Paylaş
Önceki akşam (perşembe) gazetenin ilk baskısının başlayacağı sırada, saat 20.09’da Rusya Dışişleri Bakanlığı web sitesine koyduğu bir açıklamayla bu yönde bir harekâta karşı olduğunu duyurdu. Rusça açıklamanın diğer dillere çevrilip ajanslar üzerinden yayılması geç saatleri buldu.
RUSYA ELİNİ Mİ YÜKSELTMEYE ÇALIŞIYOR?
Bu açıklamanın zamanlamasıyla ilgili ilginç bir durum var. Şöyle ki, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova’nın dün yapacağı basın brifingi aslında hafta başında duyurulmuştu. Açıklama pekâlâ dünkü brifingde duyurulabilirdi. Ancak bu açıklamanın cuma gününe (dün) bırakılmadan önceki gün (perşembe) akşam saatlerinde yapılmasının Rus tarafı açısından ivedilik taşıdığı, Rus Dışişleri’nin bir gün beklemek istemediği anlaşılıyor.
Bunda hangi neden ya da nedenler rol oynamış olabilir?
Rusya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın harekâtın yapılacağını duyurduğu ısrarlı açıklamalarına sessiz kalması halinde bunun Ankara’ya zımnen onay verdiği şeklinde yorumlanmasının önüne mi geçmek istedi?
Yoksa Rusya, Ankara’dan gelen askeri harekât beyanları nedeniyle Esad rejiminin yaptığı bir başvuru üzerine Şam’daki müttefikine sahip çıktığını göstermek için mi bu yola gitti?
Tabii muhtemel bir faktör daha var. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, önümüzdeki çarşamba günü Türkiye’yi ziyaret edecek. Rus tarafı, ziyaret öncesindeki bu açıklamayla Ankara karşısında elini yükseltip, iki ülke arasında pek çok hassas meselenin müzakere edildiği bir dönemde, harekât başlığını bu bütünün içinde bir pazarlık konusu haline getirmek de istemiş olabilir.
ZAKHAROVA: ‘SINIRI SURİYE GÜÇLERİNE BIRAKALIM’
Peki Zakharova ne dedi?
Dışişleri Sözcüsü, açıklamada yeni bir askeri harekâta dönük “endişeleri” kayda geçirerek, “Türkiye’nin Suriye’de zaten zor olan durumun tehlikeli bir şekilde kötüleşmesine yol açabilecek eylemlerden kaçınması” beklentisini ifade ediyor.
Vurgulanması gereken bir nokta, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’nin sınır bölgelerinin güvenliğiyle ilgili endişelerini “anlayışla karşıladıklarını” belirtmesidir. Burada önem taşıyan, Rus tarafının bu soruna çözüm olarak sınır güvenliğinin Suriye güvenlik güçlerine bırakılmasını önermesidir.
Zaten açıklamada Türkiye’nin de Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini savunduğu hatırlatılarak, dolaylı bir ifadeyle bu tutumun gereğinin sınırın sorumluluğunun Esad rejimine bırakılmasından geçtiği belirtilmiş oluyor.
Rus tarafının önümüzdeki dönemde bu temayı sıkça Türk tarafının önüne getirmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
BOGDANOV’DAN HAREKÂT KONUSUNDA ‘ÖNCE KONUŞALIM’ AÇIKLAMASI
Dikkat çekici bir nokta daha var. Aslında önceki gün Rusya Dışişleri’nden bir açıklama daha yapıldı. Ancak bu açıklama Sözcü Zakharova’nın metninden farklılık gösteriyor. Açıklamayı yapan da herhangi bir yetkili değil. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Ortadoğu Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov.
Bogdanov, TASS ajansına açıklamasında önce Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un önümüzdeki hafta yapacağı Türkiye ziyaretinin büyük önem taşıdığını ve kendisine askeri yetkililerin de eşlik edeceğini belirtiyor.
Ardından Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine dönük harekât planlarıyla ilgili bir soru üzerine, Bogdanov, bu konuda Türk tarafıyla yapılacak temasların beklenmesi gerektiği mesajını veriyor.
Bogdanov, “Spekülasyona gerek yok. Önce anlamamız lazım. Türk meslektaşlarımızla temaslar olacak. Bu nedenle, beklemeliyiz. Şu an çok spekülasyon yapılıyor ama spekülasyonun hiçbir anlamı yok” diye konuşuyor.
