Paylaş
İçişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Teoman Ünüsan'ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı'na verdiği ifade, köstebek skandalındaki siyasi bağlantılar üzerinde olan tül perdesini aralıyor.
Ünüsan'ın ifadesi, Bülent Orakoğlu'nun Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na getirilmesinde, İçişleri Bakanı Meral Akşener'den çok, bir ‘‘üst makam''ın siyasi sorumluluk taşıdığı unsurunu içeriyor.
Bilindiği gibi, Orakoğlu skandalındaki en önemli tartışma konusunu, kendisini Emniyet İstihbaratı'nın başına ‘‘kimin seçtiği'', daha doğrusu Akşener'e ‘‘kimin tavsiye ettiği'' sorusu oluşturuyor.
Bu soru açıklık kazanırsa, Emniyet İstihbaratı'nın geçen mart ayından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri'ne dönük olarak yürüttüğü yoğun gözetleme ve bilgi toplama faaliyetinin arkasındaki ‘‘siyasi adres'' bulunabilecek.
Bu konuda bilinen noktalar şöyle özetlenebilir:
Akşener, eski İstihbarat Başkanı Emin Arslan'ı görevden alıp yerine Bülent Orakoğlu'nu getirmek istediğinde, önemli bir muhalefetle karşılaşır.
Muhalefet eden bürokratlardan birincisi, dönemin Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, ikincisi ise o tarihteki İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan'dır.
Örneğin Yüksel, Arslan'ın işini başarıyla yaptığını, değiştirilmesi için bir gerek bulunmadığını belirterek, değiştirilmesine karşı çıkar.
Bu ikilinin muhalefeti, Mehmet Ağar döneminden bu yana İstihbarat Başkanı olarak görev yapan Arslan'ı kurtarmaya yetmez.
Akşener, Arslan'ın yerine Orakoğlu'nun ismini ortaya attığında yine muhalefetle karşılaşır.
İtirazın muhtelif nedenleri vardır. Birincisi, Orakoğlu'nun siciline bakıldığında istihbarat deneyimi çok kısa sürelidir. Emniyet örgütünde istihbaratçı olarak sivrilmiş bir polis değildir. Bu makamı doldurabilecek donanımı yoktur.
İkincisi, daha az önemli değildir: Orakoğlu, daha önceki görevleri sırasında hakkında muhtelif yolsuzluk iddialarına ve bir dizi müfettiş soruşturmasına muhatap olmuştur. Orakoğlu gerçi bu soruşturmaların hepsinden aklanarak çıkmıştır; ancak örgüt içinde bir imaj sorunu vardır.
Getirilen bu itirazlar üzerine Akşener, bir iki günlük tereddüt devresi geçirir.
Ancak, bu tereddüt dönemi geride kaldıktan sonra Akşener yine Orakoğlu üzerinde ısrar eder. Gerekçesi, adresi belli olmayan bir cümledir: ‘‘İkna edemedim...''
Akşener, kimi ikna edememiştir?
Akşener'e Orakoğlu'nun İstihbarat Başkanlığı'na getirilmesi için ağırlık koyan, ‘‘bastıran'' güç kimdir?
YOLLAR ÇİLLER'E ÇIKIYOR
Emniyet camiası içinde yakınlık faktörü dikkate alınarak bu soruya verilen yanıt, Çiller soyadına çıkıyor. Ancak, bugüne dek bu hususu kanıtlayan somut bir unsur ortaya konabilmiş değil.
Deniz Kuvvetleri Askeri Savcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada ise adrese ulaşılmasına yardımcı olabilecek önemli bir ifadenin bulunduğu anlaşılıyor.
İçişleri eski Müsteşarı Ünüsan'ın ifadesi, Akşener'in Orakoğlu üzerinde ısrar ederken, kendi inisiyatifiyle değil, bir ‘‘üst makam''ın telkinleriyle hareket ettiğine işaret ediyor.
Böylelikle, Orakoğlu ile bir ‘‘üst makam'' arasındaki bağlantı ilk kez kurulmuş oluyor.
Ünüsan, isim vermekten kaçınıyor.
Ancak yine de skandalda önemli bir pencereyi aralamış oluyor.
Paylaş