Paylaş
1) KÜRT ÖZERK YÖNETİMİ SON BULUYOR: Harekâtın en somut sonuçlarından biri, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD/YPG örgütünün Esad rejiminin 2012’de Fırat’ın doğusundan çekilmesiyle beliren boşluğu doldurarak, burada inşa ettiği özerk yönetimi büyük ölçüde bitirmekte olmasıdır. Özerk yönetimin yapısı, kurulan yerel meclisler ve bunların idari olarak bağlı olduğu kantonlar üzerinden kurgulanmıştı. Kobani ve Cezire kantonları Fırat’ın doğusunda sınır boyunca yekpare bir bütünlük oluşturmaktaydı. PYD/YPG örgütü, bu hafta başında Esad ordusunu bölgeye davet etmek zorunda kalınca, 2012 sonrasında inşa ettiği kurumları kalıcı kılmak yönündeki stratejik hedefini hayata geçirilebilmesi imkânı kalmamıştır. Suriyeli Kürtlerin yeni dönemdeki statüleri, her halükârda özerk yönetim modelinin gerisinde kalacaktır.
2) ABD, SURİYE’DEN ÇIKIYOR: Harekâtın bir diğer elle tutulur sonucu, ABD Başkanı Donald Trump’ı ülkesinin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığını sonlandırmaya, askerlerini süratle buradan çekmeye itmiş olmasıdır. Bu bölgede geçen hafta sonuna kadar ABD bayraklarının asılı olduğu askeri üs ve gözlem noktalarının bazılarına artık Esad ordusu yerleşmektedir. ABD’nin Kuzey Suriye’den çıkması, Kürt gruplardan desteğini çekmesi neresinden bakılırsa bakılsın Ortadoğu’daki güç dengeleri üzerinde bir deprem etkisi yaratmıştır.
3) REJİM BÖLGEYE DÖNDÜ: Türkiye’nin operasyonu, yol açtığı zincirleme sonuçlarla, 2012’den bu yana Fırat’ın doğusunda, yani ülkenin yaklaşık üçte birinde egemenliğini icra edebilme imkânından yoksun olan Esad rejiminin bu coğrafyaya yeniden girebilmesinin kapısını açmıştır. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, yakın bir zamana kadar bu hedefe bu kadar erken ulaşabileceğini herhalde düşünmüyordu. Fırat’ın doğusuna dönüşünü, Esad’ın iç savaşın 2011’de patlak vermesinden sonraki en önemli kazanımlarından biri olarak görmek mümkündür.
4) GÜVENLİ BÖLGENİN İLK AŞAMASI TAMAM: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, harekât hedefini Fırat’ın doğusunda 440 kilometre genişliğinde, 30-35 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge kurulması şeklinde açıklamıştı. Bu plan çerçevesinde sınırın Tel Abyad ile Resulayn arasına düşen yaklaşık 120 kilometre genişliğindeki bir bölümü üzerinde alan hâkimiyeti, TSK tarafından bir hafta içinde önemli ölçüde tesis edilebilmiştir. Bu hattın bundan sonrasında Fırat’a doğru batı ve Irak sınırına doğru doğu istikametinde genişleyip genişlemeyeceğini bu aşamada kestirebilmek güç. Çünkü, rejim güçlerinin sahaya çıkması ve YPG’nin kontrol ettiği köy ve kasabalara girip Suriye Arap Cumhuriyeti bayrağını çekmeleri, Türkiye’nin sınır boyunca daha fazla genişleme niyetlerini baskılayabilecektir. Genişleme yönünde adımlar Türkiye ile Suriye rejimi arasında çatışma riski yaratacaktır. Ayrıca, Erdoğan’ın geçen pazartesi akşamı Trump’la görüşmesinde de gündeme geldiği üzere, sınırın batısındaki Kobani’nin bu aşamada çatışma alanı dışında tutulacağı anlaşılıyor.
5) RUSYA NAZIM ROL OYNUYOR: Özellikle ABD’nin çekilmesiyle birlikte beliren boşluğun hemen Rusya tarafından doldurulduğunu ve Rusya lideri Vladimir Putin’in Suriye’nin tümü üzerinde başat aktör haline geldiğini teslim etmemiz gerekiyor. Esad rejiminin en güçlü destekçisi olan Putin, diğer taraftan Erdoğan ile de yakın bir siyasi diyalog yürütüyor. Rusya, aynı zamanda Suriye sahasındaki diğer bütün aktörlerle, bu çerçevede PYD/YPG ile de yakın temas içinde. Bütün bu çok yönlü kanalları kullanabilmesi, Rusya’ya Suriye krizinde belirleyici bir rol oynayabilme imkânı veriyor. Rejim ile PYD/YPG arasındaki uzlaşı da önemli ölçüde Rusya’nın arabuluculuğu üzerinden gerçekleşti.
