğu ziyaretimiz sırasında elektronik alım-satım salonum, laboratuvar ve lisanslı depoları inceledik.
Şunu çok açık belirtmem gerekiyor ki Adana Ticaret Borsası Türkiye’nin en modern tesislerinden birine imza atmış. Tesisler borsanın kendi kaynaklarıyla yapılmış. Büyükşehir Belediyesi de Başkan Hüseyin Sözlü’nün girişimi ile çevre düzenlemesi konusunda çok önemli katkılar da bulunmuş.
LİSANSLI DEPOCULUK KAZANDIRIYOR
Eğer sanayileşmiş modern bir tarım ekosistemi yaratacaksak bu işin olmazsa olmazlarından biri bu tür modern tesisler. Anında yapılan testler sayesinde Adana ve bölge çiftçileri hem gerçek anlamda ürünlerinin kalitesini ölçümlete biliyor hem de mallarını ederine satma şansına kavuşuyor. Adana Ticaret Borsası Şahin Bilgiç’in ziyaretimiz sırasında söylediği sözler de önemli:
“Lisanslı depoculuk sistemi çiftçiye elde ettiği ürün için zaman faydası sağlayarak istediği kadar miktarı karar verdiği zaman satmak üzere tazeliğini ve kalitesini korumayı sağlıyor. Ticarette kolaylık için ürün sene ve buna karşılık bankalardan kredi kullanma imkanı sağlıyor. Ancak bu konuda gerekli altyapı ve yasal mevzuatların geliştirilmesi gerekiyor. Bu konuda beklentilerimiz var.”
Tarımımızın gelişimi, yetiştirilen ürünün kalitesinin artması, fiyat istikrarı, arazi bütünlüğü vs. Hepsine bir bütün içinde bakmamız ve planlama yapmamız şart. Stratejik ürünler için Çukurova ve Adana bir cennet konumunda. Arazi, insan gücü ve tecrübenin vizyoner bir bakış açısıyla yoğurulması hem bölgeye hem de Türkiye’ye kazandıracaktır.
AĞUSTOS ayında hızla tırmanan döviz kurları geri çekildi. Piyasalarda görüşler ikiye bölünmüş durumda. Kimi tekrar yükseliş olabileceğine vurgu yapıyor kimi doların 5 liranın altına düşebileceğini söylüyor. Ama benim bu haftaki konum döviz değil faizler. Konuya dövizle girdim çünkü dövizdeki dalgalanma sonrasında piyasaların faiz cephesinde de yükselişler oldu. Merkez Bankası faiz yükseltti, tahvil, kredi, vadeli mevduat hepsi bir birini takip etti. Döviz cephesinde sular nispeten durulurken faizlerde durum ciddiyetini koruyor. Hatta ortada garip de bir tablo var. İşte bu haftanın konusu da bu garip faiz tablosu...
GEZEN KAZANIR
Dün banka banka hatta şube şube gezdim. Yetinmedim bankaların internet sitelerini de mercek altına aldım. Ben bu yazı için gezdim ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu dönemde banka banka gezen vatandaş kazanır. Bakın nasıl... Bankaların hem mevduata verdikleri faiz oranlarını hem de kredi faiz oranları bizzat şubelerde araştırdım. Kredi faizlerinde oranlar vadeye göre farklılık gösterse de banka bazında aylık yüzde 2.45’ten başlayıp yüzde 3.47’ye kadar çıkıyor. Yani en düşük faizle kredi kullandıran banka ile en yüksekten kullandıran arasında 1 puandan fazla fark var. Gözlemim, kredi faizleri için pazarlık yapsanız da bankaları ilan ettikleri oranlardan çok fazla kıpırdamıyor.
BULANIK SULAR
Vadeli mevduat için yapacağınız pazarlıklar ise çok daha renkli. Hem vadeye hem de yatıracağınız paraya göre özel oranlar almak gayet mümkün. Sıkı sıkıya pazarlıklar yaptım. Ortaya şöyle ilginç bir tablo çıktı. A Bankası’ndan 1 yıllık kredi alıp hiç dokunmadan götürüp B Bankası’na 1 yıllık mevduata yatırdığınızda cebinize para kalıyor. İşte bu çok da normal değil. Faiz cephesinde suların hala bulanık olduğunun önemli bir kanıtı. Tabii vatandaş için de ciddi bir fırsat. Market market gezen vatandaş nasıl filesini ucuza dolduruyorsa bu dönemde banka banka şube şube gezen de üstüne para alıyor.
