Paylaş
Bugünkü yazımda bir fikir vermesi bakımından bu hareketliliğin çok çarpıcı gördüğüm bazı unsurlarını kısa özetler halinde aktarmaya çalışacağım.
1- ÖNCEKİ GÜN/TÜRK-RUS ORTAK DEVRİYESİ: Önce projektörlerimizi Fırat’ın doğusunda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolündeki “Barış Pınarı” harekât bölgesinin doğu ucundan Irak sınırına doğru uzanan alana çevirelim. TSK mensupları ve Rus askerleri, önceki gün Mardin Kızıltepe’nin güneyine düşen Suriye’de sınıra bitişik El Derbasiye’nin hemen batısındaki Şirik köyünden yola çıkarak Suriye topraklarında batıya doğru ortak devriyeye çıktılar. Toplam sekiz araçtan oluşan askeri konvoy, batıda Barış Pınarı hattının uç noktasındaki Kisra yerleşimine kadar geldi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SİHG) sahadaki görgü tanıklarına dayanarak verdiği rapora göre, devriye konvoyu daha sonra doğu hattında farklı bir güzergâhtan Şeyh Mansour üzerinden başlama noktasına döndü.
Harita üzerinde incelendiğinde, devriye faaliyetinin Türkiye sınırına paralel ve çok yakından giden bir güzergâh üzerinde yapıldığı görülüyor. Bu bölgede ortak devriye düşüncesi, 22 Ekim 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Lideri Vladimir Putin arasında Soçi’de Barış Pınarı harekâtı sonrasında varılan mutabakatın bir parçası olarak ortaya çıkmıştı. Rusya, bu harekât bölgesinin doğusu ve batısında 30 kilometrelik koridordan PKK uzantısı YPG unsurlarını silahlarıyla birlikte çıkartma taahhüdünü üstlenirken, iki tarafın askerlerinin sınır hattındaki 10 kilometrelik koridorda (Kamışlı şehri hariç) devriye yapmaları da karara bağlanmıştı.
Öğrendiğime göre, önceki günkü askeri faaliyet 22 Ekim 2019 mutabakatı sonrasında Türk ve Rus askerlerinin birlikte icra ettikleri 238’inci ortak devriye olmuş. Bu yönüyle baktığımızda, Fırat’ın doğusundaki bölgede sınır güvenliğini güçlendirmek amacıyla Türkiye ile Rusya arasında az çok düzenli yürüyen bir mekanizmanın işlediğini söylemek mümkün. Ancak Rusya, 30 kilometrelik daha geniş koridor içindeki hattı YPG’den arındırma taahhüdünü henüz yerine getirmiş değil. PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG unsurları, geçen 12 Mayıs’ta Karkamış’a düzenlenen ve bir askerin şehit edildiği saldırıda olduğu gibi bölgeden Türkiye’ye dönük terör eylemlerine devam edebiliyor.
2- RUSLAR BİR TARAFTAN TAHKİMAT YAPIYOR: SİHG’nin önceki gün sahadan yaptığı bir başka tespit, Rusya’nın, yine Fırat’ın doğusunda “Barış Pınarı” bölgesinin güneydoğu ucundaki Tel Tamir kasabasının kırsalında bulunan Al-Tamaqer bölgesindeki üssünü yeni silah ve cephaneyle takviye ettiğini gösteriyor.
Aslında bu haber Rusların yakın zamanlarda Suriye’deki askeri faaliyetlerindeki dikkat çekici bir yönelişin son bir yansımasıdır. Açık kaynaklar tarandığında, bu tür takviyelerin yanı sıra Rusya’nın son dönemde Lazkiye’ye bitişik Hmeymim Hava Üssü’nden kaldırdığı askeri helikopterlerini belli aralıklarla dönüşümlü bir şekilde doğudaki muhtelif hava üslerine kaydırdığı da gözleniyor. Bu helikopterlerin konuşlanmaları İdlib’in doğusundaki Abu el-Duhur Üssü’nden, Fırat’ın doğusundaki Kamışlı’ya kadar uzanabiliyor. Keza, Kamışlı’daki havaalanına Rus savaş uçaklarının da indiği 29 Mayıs tarihinde Arapça yayımlanan Londra merkezli Şarkul Avsat gazetesi tarafından duyurulmuştu.
