Hapiste dört yılı katledilen Prof. Haberal’a verilen büyük uluslararası ödül

‘KÖTÜLÜĞÜN, zulmün tasvirini nasıl yaparsınız” diye sorulduğunda, bu soruya bir tutanaktan aktaracağımız alıntıyla belki değişik bir yanıt verebiliriz.

Haberin Devamı

Tutanak, bir döneme damgasını vuran “Özel Yetkili Mahkemeler”den, Silivri’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 5 Nisan 2010 tarihli duruşmasına ait.

Mahkeme Başkanı, tutanağa göre “Açık yargılamaya devam olundu” diye söze girdikten sonra şöyle diyor:

“29 Mart tarihli ara karar gereği gelen raporlara göre ağır sağlık sorunları nedeniyle hayati risk altında bulunduğu ve tüm tedavilere rağmen sağlık durumunun gün geçtikçe bozulduğu ve rahatsızlığının ani ölüm riski taşıdığı raporlarla anlaşılan tutuklu sanık Mehmet Haberal’ın tedavi görmekte olduğu İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsünde avukatlarının ve sağlık ekibinin huzurunda raporda belirtildiği şekilde birer saatlik ifadelerle savunmasının alınması işleminin yapılmasına karar verildiği anlaşıldı.

Haberin Devamı

Bu konuda işlemin video konferans yoluyla yapılmasına, bununla ilgili tüm altyapı sisteminin de kurulmuş olduğu anlaşılan bu yapı doğrultusunda, mahkemece İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’ne bağlanıldı.

Enstitüde sanık Mehmet Haberal ile müdafilerinin de hazır oldukları, keza bulunan ortamın duruşma şartlarına uygun olup olmadığı yönünde Naip Hakim olarak görevlendirilen mahkememiz hakimi Hüsnü Çalmuk’un da hazır olduğu görüldü.

Sanık Mehmet Haberal huzura alındı.”

Tutanak daha sonra Mahkeme Başkanı’nın “Duyuyor musunuz?” diye sorması ve Haberal’ın “Evet duyuyorum” şeklindeki yanıtı ile devam ediyor.

Hapiste dört yılı katledilen Prof. Haberal’a verilen büyük uluslararası ödül
Prof. Mehmet Haberal, ödülünü aldıktan sonra kendisini törende takdim eden Yunanlı Prof. Andreas Tzakis, Dünya Organ Nakli Derneği’nin bir önceki başkanı Arjantinli akademisyen Prof. Marcelo Cantarovich ve derneğin mevcut başkanı Güney Afrikalı Prof. Elmi Muller (en sağda) ile birlikte görülüyor.

4 YIL 3 AY 18 GÜN TUTUKLU KALINCA

Bu alıntıları Prof. Haberal’ın mahkemede iki gün süren savunmasının tutanağına yer verdiği “Suçum Ne?/ Prof. Dr. Haberal’ın Sözlü Silivri Savunması” başlıklı tam 232 sayfa tutan kitabından aktarıyorum.   

Haberin Devamı

Sanık, o dönemde sağlık sorunları nedeniyle tutuklu olarak bir hastane odasında alıkonuyordu. Böylelikle, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Haseki Hastanesi’nin bir odasının cezaevine çevrilmesi gibi bir uygulamaya tanıklık ediyorduk. Silivri’deki mahkemeye de tutuklu olduğu bu odadan video konferans yoluyla bağlanıyordu. Kapısında 24 saat bir jandarma bekliyordu bu hastane odasının, Prof. Haberal’ın ‘kaçma ihtimaline’ karşı...      

Prof. Haberal, Ergenekon soruşturmasının 12’inci dalgası çerçevesinde 13 Nisan 2009 tarihinde sabah 07.00 sularında Ankara’daki evine düzenlenen polis baskınında gözaltına alınıp götürüldüğü İstanbul’da, dört gün sonra tutuklanmıştır. Kendisine “Ergenekon Terör Örgütü Yöneticiliği” suçlaması yöneltiliyordu.

Haberin Devamı

Delillerin büyük bir bölümü telefon konuşmalarından oluşuyordu. Bu delilerden biri, dönemin Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün kendisine telefonda “Başbakanım sizsiniz” demesidir. Savcıya göre, bu ifade Haberal’ın “örgütsel kimliği hakkında fikir vericidir.” Yaptığı ameliyatların listesi de delil dosyasına konmuştur.

Serbest bırakıldığı 5 Ağustos 2013 tarihine kadar tam 4 yıl 3 ay 18 gün özgürlüğünden yoksun kalmıştır Prof. Haberal.

