Basın özgürlüğünde ‘hasta adam’ görüntüsü

AB Komisyonu’nun dev merkezinin hemen bitişiğinde yine komisyonun parçası olan Charlamagne binasının girişinde yaklaşık bir haftadır ana caddeden geçen herkesin gözüne çarpan büyük bir duyuru asılı.

Duyuruda bir megafondan yükselen İngilizce “Speak Up” sözcüğü yazılı. Yani “sesini yükselt” diye sesleniyor AB’nin duyurusu. Bunu “korkma konuş” diye de çevirebilirsiniz.
Bu sloganın hemen üstünde şöyle yazılı:
“Batı Balkanlar ve Türkiye’de ifade ve medya özgürlüğü”.
Duyuru, bir problemin varlığına işaret ediyor ve Türkiye’yi Balkan ülkeleriyle birlikte aynı kümenin içine yerleştiriyor.
BALKAN ÜLKELERİYLE AYNI KÜME
 “SESİNİ yükselt” sloganı, Charlamagne binasında dün gün boyu süren konferansın başlığı.
Türkiye, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Hırvatistan, Bosna, Karadağ ve Sırbistan’dan davet edilen 400’ün üzerinde gazeteci ve meslek kuruluşu temsilcisi, burada AB yetkilileri ve Avrupa’nın önde gelen gazetecilik örgütlerinin yöneticileriyle birlikte basın özgürlüğüyle ilgili sorunları tartıştı.
Gün boyu hemen hemen her konuşmada Türkiye’ye atıf yapılıyor. Konferansı son derece etkileyici bir konuşmayla ve “demokrasinin temel aracı özgür basın ve gazetecilerdir” sözleriyle açan Avrupa Parlamentosu’nun Polonyalı Başkanı Jerzy Buzek, “Balkanlar ve Türkiye’de bağımsız basın ilkesinden geriye gidiş kabul edilemez” diyor.
Buzek’ten sonra sözü alan AB Komisyonu’nun Hollandalı kadın Başkan Yardımcısı Neelie Kroes, sözü birden Türkiye’de internetle ilgili sınırlamalara getiriyor, “internetin filtrelenmesiyle ilgili haberler çok kaygı verici” diye konuşuyor.
Toplantının fikir babası olan AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, “Burada sizlerin cesaretini ve profesyonelliğinizi teslim etmek ve aynı zamanda bu özgürlüklerin nasıl koruncağı konusunda görüşlerinizi ve tecrübenizi dinlemek için toplandık” diyor.
Füle, 2010 yılında AB’nin genişleme bölgesinde ifade özgürlüğü alanında bir duraklamaya girildiğini, hatta daha kötüsü tablonun önceki başarılardan bir geriye gidişi gösterdiğini anlatıyor, “AB’ye tam üye olmak standartları mutlak bir şekilde karşılamak anlamına gelir. Burada hiçbir patinaj olamaz. Bu gelişmelerden büyük kaygı duyuyoruz” diye konuşuyor.
TUTUKLU GAZETECİLERLE BÜYÜK DAYANIŞMA
Ardından konferansın Türkiye’yi de içine alan başlığını taşıyan panele geçiliyor. İlginçtir ki, bu panelde Sırbistan, Arnavutluk ve Karadağ’dan temsilciler olmasına karşılık, Türkiye’den bir konuşmacı davet edilmemiş. Ancak bu eksikliği diğer konuşmacılar meslek dayanışması adına fazlasıyla dolduruyor.
Zaten bu paneli yöneten Oxford Üniversitesi’nden John Lloyd, konuşmasına dün International Herald Tribune gazetesinde yayımlanan Andrew Finkel’ın Türkiye’de basına dönük baskıları anlatan yazısından çarpıcı pasajlar okuyarak başlıyor. Bu giriş panelin tonunu da belirliyor.
Belgrad’da yayımlanan B-92 gazetesinin editörü Veran Matic de konuşmasına Türkçe “merhaba” diyerek girmesi de başlı başına anlamlı. Matic, Türkiye’de sayısını 57 olarak verdiği tutuklu meslektaşlarına selam gönderiyor, “serbest bırakılmalarını bekliyoruz” diye konuşuyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Genel Sek-reteri Jean Francois Julliard, Türkiye’deki sorunları “çok kaygı verici” olarak nitelendiriyor, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in durumunu özellikle isimlerini vererek gündeme getiriyor. Julliard, sorunun önemli ölçüde “yasaların yargı tarafından kötüye kullanılmasından kaynaklandığını” ileri sürüyor.
SESİNİ YÜKSELTEN ASLINDA AB
Özellikle son internet yasakları gün boyunca konuşuluyor. Örneğin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) temsilcisi Dunja Mijatovic yasaklanan sözcüklerden “sarışın”, “baldız”, “forbidden/yasak” gibi örnekler veriyor.
Arnavutluk Medya Enstitüsü Direktörü Remzi Lani, “Türkiye’de olanlara bakınca bizim durumumuzun o kadar da kötü olmadığını anlıyoruz” demekten kendini alıkoyamıyor.
Konuşmalar gün boyu bu şekilde devam ediyor.
Sonuçta, “Sesini yükselt” mesajını verirken, aslında bu konferansı düzenleyerek Türkiye karşısında “sesini yükselten” Avrupa Birliği’nin bizzat kendisi oluyor galiba.
Not: Dışarının bakışını yansıtabilmek için Türk katılımcıların konferanstaki katkı ve müdahalelerini yazının dışında tuttum.
Yazarın Tüm Yazıları