Paylaş
Cirit, geçen hafta Antalya’da düzenlenen ‘Fikri ve Sınai Mülkiyet Suçları’ konulu çalıştayda yaptığı konuşmada ‘yargıya güven’ meselesini gündeme getirdi ve “Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Anayasa’nın yargı mensuplarına bir lütfu değil, halkın güvenine layık olunarak kazanılacak bir konumdur” dedi.
Konuşmasında, aynı zamanda toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanamayacağını belirtiyor Cirit.
ADLİ KALİTENİN YÜKSELTİLMESİ GEREKİYOR
Yargıtay Başkanı’nın bu sözleri ilginç bir tartışmayı beraberinde getirdi. Cirit’in sözlerini yargı bağımsızlığı alanındaki ana sorunun toplumun bakışından kaynaklandığına dönük bir mesaj şeklinde değerlendiren yorumcular da oldu.
Buna karşılık, Yargıtay Başkanı’nın konuşmasının bütününe baktığımda, bu ifadelerini, Türk yargısının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda toplumun güvenini kazanması ihtiyacına dikkat çeken bir vurgulama olarak anlıyorum. Kuşkusuz, bu güvenin yaratılmasında görev, öncelikle alacağı bağımsız ve tarafsız kararlarla yargıya düşüyor.
Aynı konuşmanın altını çizmemiz gereken başka noktaları da var. Örneğin, toplumların gelişmişlik düzeyinin ekonomik ve siyasi başarılardan çok insan haklarına duydukları saygıyla ölçüldüğünü anlatıyor Cirit ve insan hakları alanında “sıfır ihlal ideali”nden söz ediyor.
Cirit, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerin Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uyarınca “bağlayıcı olduğunu” da hatırlatıyor. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarının Türk yargısı açısından bağlayıcılığına dönük kuvvetli bir mesaj var.
Cirit’in şu sözlerinin de altını çizmeliyiz:
“Adalet sistemi, ülke ekonomisi de dahil olmak üzere toplumun her kesimini doğrudan ilgilendirmektedir. Bu nedenle, yargı sistemine ilişkin sorunlar, toplumun her kesiminin meşru ilgi alanı içindedir. Tüm adalet aktörlerinin ve karar vericilerin bu gerçeğin farkında olması gerektiğini düşünüyorum. Adli kalitenin yükseltilmesi için etik, şeffaflık ve topluma karşı hesap verebilirlik kavramları üzerinde daha çok çalışmamız gerekmektedir.”
Özetle, “Adli kalitenin yükseltilmesi için daha çok çalışmak gerektiğini” anlatıyor Cirit.
MAHKEMELERİN ÇELİŞKİLİ KARARLARI
Adli kalitenin yükseltilmesi ihtiyacını vurgulayan kişi, yüksek yargının tepesindeki konumuyla birinci derece mahkemelerde alınan bütün kararların yasalara, yargısal içtihatlara uygunluğunu, yani kalitesini denetleyen Yargıtay’ın başındaki kişidir. Bu denetimde Anayasa’nın 90’ıncı maddesi çerçevesinde AİHM içtihatları da kuşkusuz en üstteki normdur.
Aslında Cirit, geçenlerde Sözcü gazetesinin Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’e verdiği demeçte, yargının işleyişi konusunda bir hayli eleştirel ifadeler kullanmıştı. En çok eleştirdiği konulardan biri, mahkemelerin aldığı çelişkili kararlardı. Cirit, örneğin darbeye teşebbüs suçlamasıyla yargılanan emekli korgeneral Metin İyidil’in istinaf mahkemesinde beraat ettikten sonra bir başka mahkemenin kendisi hakkında yeniden tutuklama kararı vermesini “zikzak” olarak nitelendirmişti. Keza, Hâkim ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) İyidil hakkında beraat veren mahkeme heyetini görevden alıp haklarında soruşturma açmasını da eleştirmiş, “HSK’nın bu tavrı da yanlış” diye konuşmuştu.
Mülakattaki dikkat çekici ifadelerinden biri Cirit’in “Devletimiz büyük sıkıntıya girecek diye her yerde yargı, kuvvetler ayrılığı, hâkim bağımsızlığını, birtakım şeylerin yanlış gittiğini söylüyorum. Doğruları göstermeye çalışıyoruz...” demesiydi.
ANKETLERDE YARGIYA GÜVENSİZLİK VAR
Evet, yanlış giden bir takım şeyler var yargı alanında ülkemizde...
Ve bu yanlış giden şeyler arasında Yargıtay Başkanı’nın da işaret ettiği gibi mahkeme kararlarındaki çelişkiler, beğenilmeyen kararlar veren hâkimlerin görevlerinden uzaklaştırılıp soruşturmaya maruz kalmaları gibi uygulamaları da sayabiliriz. Gazeteler, sosyal medya paylaşımları, yargının sahne olduğu bu gibi problemli kararları, tasarrufları konu alan sayısız haberle doludur.
Mahkemenin beraatına kararı verdiği Osman Kavala için iki ayrı tutuklama kararı çıkartılması, ayrıca beraat kararı veren hâkimler hakkında soruşturma açılması son günlerden çarpıcı bir örnektir.
Bu gibi uygulamalar yan yana getirildiğinde yargıyla ilgili derin bir güven sorununa yol açıyor. ‘Metropoll’ araştırma şirketinin geçen ocak ayında yaptığı kamuoyu yoklamasında ‘Kurumlara Güven’ başlığında çıkan sonuçlar yargıya güven konusunda yeteri kadar fikir vericidir. Ankete katılanlardan yüzde 54.3’ü “mahkemelere güvenmediğini” söylerken, güvendiğini belirtenlerin oranı yüzde 41.0’de sınırlı kalmıştır. “Fikrim yok” diyen ya da yanıt vermeyenlerin oranı ise yüzde 4.7’dir.
Benzer bir veriyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın 16 Temmuz 2019 tarihinde TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu’nda yaptığı bir açıklamada karşılaşıyoruz. Oktay, yargıya güven meselesinden söz ederken TÜİK verilerine dayanarak, yasaların herkese tarafsız ve adil uygulandığını düşünenlerin oranını 2018 yılı için yüzde 38.1 olarak gösteriyor. Her iki araştırmadaki oranların yakınlığı kayda değerdir.
Sonuçta yargıya güven sorununun kuvvetli ifadelerle Yargıtay Başkanı tarafından teslim edilmiş olması büyük önem taşıyor. Cirit’in kamu görevini tamamlarken bu konuda kamuoyuna nihai kapsamlı bir değerlendirme yapması önemli bir hizmet olacaktır.
Böyle bir değerlendirme yargının uygulamalarının yanı sıra yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili sorunların yapısal nedenlerini de içerecek bir kapsayıcılıkta olmalıdır. HSK’nın oluşumunda ve yönetiminde yürütmenin sahip olduğu yasal yetki alanı bunlardan sadece biridir.
Paylaş