Rusların resmi açıklamalarında bu faaliyetleri Suriye Ordusu ile yürüttükleri eğitim amaçlı ortak tatbikatlar şeklinde takdim ettikleri anlaşılıyor. Ancak zamanlamasına bakıldığında bu eğitim faaliyetlerinin Türkiye’nin geçen mayıs ayı sonuna doğru Tel Rifat ve Münbiç’e askeri harekât niyetlerini ifade etmesinden sonra belirgin bir şekilde yoğunlaşması dikkat çekiyor. Ruslar, yakın zamanda olduğu gibi Halep’in güneyindeki Abu el-Duhur hava üssüne helikopter konuşlandırdıklarında, menzil olarak Tel Rifat ve Münbiç’e bir hayli yaklaşmış oluyorlar.
Son günlerde Rusların Tel Rifat ve Münbiç üzerinde helikopter uçurmuş olmaları da tesadüfi bir durum gibi görünmüyor. Rus helikopterleri en son geçen pazartesi günü Münbiç üzerinde görüldü. Rus tarafının bu hamleleriyle sahada askeri olarak mevcudiyetini göstererek Ankara’ya bir mesaj verip bu şekilde Türkiye’nin muhtemel bir harekâtına karşı caydırıcılık yaratmak istediğini tahmin etmek güç değil.
3- ÖSO’NUN HAZIRLIKLARI İLERLEDİ: Bu arada, Ortadoğu ile ilgili kapsamlı haberciliğiyle tanınan Al Monitor haber portalında geçen çarşamba günü yayınlanan dikkat çekici bir habere bakılırsa, Türkiye’nin desteğindeki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) da muhtemel bir harekât öncesinde kendi bünyesinde yeni bir organizasyona gitmiş bulunuyor. Bu çerçevede, PKK/YPG’nin sahaya yerleşmiş olduğu Tel Rifat ve Münbiç’e dönük harekâtlar için iki ayrı askeri konsey oluşturuldu.
Yapılan planlamada her iki konseyin altında bu bölgelerden gelen savaşçıların görevlendirilmesi hedefleniyor. Amaç, harekâtın gerçekleşmesi halinde sahadaki savaşçıların yerel halkla daha kolay temas kurabilmesini sağlamak ve hareket sonrası dönemi uyumlu bir şekilde yönetilebilmek. ÖSO yetkililerinin yaptıkları açıklamalara bakılırsa, bu kez 2018 yılındaki “Zeytin Dalı” harekâtında yaşandığı gibi bazı ÖSO unsurlarının kontrolden çıkma eğilimlerinin önüne geçilmesi, altyapının tahrip edilmesinin önlenmesi ve yerel halkın mülklerinin korunması çabası da yeni yapılanmanın gerisindeki düşüncede rol oynuyor.
4- ÖNCEKİ GÜN/CERABLUS/ABD OPERASYONU: Tüm bu gelişmelerin ortasında önceki gün bölgede uluslararası medyada ilgi yaratan sıcak bir hadise yaşandı. ABD ordusu, Fırat’ın batısında TSK ve ÖSO’nun kontrolü altındaki “Fırat Kalkanı” bölgesinde Cerablus yakınlarında Türkiye sınırına 4 kilometre kadar uzaklıktaki el Humeyre yerleşimine helikopterlerle bir baskın düzenledi. Burada köyün yakınlarına indirilen özel kuvvetlerin DEAŞ’ın Suriye’deki önde gelen liderlerinden birini yakaladığı açıklandı. Uluslararası Koalisyon yakalanan kişinin aynı zamanda bomba yapımcısı olduğunu duyururken, BBC adını Hani Ahmed Kürdi olarak verdi. BBC, operasyon sırasında yedi dakika süren bir çatışmanın meydana geldiğini de bildirdi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin görgü tanıklarına dayanarak verdiği haberlere bakılırsa, bu helikopterler önce Fırat’ın doğusunda Ayn el İsa’nın hemen kuzeybatısında bulunan Fransızların Lafarge çimento fabrikasının yerleşkesindeki üsse inmişler. Helikopterlerin burada konuşlandıktan sonra harekâtın ikinci aşamasında Cerablus’a havalandıkları anlaşılıyor.