6) İRAN DA KAZANÇLI: Suriye’deki son gelişmelerden en çok mutluluk duyacak aktörlerden birinin İran olacağını tahmin etmek güç değildir. Çünkü, İran’ı Suriye’nin kuzeyinde rahatsız eden iki olumsuzluk da ortadan kalkmıştır. Birincisi, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmekte oluşudur. İkincisi, Ankara gibi Tahran’ı da kaygılandıran, bölgede ABD güdümünde bir Kürt devleti yapılanması ihtimalinin gündemden çıkmış olmasıdır. Tahran, kuşkusuz Türkiye’nin sınır ötesinden çekilmesini talep edecektir. Ancak İran’ın gelişmelerden duyduğu rahatlamanın yanında, bu talep muhtemelen Türkiye ile ilişkilerinde yönetilebilir bir eşikte seyredecektir.
7) İSRAİL DE KAYBEDEN CEPHEDE: ABD’nin çekilmesi, İran’ın Suriye’de zemin kazanma ihtimali İsrail’i rahatsız edecektir. Ayrıca, sempati ile baktığı ve İran’ın bölgedeki hareket serbestisi karşısında bir set olarak gördüğü özerk Kürt yönetiminin uğradığı büyük kayıplar İsrail’in Suriye’ye dönük hesap ve beklentilerini tümden sarsmıştır. İsrail, yeni dönemde artan ölçüde Rusya ile yakın bir diyalog yürütmek durumuna girecektir.
8) TÜRKİYE’NİN DIŞ DÜNYAYLA İLİŞKİLERİ TÜRBÜLANSTA: Türkiye Fırat’ın doğusunda yeni bir durum yaratarak bütün bu süreçleri tetiklemiş olmakla birlikte, bu adımın maliyeti olarak dış dünyayla ilişkilerinde büyük bir sarsıntı yaşıyor. Uluslararası camianın önemli bir bölümü Avrupa Birliği’nden Arap Birliği’ne kadar uzanacak bir çeşitlilik içinde Türkiye’nin müdahalesinin karşısında yer almıştır. Türkiye, çok geniş bir coğrafyada ve aynı zamanda uluslararası medyada ağır eleştirilerin hedefi haline gelmiştir. Buna karşılık destek açıklamaları sınırlı kalmıştır. Burada ortaya çıkan hasarın kontrol altına alınabilmesi harekâtın ne kadar süreceği ve nasıl sonuçlanacağı ile de yakından ilişkilidir. Her halükârda bu hasarın giderilmesinin bir hayli zaman alacağını söylemek objektif bir tespit olur. Bu sürecin sonunda Türkiye’nin Batı’ya dönük yörüngesinde derinliğini bugünden kestiremediğimiz bir zemin kaybının yaşanması ihtimali gözardı edilmemelidir.
9) ABD İLE İLİŞKİLERDE BÜYÜK KRİZ: Türkiye’nin dış ilişkilerinde en büyük hasar ABD cephesinde tahakkuk ediyor. ABD Başkanı Donald Trump tepkilerin dışında kalsa bile, Kongre’den güvenlik bürokrasisine, Hazine’ye kadar ABD’deki sistem, bir bütün halinde Türkiye’ye karşı büyük bir tepki ve yaptırım seferberliğine girişmiştir. Özellikle ABD’nin bir askeri gözlem noktasının yakınına bomba düşmesi gibi sahada yaşanan bazı gelişmelerin ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ile ilişkilerde ciddi bir iz bıraktığı anlaşılıyor. ‘Pentagon/ABD ordusu’ ile ilişkilerde 1 Mart tezkere krizi sonrasındaki döneme benzer bir soğukluğun yaşanabileceğini tahmin edebiliriz.
10) ESAD REJİMİ İLE TEMASLAR: Olayların sahadaki akışı ve rejimin Fırat’ın doğusuna dönüşünün, bir süredir Türkiye ile Esad rejimi arasında sessiz ve kısıtlı bir çerçevede yürüyen temasların sıklaşması ve düzeyinin yükselmesine yol açması beklenebilir. Rus diplomatlar tarafından yapılan son açıklamalar, iki ülke arasında diyalog yönünde önemli bir aşamanın geride bırakıldığına işaret ediyor. Ankara ile Şam, yeni dönemde sahadaki durumdan kaynaklanan zorunlu nedenlerle daha yakından çalışmaya mecbur görünüyorlar.
Paylaş