25 BİN LİRAYA 100 LİRA CEPTE
Tüketici kredisi:.. 25.000 TL
Faiz aylık:............. % 2.35
Malum, devir hesap devri... Bir taraftan zamları, maliyet artışlarını konuşuyoruz, bir taraftan enflasyonla mücadele konusundaki kampanyaları, indirimleri. Peki tüm bu tartışmalar vatandaşa nasıl yansıyor. Önümüzdeki birkaç hafta ayrıntılı olarak ele almaya çalışacağım. Bu hafta ‘private label’ yani özel markalı ürünler var. Kiminde bizzat marketin adı var, kiminde başka isimler... Bu ürünler, markasız ürün, özgün ürün olarak da anılıyor ama ben ‘market markalı ürün’ demeyi tercih edeceğim. Sektör temsilcileriyle yaptığım görüşmelerde son dönemde market markalı ürünlere talebin arttığını öğrendim. Ben de bizzat marketlere gidip hem fiyat farklılıklarını hem de bu ürünlerin özelliklerini inceledim. Hemen söyleyeyim, sıvı yağdan pirince, deterjandan kağıt havluya, çaydan kuruyemişe aklınıza hangi ürün geliyorsa arada çok büyük fiyat farklılıkları var.
FİYAT FARKI ÇOK FAZLA
Birkaç örnek vermem gerekirse, bir markette bilinir bir marka 1.5 kiloluk çamaşır suyu 9.95 TL’ye satılırken aynı marketin kendi ürünü 4.75 TL idi.
Aynı markette bilinir bir markanın 100 gramlık granül (çözülebilir) kahvesi 11.95 liraydı kendi markasıyla sattığı kahve ise 7.45 lira.
Bir diğer markette 48 adet demlik poşet çayın markalısı 11.95 liraya satılıyordu. Aynı özelliklerdeki market markalı ürün 4.75 liraydı.
Temizlik ürünlerinde de benzer bir tablo vardı. Yine yaygın bir zincir markette satılan çok bilinen marka detarjanın kilosu 6.89 liraydı. Marketin kendi ürettirdiği detarjanın kilosu ise 4.39 lira.
Filiz çayın markalısı 14.95 market markalısı ise 9.45 liraydı.
Hazır şehriyeli tavuk çorbanın markalısı 2.25 market markalısı ise sadece 0.90 TL’ydi.
Birincisi onlarca okurdan konu ile ilgili e-posta aldım, ikincisi Osmangazi Köprüsü’nün işletmecisi Otoyol A.Ş. konu ile ilgili bir bilgilendirme yazısı gönderdi. Okur mektuplarının içeriğine geçmeden önce şirketin açıklamasına yer vermemde fayda var. Söz konusu yazıda özetle, OGS veya HGS ile geçişlerde bariyerlerin açılmaması durumunda gişe görevlilerinin vatandaşı ‘sonradan ödemeye’ yönlendirdiğine dikkat çekmiştim. Ancak 15 günlük süreçte mobil uygulama ya da bankalar kanalıyla ödeme yapılamaması durumunda vatandaşın geçiş ücreti dışında 4 katta ceza ile karşılaştığını belirtmiştim. Kaldı ki Otoyol A.Ş. de ihlalli geçişlerin anında sisteme yansıtılamayabileceğini belirtip, vatandaşın muhtelif günlerde sistemden ihlalli geçişlerini kontrol etmesini öneriyordu. 15 günlük süreçte ihlalli geçiş yapıp ücret ödemeyi unutan ya da sistemden ödeyemeyen vatandaşın sonuçta 1 asıl+ 4 ceza yani 5 katlık bir fatura ile karşı karşıya kalıyor ancak gişe görevlileri nakit ya da kartla ödeme de yapılabileceğini hatırlatmıyordu.
Bana ulaşan okur mektuplarını ve köprü geçişiyle ilgili tüketici mahkemesi kararlarını önümüzdeki yazılarda ele alacağım. Bugün söz Osmangazi Köprüsü’nün işletmecisi Otoyol A.Ş.’nin…
İLK TERCİHİMİZ OGS/HGS
Osmangazi Köprüsü’ndeki gişe görevlilerinin vatandaşı sonradan ödemeye yönlendirdiğine yönelik yazım sonrasında gelen şirket açıklaması bu durumu doğrular nitelikte. Şirket açıklamasını aynen paylaşıyorum:
· Projemiz uzun bir süre haksız bir şekilde “müşterilerin gişede nakit ödeme yapmaya zorlandığı yönünde” suçlanmıştır. Oysa ki; nakit tahsilat, gerektirdiği ek ekipman, ek personel, nakdin toplanması, sigortası ve naklinin getirdiği ek maliyetler nedeniyle hiçbir zaman tercihimiz olmamıştır. Birinci tercihimiz; ek maliyetlerin ortadan kalkması ve müşterilerin gişede beklemeden geçiş yapabilmeleri nedeniyle tüm tahsilatların OGS/HGS vasıtasıyla yapılabilmesidir.
