Paylaş
2006’DAKİ ADIM AİHM’Yİ TATMİN ETMEDİ
* Sinan Işık’ın bütün talebi, nüfus cüzdanında “din” hanesinin karşısına “Alevi” yazılmasıydı. Işık, bu taleple 2004 yılında İzmir’de mahkemeye başvurdu ve uygulamanın yalnızca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) değil, Türkiye Anayasası’nın 24’üncü maddesinin “Kimse dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz” şeklindeki hükmüyle de çeliştiğini belirtti.
Mahkeme, başvuru üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş istedi. Başkanlık, bu konuda geleneksel yorumunu mahkemeye göndererek, Aleviliğin İslam’ın bir “alt alanı” olduğu, bu çerçevede ayrı bir din olarak değerlendirilemeyeceğini vurguladı. Mahkeme, bu gerekçeye dayanarak Sinan Işık’ın talebini reddetti. Yargıtay’daki temyiz süreci de Işık’ın aleyhinde sonuçlandı.
* Işık’ın AİHM’de başlattığı süreç işlerken, Türk hükümeti 2006 yılında AB reformları çerçevesinde bir adım atarak nüfus cüzdanlarında din hanesinin doldurulmasını zorunlu bir uygulama olmaktan çıkarttı. Geçmişteki uygulamada Hıristiyan vatandaşlar için nüfus cüzdanlarında zaman zaman “diğer” ifadesinin yazıldığı durumlar yaşanmaktaydı.
Davanın AİHM’de görülmesi sırasında Türk hükümetinin savunmasının en önemli dayanağını 2006’daki yasa değişikliği oluşturdu. Ancak bu düzenleme AİHM’yi tatmin etmedi.
KARAR: CÜZDANDAN DİN BÖLÜMÜNÜ SİLİN
* AİHM’nin kararında altı çizilmesi gereken nokta, Aleviliğin din olup olmadığı gibi bir tartışmaya girmemesidir. Mahkeme, bunun yerine meseleye prensip açısından yaklaşmış, nüfus cüzdanında insanların dini kimliğinin yazılmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin güvence altına aldığı hak ve özgürlükler düzeninin ihlali olarak görmüştür.
Mahkeme, bu kararıyla laikliğin kişilerin dinini ve inancını açıklamaya hiçbir şekilde zorlanamayacağı yolundaki tamamlayıcı tanımını kuvvetlendirmiştir
* AİHM, kararda “Kişinin din ve inancıyla ilgili değerlendirme yapmak devletin görevi değildir; devletin tarafsızlığına aykırı sonuç yaratır” görüşünden yola çıkıyor ve şu talebi iletiyor:
“Mahkeme, nüfus kimliklerinde bulunan din hanesinin silinmesinin buradaki ihlalin sona erdirilmesi açısından uygun bir çözüm olacağı kanaatindedir.”
* Kararın 1’e karşı 6 oyla alınmış olmasının altını çizelim. Türk üye Prof. Işıl Karakaş kararın lehinde oy kullanmış. Bu noktada Türk hükümetinin önemli bir karar alması gerekiyor. Hükümet, pekâlâ kararı AİHM’nin Büyük Dairesi’nde temyiz etme yoluna gidebilir. Ancak gerçekçi bakılırsa, kararın Büyük Daire’de tersyüz edilebilmesi pek kolay gözükmüyor.
ERDOĞAN KRİTİK KARARLARIN MENZİLİNDE
* Kararın bu şekilde kesinleşmesi halinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatının en kritik kararlarından biriyle karşı karşıya geleceğini söylemek mümkün. Bu durumda hükümetin Vatandaşlık Kanunu’nda bazı değişiklikler yaparak, vatandaşlar için dinden söz etmeyen yeni bir nüfus cüzdanı çıkartmaktan başka bir seçeneği yok. Bu, Türkiye açısından hukuki bir yükümlülük.
Bu karar, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının AİHM karşısında özellikle dini konular söz konusu olduğunda karşılaştığı üçüncü sıkıntılı durumu gösteriyor. İlkinde, mahkeme 2004 yılında Türkiye’deki başörtüsü yasağının devamı yönünde karar almış, bu karar iktidar partisi içindeki bazı kesimlerde AB sürecine bakışta da önemli bir kırılmaya yol açmıştı.
* Bunun gibi AİHM, 2007 yılında Türkiye’deki zorunlu din dersleri ile yine önemli sonuçlar yaratan bir karar almıştı. Mahkeme, zorunlu din dersine karşı çıkmamakla birlikte, Sünni din pratiğinin Alevilere öğretilmesini AİHS’ye aykırı bulmuş, müfredatın değiştirilmesini istemişti.
Bu karar ışığında hükümet, zorunlu din dersleri müfredatını değiştirmek yükümlülüğü ile karşı karşıya. Geçenlerde sonuçlanan Alevi Çalıştayı’nın nihai bildirisinde bu konuda bazı somut tavsiyelere yer verilmesi bekleniyor.
* Her halükârda, Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki dönemde gerek nüfus cüzdanları gerek zorunlu din dersi konularında muhafazakâr bir insan açısından kolay olmayacak iki zor kararı alma menziline girdiğini söyleyebiliriz.
Paylaş