ABD'nin en saygın gazetelerinden The New York Times'ın prestijli dış politika yazarı Thomas Friedman'ın ‘‘Ağır Gerçek’’ başlığını taşıyan yazısı, şu tehlikeye dikkat çekerek başlıyor:
‘‘Çok büyük bir felaket Ortadoğu'ya yayılıyor. Usame bin Ladin'in 11 Eylül'de başaramadığını, şimdi Batı Şeria'daki İsrail-Filistin savaşı başarıyor: Bu, medeniyetler savaşıdır...’’
Friedman, Amerika'daki belli başlı tüm gazetecilik ödüllerini toplamış, önemli kitaplara imza atmış, uzun yıllar gazetesinin Kudüs ve Beyrut muhabirliğini yapmış, dolayısıyla bölgeyi çok iyi tanıyan bir gazeteci.
İsrail-Filistin savaşında bütün aktörlerin sorumluluklarını projektör altına tutan bu yazısının objektifliğini gösterebilmek için, Friedman'ın Musevi kökenli bir Amerikalı olduğunu da hatırlatalım.
Friedman yazısında, İsrail'in 1967 savaşında işgal ettiği bütün topraklardan çekilmesinin şart olduğunu vurgulayarak, ‘‘Aksi takdirde İsrail bir gün bile barışın yüzünü görmeyecek, ABD'nin dünyada terörizme son verme yolundaki meşru çabaları da ciddi bir sekteye uğrayacaktır’’ diyor.
ŞARON DA ARAPLAR DA İKİYÜZLÜ
Amerikalı yazar, bu noktada hem Şaron, hem de Arap liderlerini ikiyüzlülükle suçluyor:
‘‘Şaron ‘Terörün sona erdirilmesi barışı getirecektir' derken nasıl samimi değilse, Arap liderleri de ‘İşgalin sona erdirilmesi tek başına terörün sonunu getirir' derken benzer şekilde takıyye yapıyorlar. İki tarafın da gerçekleri göğüslemesi gerekiyor. Nasıl Şaron'un işgalin sona erdirilmesini kabul etmesi gerekiyorsa, benzer şekilde Arap liderlerinin de Allah adına yapılan intihar saldırıları karşısında tavır almaları gerekiyor. Arap liderler, İsrail'in davranışlarına sınırlar çizecek moral cesareti kendilerinde görüyorlarsa, aynı moral cesareti intihar saldırılarının gayri ahlakiliğini kötülemede de sergilemelidirler. Yoksa hiçbir yere varamayız.’’
MUSEVİ LOBİSİ VE KÖKTENDİNCİLER
Friedman'a göre, gerçeği göğüslemekten kaçınanlar, Şaron ve Arap liderlerle sınırlı değil. Amerikalı yazar, eleştiri oklarını ABD'ye, bu ülkedeki Musevi
örgütlerinin liderleri, köktendinci Hıristiyanlar ve Cumhuriyetçi Parti bünyesindeki yeni muhafazakárlara da yöneltiyor.
Yazar, bu üç grup arasında kurulmuş olan ittifakın, Amerikan yönetimi içinde İsrail'in yerleşim politikalarına son vermesi konusunun tartışılmasının önündeki en önemli engel olduğunu belirtiyor. Çünkü bu konuyu konuşmak isteyen herkes, bu gruplarca hemen ‘‘İsrail aleyhtarlığı’’ ile damgalanmaktadır. Sonuçta, bu konunun ciddi bir şekilde konuşulabilmesi imkánsız hale gelmiştir.
Friedman, şöyle diyor:
‘‘Bunların işbirliği, İsrail'in müstemlekeci işgal politikasının bugüne dek sürdürülebilmesine yardımcı olmuştur. Ancak oluşmasına katkı yaptıkları bu durum, bugün dünyadaki Siyonist teşebbüsü tehdit etmektedir.’’
Friedman yazısını şu uyarıyla bağlıyor:
‘‘İsrail çekilmeli ve ABD-NATO gözetiminde bir Filistin devleti kurulmalıdır. Bu yapılamadığı takdirde, kazançlı çıkan Usame bin Ladin olacak ve medeniyetler savaşı pek yakında mahallenizdeki sinemada gösterime girecektir.’’