· Yukarıda belirtilen yanlış algıyı ortadan kaldırmak için tahsilatın elektronik olarak yapılamaması durumunda, gişe operatörlerine öncelikli olarak müşterilere “ödemeden geçebileceklerini ve ödemelerini 15 gün içerisinde yapabileceklerini” söylemeleri, ayrıca “istenirse ödemelerin gişede nakit veya kredi kartıyla tahsil edilebileceğini” ifade etmeleri talimatı verilmiştir.
İZMİT Körfezi’ni aşan Osmangazi Köprüsü’nün hayatımıza getirdiği kolaylığı tartışmamıza gerek yok. Karadan veya deniz yolu ile ulaşmaya çalışsanız en az 1 saat sürecek bir yolu sadece 5 dakikaya indirdi. Ben de haftasonu Bandırma’ya gidip gelmek için hem köprüyü hem de yeni otoyolu kullandım.
TEM otoyolunda Gebze çıkışını geçmemizin hemen ardından Osmangazi Köprüsü’ne yöneldik. Köprüyü aşar aşmaz bizi gişeler karşıladı. Gişelerin bir kısmının üzerinde NAKİT yazarken bir kısmında OGS/HGS yazısı yer alıyor. Arkadaşımın aracında HGS bulunduğu için biz HGS yazan ve açık olan gişelerden birine yöneldik. Hız limitlerine uyduğumuz halde bariyer açılmadığı için durmak zorunda kaldık. Arkadaşım gişe görevlisine niye geçemediğimizi sordu. Gişe görevlisi önündeki ekrandan bunun sebebini göremediğini, sistem arızası, bakiye yetersizliği ya da okumama sorunu olabileceğini söyledi. Arkadaşım tam cüzdanına davranınca sırada gişe görevlisi, “15 gün içinde ödeme yapabilirsiniz, sorun yok” dedi.
İKİNCİ GÜN DE AYNI DİYALOG
Araç kiralamak son dönemde satın almaya karşı önemli bir alternatif olarak ön plana çıktı. Özellikle şirketlerin filo kiralaması ve vatandaştan gelen talebin her geçen gün artması sektörü geliştirdi, büyüttü... Son dönemde kur fiyatlarının hızlı yükselişi bu sektörü de olağan dışı etkiledi. Aylık kira ücretlerinin döviz bazında zaten arttığı gözlemlenirken, Türk Lirası’na zorunlu geçiş ile birlikte faturaların iyice şişmesi vatandaşın gündeminde ilk sıralara tırmandı. Faturaların yükseldiği bir gerçek. Peki ama kiralama şirketleri fırsatçılık mı yapıyor yoksa ortada gerçekçi bir finansman maliyet hesabı mı var. Gelin hep birlikte izini sürelim...
Bana gelen bir okur gönderisindeki gerçek fiyatlar işimizi hayli kolaylaştıracak. Okurumun yazdıklarından aynen paylaşıyorum:
Araç kiralama şirketi Fleetcorp’tan bir araç kiralayan okurum, konkordato ilan eden şirketin araçlarına haciz uygulanınca aracını iade edip yeni bir araç kiralamak için başka bir şirketle temasa geliyor.
Yeni filo şirketi X model bir araç için okuruma aylık 505 Euro+%18 KDV’lik bir teklif veriyor.
Teklifi kabul eden okurum sipariş formu ve sözleşmeyi teslim alıp süreci başlatıyor.
Okurum kiraladığı aracı beklerken 10 gün içinde şirketten iki ayrı yazı alıyor. Kiralama şirketi aracın kira ücretinin önce 600 Euro’ya çıktığını bildiriyor.
Kurların olağan dışı yükseldiği bir süreçte TL ile araç kiralamak istese artışı doğal karşılayacağını söyleyen okurum Euro bazında kira zammına anlam vermediğini belirtiyor.