TUTUKLU İKEN MİLLETVEKİLİ SEÇİLDİ

Prof. Haberal, bu sürenin yaklaşık yarısını hastanede, kalan yarısını ise daha sonra nakledildiği Silivri Cezaevi’nde geçirmiştir. Tutuklandığı 17 Nisan 2009 günü kalp spazmı geçirmesinden sonra düzenlenen rapor çerçevesinde tutukluluğunun ilk iki yılında sekiz metrekarelik bir hastane odasında alıkonmasına karşılık, Adli Tıp Kurumu’nun “cezaevinde kalabilir” şeklindeki raporu üzerine 11 Mart 2011 tarihinde Silivri Cezaevi’ne gönderilmiştir.

Haberin Devamı

Prof. Haberal, bu arada 12 Haziran 2011 seçiminde CHP tarafından aday gösterilerek Zonguldak milletvekili seçilmiş ve milletvekilliğinin yaklaşık iki yılını da tutuklu olarak Silivri’de geçirmiştir.

Mahkeme, kendisini 5 Ağustos 2013 tarihinde suçlandığı terör örgütü yöneticiliği iddiasından beraat ettirmiş, ancak “hükümetin görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” suçundan 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırmıştır. Aynı duruşmada hapiste yattığı süre göz önünde tutularak tahliyesine karar verilmiştir.

Prof. Haberal, 2 Ekim 2013 tarihinde TBMM’de yemin edip milletvekili olarak görevine başlayabilmiştir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi, milletvekili seçildiği halde uzun süre tutuklu olarak alıkonup görevini yapması engellendiği gerekçesiyle 4 Aralık 2013 tarihinde aldığı bir kararla, kendisinin “seçilme hakkının ihlal edildiğine” karar vermiştir. AYM, aynı zamanda “uzun tutukluluk süresi”nden de bir ihlal vermiştir.

Haberin Devamı

Bu yönüyle Prof. Haberal, tutuklu milletvekillerinin seçilme haklarıyla ilgili emsal bir AYM içtihadının da konusudur. TİP milletvekili Can Atalay’la ilgili uygulanmayan son AYM kararında da mahkemenin Haberal içtihadına atıf var.

Haberal’ın Ergenekon’dan aldığı mahkumiyet, daha sonra Yargıtay’ın 2016 yılında Ergenekon hakkında aldığı kararla bozulmuştur.

ALANINDA DÜNYANIN EN SEÇKİN BİLİM ÖDÜLÜ                      

Beni bütün bu eski sayfaları çevirmeye yönelten ne oldu diye sorabilirsiniz. Yanıt: Dünya Organ Nakli Derneği’nin bu hafta İstanbul’da düzenlenen ve 2 bin 500 kişinin katıldığı 30’uncu uluslararası kongresinin sonunda geçen çarşamba günü kuruluşun en seçkin ödülü olan “MEDAWAR”ın Prof. Haberal’a verilmesi oldu.

MEDAWAR, organ nakli alanında derin etkiler yapan çalışmalar yürütmüş seçkin araştırmacılara verilen, bu sahada dünyanın en önemli ödülü olarak kabul ediliyor.

Prof. Haberal, ödülü aldıktan sonra dünyanın dört bir köşesinden gelmiş organ nakli uzmanlarına hitap ederken, hemen arkasındaki yansıda “Time” dergisinin 1927 yılında Atatürk’ün fotoğrafına yer verdiği kapağı belirdi. Konuşmasına da önce “Bugün buradaysak, bu her zaman saygı ve minnetle andığım, ülkemizin kurucusu Atatürk sayesindedir” diye başladı Prof. Haberal.

Atatürk’ten sonra yansıya giren ikinci kişi ise ABD’de organ nakli eğitimi alıp Türkiye’ye döndüğünde kendisini Hacettepe Üniversitesi’nde organ nakli merkezini kurmakla görevlendiren Prof. İhsan Doğramacı’ydı. “Sayın Doğramacı bana Hacettepe’nin kapılarını açtı, ‘Bunu Türkiye’de gerçekleştir’ dedi. 1975 yılında Türkiye’de organ nakliyle ilgili hiçbir şey yoktu” dedi Prof. Haberal konuşmasında.

ORGAN NAKLİNDE ‘İLK’LERDE ONUN İMZASI VAR

Prof. Haberal’ın ödül takdim konuşmasını Yunanistan’dan gelen Prof. Andreas Tzakis yaptı. Prof. Haberal’ın alanında bilim adamı olarak oynadığı role ilişkin ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Bu arada 750 karaciğer, 3.500 böbrek nakli ameliyatı yaptığını anlattıktan sonra pek çok genç doktora da ilham verdiğini anlattı. Bütün çalışmalarıyla “binlerce insanın hayatını kurtardığını” söyledi. İki binden fazla yayını bulunduğunu hatırlattı.

Söz konusu kongrenin İstanbul’da düzenlenmesi kuşkusuz Prof. Haberal’ın önayak olmasının bir sonucuydu. Kendisi 2018-2020 yılları arasında bu uluslararası derneğin başkanlığını da yapmıştı.

