Paylaş
Okkır, 20 Haziran 2007 tarihinde tutuklandı. Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne gönderilen Okkır’a 40 gün sonra 30 Temmuz tarihinde astım teşhisi kondu. Okkır’ın sağlık durumu, 2008 yılı şubat ayı sonunda kötüleşmeye başladı. Ardından yaklaşık 3 ay süreyle İstanbul ve Tekirdağ’daki devlet hastaneleriyle hapishane arasında baş döndürücü bir trafik içinde gidip geldi. Kendisine mayıs ayının ikinci haftasında teşhis konduğunda, kanser hastalığı vücudunun pek çok yerine yayılmıştı.
Silivri’deki mahkeme 1 Temmuz 2008 tarihinde hakkında tahliye kararı verdiğinde, Okkır zaten hastanedeki odasında terminal döneme girmişti bile. Tam 5 gün sonra 6 Temmuz’da öldü.
* * *
Okkır’ın ölümüne yol açan tıbbi ihmal ve kusurlar dizisi hacimli bir kitabın konusu olabilir. Ayrıca yargı ve AİHM’deki hukuki süreçler devam ettiği için, bu kitabın final bölümünü yazıp noktayı koyabilmek bu aşamada mümkün değil.
Ancak geçenlerde gün ışığına çıkan Sağlık Bakanlığı’na bağlı Yüksek Sağlık Şûrası’nın verdiği resmi bir rapor, muhtemelen bu kitabın en çarpıcı bölümlerinden birini oluşturacaktır. Çünkü bu raporda, tam 5 ayrı devlet hastanesinde görev yapan doktorların Okkır’ın ölümünde “ihmali bulunduğu” belirtiliyor.
Yüksek Sağlık Şûrası’nın 14 Aralık 2012 tarihinde aldığı, altında 12 profesörün imzasının bulunduğu “oybirliği” ile çıkan “13216” sayılı 15 sayfalık bu raporu dün okudum.
Raporu değerlendirirken hemen altını çizmemiz gereken nokta, bu metinde vahim bir paradoksun yer almasıdır. Çünkü Kuddusi Okkır’ın akciğerlerinin durumundan şüphelenip kendisinin hemen bir göğüs hastalıkları hastanesine yatmasını öneren, aslında depresyon şüphesiyle gönderildiği İstanbul’da Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndeki doktorlardır.
Bakırköy’de kendisinin şikâyeti üzerine tomografisi çekilerek, “sol akciğerinde volümünün yüzde 50 azaldığı” tespit edilmiştir. Bakırköy, “genel durumunun psikiyatrik durumundan daha aciliyet içermesi nedeniyle yoğun bakım olanakları olan tam teşekküllü bir hastaneye sevkini” önermiş ve 6 Mayıs 2008’de Okkır buradan Yedikule Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilmiştir.
* * *
Sonraki süreç şöyle seyrediyor:
- 6 Mayıs: Yedikule’ye giriş, buradan başka bir hastaneye sevk edilmek üzere İstanbul’daki Kartal H Tipi Cezaevi’ne iade,
- 7 Mayıs: Bayrampaşa Devlet Hastanesi Acil Polikliniği’ne sevk, buradan aynı gün Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne transfer,
- 7 Mayıs: Haseki’de “rutin tetkiklerinin normal olduğu” değerlendirmesiyle cezaevi revirine sevk, aynı gün cezaevinden ceza infaz kurumuna iade,
- 7 Mayıs: Aynı gün ceza infaz kurumundan yeniden Bayrampaşa’ya sevk,
- 8 Mayıs: Bayrampaşa göğüs hastalıkları bölümünde yapılan muayenesinde “genel durumunun iyi olduğu” görüşüyle İstanbul’daki infaz kurumuna iade,
- 9 Mayıs: İstanbul’dan Tekirdağ’daki infaz kurumuna sevk, buradaki poliklinikte yapılan muayenede “şuuru yarı kapalı olduğu için” Tekirdağ Devlet Hastanesi dahiliye servisine sevk,
- 9 Mayıs: Tekirdağ Devlet Hastanesi’nden Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk, aynı gün Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi’de “Primer Akciğer Kanseri, Beyin, Kemik ve Kemik İliği Metastazları” teşhisinin konması.
* * *
Öncesini de merak edebilirsiniz. 2007 Temmuz ayındaki astım teşhisinden sonra kayda geçen ilk ciddi sağlık sorunu 25 Şubat 2008 tarihinde Tekirdağ’daki infaz kurumunun sağlık ünitesinde “farenjit ve rinit” teşhisi konmasıdır. Ondan sonraki dönemde mart ve nisan aylarında ciddi şikâyetleri olan Okkır’ın iki ayı aşkın süre boyunca Tekirdağ ve İstanbul’daki devlet hastaneleriyle cezaevi arasında mekik dokuyuşunun anlatımı tam 3 sayfa tutuyor. Bunları bir yazı içinde özetleyebilmem mümkün değil.
Şimdi Yüksek Sağlık Şûrası’nın verdiği karara bakalım:
- “Tekirdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesinde bir uzman doktor (19/3/2008 tarihinde), Tekirdağ Devlet Hastanesi’nde 4 uzman doktor (28 Mart-15 Nisan 2008 tarihleri arasında) yapılan eksik değerlendirmelerle kusurlu oldukları”,
- “İstanbul’a sevk edildiğinde hastayı gören Bayrampaşa Devlet Hastanesi, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hastanın radyolojik tetkiklerini, PA akciğer filmi, tomografi görmesine rağmen hastayı eksik değerlendiren ve yatarak tedavi edilmesini sağlamayan Dahiliye, Göğüs Cerrahisi ve Göğüs Hastalıkları Uzmanlarının da kusurlu olduğu...”
Kurul, bu aşamalarda “ayrıca muayene, laboratuvar ve radyolojik bulguların kayıt altına alınmaması, sevk işlemlerinde gecikme, tıbbi kayıtların düzenli tutulmaması, sevk esnasında hastanın yanında bulundurulmaması, hastanın kontrol öneren doktora götürülmemesi gibi idari eksiklik ve kusurlara” da dikkat çekiyor.
Yorumsuz aktarmakla yetiniyoruz.
Paylaş