Bu operasyonun gerçekleştiği bölgenin TSK ve ÖSO’nun kontrolü altında olmasından yola çıkarak şu tahmini yapabiliriz. ABD’nin sahada bir çatışma ya da kaza yaşanması ihtimalini önlemek amacıyla askeri makamlar arasındaki kanalları işleterek (de-confliction), bu harekâtı önceden Türk tarafına bildirmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Hadisenin not edilmesi gereken bir tarafı, DEAŞ’ın önde gelen bir liderinin Türk sınırına oldukça yakın bir bölgede gizlenmiş olmasıdır. Hatırlanacağı gibi, DEAŞ’ın bundan önce en tepedeki liderlerinin ikisi de ABD tarafından düzenlenen ve yine helikopterlerin kullanıldığı benzer askeri operasyonlarda Hatay’a bitişik İdlib’de öldürülmüştü. Ebu Bekir el Bagdadi 27 Ekim 2019, Ebu İbrahim el Kureyşi ise 3 Şubat 2022 tarihinde öldürülmüştü.
5- İDLİB’DE HTŞ’NİN ASKERİ TATBİKATI: Bütün bunlar olurken İdlib’de sahaya hâkim olan Heyet Tahrir eş Şam örgütü (HTŞ) ile Suriye ordusu arasında sınır hattı boyunca sıkça karşılıklı havan ya da topçu atışları yapılıyor. Ancak Al Monitor’un haberine göre, burada kısa bir süre önce yaşanan dikkat çekici bir gelişme, 30-31 Mayıs tarihlerinde HTŞ’nin İdlib’in birçok bölgesinde askeri tatbikat yapması oldu. HTŞ’nin İdlib’de batıda Lazkiye’ye bitişik sahada, doğuda Halep kırsalı ve güneyde Cebel el-Zaviye bölgelerinde düzenlediği ve bütün askeri birliklerinin katıldığı tatbikat bir gövde gösterisi şeklinde geçti.
HTŞ’nin bu tatbikatta sahip olduğu tank, zırhlı araçlar, tanksavar gibi envanterindeki önemli silahlarını da sergilemesi, yayımladığı videolarla elindeki askeri kapasiteyi geniş bir şekilde tanıtması kuşkusuz üzerinde durulması gereken bir husus. Muhtemeldir ki, bu zamanlamada kendisinin de bütün Suriye denkleminde bir faktör olarak hesaba katılmasını istiyor HTŞ. Buna karşılık HTŞ’nin BM Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor olması, kendisiyle ilgili her tartışmayı da hassas bir zemine yerleştiriyor.
SON SÖZ: Aktarmayı tasarladığım yakın zamandan başka örnekler de vardı; Voice of America’nın videolarını paylaştığı, ABD askerlerinin geçen pazar günü Kamışlı’nın kırsalında çıktıkları devriye gibi. Evet, yakın zamanda havaalanına Rus savaş uçakları ve helikopterlerin indiği Kamışlı... Ama yerim bitti.
Göreceğiniz gibi 911 kilometrelik sınırın bir ucundan diğer ucuna, en kıdemli Ortadoğu uzmanlarının da kolay kolay içinden çıkamayacakları oldukça karışık bir tablo hâkim Suriye’de. Üstelik sadece ülkenin kuzey bölgesinden söz ediyoruz... Bu kadar çok aktörün bayrak gösterdiği tablodan gelecekte nasıl bir çözümün çıkabileceği sorusuna verilebilecek kolay
yanıtlar yok ne yazık ki...
Paylaş