Görüleceği gibi, Rus hariciyesinin kilit ismi, “Askeri yetkililerimizle geliyoruz, önce bir konuşalım” mesajını veriyor ve Lavrov’un ziyaretine kadar beklenmesi gerektiğini söylüyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın sözcüsü üzerinden yaptığı kategorik “Karşıyız” açıklamasına kıyasla oldukça esnek, müzakereye açık bir tutum sergiliyor Bogdanov.
Bogdanov’un açıklamasının TASS tarafından servise konması saati 15.42. Yani Zakharova’dan çok önce.
Yoksa akşam yapılan çıkışla Bogdanov’un ifadelerinin muğlaklığını giderme ihtiyacı mı duyuldu? Ya da Moskova görüntüde harekâta karşı olduğu mesajını verirken, diğer taraftan Ankara’ya pazarlığa açık durduğunu hissettiren ikili bir tutum mu sergiliyor?
LAVROV’DAN ANKARA’YA SICAK MESAJLAR
Türkiye’nin Fırat’ın batısında harekât yapmayı planladığı bölgelerde Rusya’nın askeri varlığı bulunduğu için, harekât olduğu takdirde sahada herhangi bir sorun yaşanmaması açısından, öncesinde en azından askeri makamlar arasında belli bir koordinasyonun sağlanması, belli ortak anlayışların şekillenmesi zorunlu görünüyor.
Bu çerçevede gözler Lavrov’un çarşamba günü yapacağı ziyarete çevriliyor. İlginçtir ki, Lavrov geçen hafta Suriye konusunda yaptığı bir açıklamada “ABD’nin Fırat’ın doğusunun önemli bir bölümünü işgal edip, doğrudan ayrılıkçılığı teşvik ederek, burada açıkça bir yarı devlet oluşumu yarattığını” belirmişti. Lavrov’un bu ifadesi, Ankara’nın bu alandaki kaygılarına katıldığını gösteren bir mesajdı.
Bölgede Irak ve Suriye Kürtlerini birleştiren çeşitli yapılar arasında sorunlar yaşandığına dikkat çeken Lavrov, “Bütün bunlar bölgenin bu kesimindeki gerginlikleri etkiliyor. Türkiye elbette kayıtsız kalamaz” diye konuşmuştu. Dışişleri Bakanı, Ankara’nın harekât planlarına değinmemişti 27 Mayıs tarihli bu açıklamasında.
Gelgelelim, Rus Dışişleri’nden çıkan bütün bu açıklamalara karşılık, aslında nihai olarak son sözü Rusya’nın karar vericisi Vladimir Putin’in söyleyeceğini belirtmek hata olmaz.
PUTİN’İN KAFASINDAKİ MUHASEBE
Putin, bu konudaki kararını alırken muhtemeldir ki meseleye yalnızca Rusya’nın Suriye’deki çıkarları açısından bakmayacaktır. Ukrayna’da savaşın sürdüğü ve Batı dünyasıyla büyük bir çatışma yaşadığı bir sırada, Türkiye ile olan ilişkilerin Rusya’nın geniş ölçekteki çıkarları bağlamında taşıdığı önem açısından da yaklaşacaktır.
Türkiye ile Rusya Ukrayna konusunda ciddi görüş ayrılıkları yaşayabilirler. Ancak, mevcut kriz konjonktüründe Ankara’nın Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımların dışında kalması, hava sahasını Rusya’nın ticari uçaklarına açık tutması, ekonomik işbirliğinin bu krizden etkilenmeden sürmekte oluşu gibi faktörler de Kremlin’deki terazinin kefesinde kuvvetli bir ağırlık oluşturuyor.
Aynı zamanda Türkiye’nin NATO genişlemesinde Finlandiya ve İsveç’in üyeliklerini bloke etmekte oluşu ve NATO içinde bu nedenle konsensüs sağlanamaması, kuşkusuz Putin’in hesaba katacağı çok kritik bir başka konudur.
Böyle bir zamanlamada Türkiye’nin harekâtını engellemek mi Rusya’nın çıkarınadır, yoksa Rusya’nın Batı ile çatıştığı bir dönemde Türkiye’yi yanına çekebileceği bir esnekliği göstermek mi? Üstelik harekâtı gerçekleştirdiği takdirde, Türkiye’nin Batı dünyası ile ilişkilerindeki sorunların daha da ağırlaşması muhtemeldir.
Rusya lideri Putin, tutumunu belirlerken herhalde kafasının içinde bütün bu muhasebeyi yapmakla meşguldür.
Geniş ölçekli olmayan, örneğin Tel Rifat’a yönelen sınırlı bir harekât bu muhasebede baskın çıkabilir mi?
Bu sorunun yanıtını yakında öğreneceğiz herhalde.
Paylaş