Tabii bir gazete yazısında Prof. Haberal’ın organ nakli alanında yaptıklarını anlatabilmenin büyük bir güçlüğü var. Bir yazının sınırları, aldığı bütün ödülleri, kayda geçen başarılarını, öncülük yaptığı işleri anlatmaya yeterli olmayacaktır. Belki en doğrusu, kendi adına açılmış olan web sayfasına ya da dijital ortamdaki başka açık kaynaklara bakarak bu dökümü incelemektir.

Ancak çok özet olarak aktarabileceğimiz, Türkiye’de organ naklinin öncü ismi olduğudur. Türkiye’deki ilk organ nakli merkezini kurmasının yanı sıra başka birçok ‘ilk’e de imza atmıştır.

Bunlar arasında 3 Kasım 1975 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde Türkiye’de ilk kez canlı dönörden böbrek naklini gerçekleştirmiş olması sayılabilir. Ardından 1978 yılında Türkiye’de ilk kez kadavradan böbrek naklini gerçekleştirmiştir. Bunları, 1979 yılında yine ilk kez yerli kaynaklı kadavradan böbrek nakli ve 1988 yılında kadavradan ilk karaciğer nakli izlemiştir.

Prof. Haberal, aynı zamanda 1979 yılında 2238 sayılı Organ ve Doku Nakli Yasası’nın çıkmasında öncü rol oynayarak, organa naklinde mevzuat alanındaki altyapıyı da hazırlamıştır.

Organ nakli alanında dünyadaki pek çok derneğin ödülleri, çok sayıda seçkin yabancı akademinin üyeliği ve bunlardan verilen ödüller de bu listeyi tamamlıyor.

Türkiye’de kuruluşuna ön ayak olduğu kurumların da ayrı bir dökümü yapılabilir. 1994 yılında kurduğu Başkent Üniversitesi’ni bunlar arasında en başta saymalıyız.

ECEVİT’İN CUMHURBAŞKANI OLMASI ÖNERİSİNİ GERİ ÇEVİRDİ

Bütün bu uzun dökümün öznesi olan kişinin öyküsü, 1944 yılında Rize’nin Pazar ilçesinde Subaşı (Haçapit) köyünde son derece mütevazı koşullarda başlamıştır. İlkokulu burada köy okulunda başlayan Haberal, orta ve lise eğitimini Zonguldak’ta tamamlamış, ardından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirmiştir.

Hacettepe Üniversitesi’nde cerrahi ihtisasını yaptıktan sonra ABD’ye Denver’a giderek, Colarado Üniversitesi Transplantasyon Merkezi’nde o dönemde organ naklinin dünyadaki efsane ismi olan Prof. Thomas Starz’ın yanında çalışma imkanı bulması, kariyerinde bir dönüm noktası olmuştur. Prof. Starz’ın yanında yetişen bir diğer isim de geçen çarşamba günü kendisinin ödül takdim konuşmasını yapan Yunanlı arkadaşı Prof. Tzakis’di.

Prof. Haberal’ı anlatırken vurgulamamız gereken bir nokta daha var. 2000 yılının başında Süleyman Demirel’in görev süresinin ikinci dönem için uzatılmasını öngören tasarı TBMM’deki oylamada başarısızlığa uğrayınca patlak veren Cumhurbaşkanı seçimi krizinde adı kuvvetli bir şekilde ortaya çıkan bir isimdi Prof. Haberal. Ancak dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in cumhurbaşkanı adayı olması için kendisine yaptığı öneriyi geri çevirmiştir.

‘YAŞAMIMI GASP ETTİNİZ ZAMANIMI KATLETTİNİZ’

Prof. Haberal’ı yakından tanıyanlar için en önemli vasıflarından biri ateşli bir “Türkiye sevdalısı” olmasıdır. Ödülü aldıktan sonra yaptığı bir açıklamada “Benim için ödül bu ülkenin varlığıdır” diye konuşmuştur.

Tabii Prof. Haberal’dan söz etmek, onun Fetullahçı kriminal örgütün kurgusu sonucu özgürlüğünden alıkonduğu 4 yıl 3 ay 18 gününün bir muhasebesini de gerekli kılıyor. Kendisi mahkemedeki savunmasında hakime “Yaşamımı gasp ettiniz, zamanımı katlettiniz” diye seslenmiştir.

Bu muhasebeyi yaparken, insan geriye dönüp şu soruları yöneltmekten kendisini alıkoyamıyor: Prof. Haberal, hapiste katledilen zamanı süresinde acaba kaç organ nakli ameliyatı yapabilirdi? Kaç öğrenci yetiştirebilirdi? Kaç insanın hayatına dokunabilirdi?

Onu hapse atanların yaptığı kötülüğün, zulmün tarifini işte bu soruların yanıtları üzerinden de arayabiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları